pazartesi /1

241 38 0
                                    

Elindeki şişeyi bana doğru uzatıp yüzüklü parmaklarını saçlarının arasına attı ve koltuğa iyice yerleşti. Bir şey demeden bana bakıyor ve arada sırada içkisini yudumluyordu. Elimde olmadan gülüyordum ve üstümdeki bilinçli bakışlarına aynı şekilde karşılık verdim. Sadece gülüşerek içiyorduk. Bu yanımıza çok güzel bir kız gelene kadar devam etti, dövmeli kadının omzuna dokunup dikkatini çekti.

"Seni bekleyelim mi?" dediğinde kafasını iki yana olumsuz anlamda salladı. "Böyle yapmaktan ne zaman vazgeçeceksin?"

"Böyle yapmaktan vazgeçtiğinde." dedi dudaklarını sıkarak. Kadın bana kısa bir bakış attıktan sonra döndü ve arkasındaki diğer kadının elini tutarak kalabalığa karıştı. Yanımdaki kadın birasından büyük bir yudum aldıktan sonra koltuğa iyice yayıldı ve bana bakmadan.

"Kim olduğunu sormayacak mısın?"

"Sıkıcı birisine mi benziyorum?" Gülüp dudaklarını ıslattı.

"Biraz." dediğinde gözlerini kısmış vaziyette bana döndü. Tek kaşımı kaldırıp kafamı salladım alayla. "Ama bu bir problem değil."

"Olsaydı ne yapacaktım?"

"Biraz üzülürdün." dediğinde kendinden emin oluşuyla dikkatimi çekmeyi başarmıştı, konuşmanın devamında ona döndüm. İstediğini almış olmanın özgüveni ile daha da cüretkar olmaya başladı. Gömleğinin üç dört düğmesi açık olduğundan siyah sutyeni gözüküyordu, maskülenliğini gölgeleyecek derecede dantelleydi.

Ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre onunla orada oturup konuştuk. Birbirimiz hakkında gelişigüzel bilgiler verdik; o ağır kokulardan nefret ettiğini söyledi ben beyaz gürültüye bayıldığımı, anahtarlıkları çok gereksiz bulduğunu söyledi ben de iyi bir istifçi olduğumu, gün doğumunu batımına tercih ederim dedi ben de çok beklemeden aksini söyledim, gözlerinin bozuk olmasına rağmen gözlük kullanmayı reddettiğinden bahsetti ben de bazı kötü kokuları çok sevdiğimi anlattım, o en karanlık fantezilerini söyledi ben bu konuda sustum ama içinden oyuncak çıkan yumurta şeklindeki çikolatalara bayıldığımı itiraf ettim. Karlı bir alışveriş olmuştu. Bir noktada Emel bizi bölüp ısrarla insanların daha hareketli olduğu bir yere götürdü ama konuşmayı orada da kesmedik sadece etrafımızda Hale'nin de dahil olduğu bir kalabalık vardı. Bizse yine bir koltukta birbirimize dönük bir şekilde oturuyorduk ama bu sefer dikkatimi sadece karşımdaki kadına değil, Hale'nin karşısındaki kadına da veriyordum. Bakışlarım yine onların üstündeyken dizimi kavrayan eli hissetmemle dövmeli kolun sahibine döndüm. Ufakça sırıtarak:

"Benim hayatımda birisi var."

"Benim de öyle." dedi kaşının ucunu kaşırken, çok güzel olan gülüşünü de sergiledikten sonra devam etti "Bu aldatmak mıdır ki?" dedi elini biraz hareket ettirerek. Bakışlarımı Hale'ye ve her geçen dakika yakınlaşan kadından yana çevirerek kafamı iki yana salladım. Muhabbetin geri kalanında bundan yüz bulup temaslarını ve yakınlığı hatırı sayılır derecede ilerletti ama ben onunla ilgilenmiyordum. Hale'nin belini kavrayıp dans ettiği kadın daha çok ilgimi çekiyordu.

"Hadi dans edelim." diye bir teklifte bulundu. Bunu istemesem de sebepsizce kabul ettim, müzik yavaştı ama ritimsiz değildi. Dansı yöneten oydu bense ayak uydurmakla görevliydim ve bundan da şikayetçi değildim. Belimden biraz yukarıda tuttuğu ellerinin arasında savuruyordu beni, iri yapılı değildi ama dokunduğum omuzlardan bile anlayabiliyordum ne kadar sıkı olduğunu. Aramızdaki mesafeyi hiç azaltmadan ve patavatsızca bir şey yapmadan ilerledi dansımız ama Hale'nin karşısındaki kadın için durum aynı sayılmazdı. Vücudunu ona olabildiğince yakın tutuyordu kızıl saçları kıvır kıvır olan kadın, Hale'nin de bu durumdan pek şikayetçi olduğu söylenemezdi. Neden olsun ki diye düşündüm? Gerçekten olması için hiçbir sebep yoktu, benimse vardı; yirmi metre kadar ileride attığı golleri sayan Fuat, gecenin ilerleyen dakikalarında aklıma bile gelmeyeceğinden habersizdi hem de.

Küflü Vagonun İçindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin