pazar /2

222 34 0
                                    

         "Masmavi gözleri vardı ama böyle anlatılması imkansız bir mavilik, burnu sivriydi, boyu benimkine yakındı... Biraz orada kaybetti sanırım, benimle aynı boyda olan kadını nasıl sarıp sarmalayayım abi ben." dedi kahkaha ile Kaan. İlk aşkını anlatıyordu.

   Güneş batmaya başlamıştı. Ortamdaki o ciddi hava dağılalı neredeyse iki saat olmuş, herkes artık birlikte gülüyor ve sohbet ediyordu. Kaan ilk aşkı olan, spor lisesinde tutulduğu basketbolcu kızdan bahsediyordu. Ondan önce de Emel anlatmıştı çat pat hatırladığım ilk aşk hikayesini, onunki biraz daha çocuksuydu. Bunlardan bahsetmeye başladığımız ilk anlarda içimi bir huzursuzluk kaplamıştı okların Fuat ve bana döneceğini biliyordum ama canımı sıkan Fuat'tan ziyade Hale'ye de dönecek olmasıydı. Kızlar bunu yapmazdı elbette ama aramızda üç tane farkında olmadan da olsa boşboğazlık yapacak oğlan vardı. Sakallarını kaşıdı Tarık, bugünün patavatsızlık yükünü sırtlanmıştı. Fuat'a top atmayı seçtiğinde rahatladım. 

         "Fuat, abi senin ilk aşkın Ahu'dur herhalde değil mi?" diyerek sadece kendisi güldü. Bugün içmeye biraz erken başlamıştı. 

         "Aynen, ben sevmediğim insanlardan çocuk yapmaya bayılırım zaten. Değil mi sevgilim?" dediğinde beni kolunun altına aldı. Onun sırıtışına eşlik edip kolunun altına iyice yerleştim. 

         "Tamam kardeşim en çok sen seviyorsun anladık. Anlat hadi. Hanımdan çekiniyorsan falan söyle es geçeriz yani." diyerek göz kırptı farkında olmadan yüzümü buruşturdum bu dediğine, kahvemi yudumlamak için kaldırdığımda da bu ifadeyi yakalayıp bana sırıtarak bakan Hale'yi gördüm. Gülmesini biraz daha büyüttükten sonra bende çok fazla oyalanmadan Fuat'a döndürdü bakışlarını. Bense Fuat tekrar konuşana kadar onda kaldım. 

         "İlk aşkım Betül'ün annesiydi. Evlendik çocuğumuz oldu sonra yürütemedik ve ayrıldık." 

         "Bu nasıl bir anlatım ya, nasıl aşık oldun nasıl tanıştın biraz işimize yarayacak şeyler ver enişte!" dedi Emel. Ona ilk defa enişte demişlerdi hoşuna gitmiş olacak ki kıkırdadı. Konuşmasına fırsat vermeden:

         "Konuş be Emel! Ketum herifin ağzından bıçakla laf alıyorum resmen." dedim ve çok geçmeden bunun nasıl büyük bir hata olduğunu fark ettim. Kolunu sırtımdan çekti ve bana doğru döndü Fuat, kendi kaleme açtığım ortayı gole çevireceğini bakışlarından anlamıştım. 

         "Bana diyene bakar mısınız?" dedi ve ortalığa dönerek güldü. "Sen onu tanıyorsun en azından, sadece adını biliyorum abi." diye devam ettiğinde Hale'nin çatılan kaşlarını gördüm. "Ne sorsak geçiştiriliyor konu kapatılıyor." derken gülüyordu. 

         "Biraz iyi olduğu bir konu lafı değiştirmek." dedi Azra, Emel de ona doğru dönüp kafasıyla onayladı. Hale hala Fuat'a bakıyordu, ağzından çıkacak hiçbir kelimeyi kaçırmak istemiyordu. Kahvesini masaya koyup arkasına yaslandı Fuat bir süre sessiz kaldıktan sonra konuşmasına devam etti. "Halit'ti değil mi adı?" diyerek bana dönse de bakışları pek de ben de kalmadı. Tam o esnada kahve içen Hale nerdeyse ağzındakini püskürtecek kadar içten öksürmeye başladı. Bu refleksi gülüşünün kesik kesik gelmesine neden oluyordu. Elindeki fincanı masaya koyduğunda hala gülmesini kesmeyi başaramamıştı. Azra bu duruma tepkisiz kalsa da Emel hafif hafif sırıtmaktan kendini alıkoyamıyordu. 

   Uzun zamandır bu kadar utandığımı hatırlamıyordum, yanaklarım kızarmıştır diye düşündüğümden avucumu yüzüme dayayıp hiçbir şey olmamış gibi davranıyordum. Hale ne gülümseyişini ne öksürüğünü kontrol edebiliyordu. Elini Fuat'a doğru kaldırıp zar zor özür dilediğinde sorun olmayacağını belirten bir ifade takındı. Rahat nefes alacak duruma geldiğinde dahi gülmesini çok kontrol edemeyen Hale Emel'le göz göze geldiğinde yüksek sesle karşılıklı kahkaha atmaya başladılar. Bize alık alık gözlerle bakan üç adamın arasında durumu nasıl kurtaracağını düşünen Azra'nınkiler kaybolmuştu. Birbirlerine bakıp dudak büken kocalar en sonunda ona dönmüşlerdi ama yapacak bir açıklama bulamamıştı. Gülüşler azaldığında Fuat bana doğru dönüp kafasını salladı ve:

         "Yanlış bir şey mi söyledim?" dedi mahcup bir şekilde. Yüzündeki hala alaycı olmaya devam eden eda ile dikleşti Hale ve durumu toparlamaya çalıştı.

         "Yok yahu doğru dedin. Halit şey..." duraksadı ve boğazını temizledi, bütün masanın dikkatini üstüne almıştı "Biraz saçma bir adamdı." dediğinde dudaklarını birbirine bastırdı. "Biz Emel'le onu pek sezmezdik yani..." ellerini belli belirsiz hareket ettirerek konuşmaya çalışırken Emel'de kafasıyla onu onaylıyordu. "Ama Ahu seviyordu yani... Birkaç komik anı gözümüzün önüne geldi diyelim." dediğinde boğazını temizledi ve rahat bir nefes verdi. Fuat da bu cevaptan tatmin olmuş gözüküyordu ki yüzünü rahat bir ifade bürüdü. 

         "Hadi ya!" Emel'e çevirdi bakışlarını "Biraz bahsedin bana şu saçma çocuktan bakalım. Bütün sevgililerini sokakta görsem selam verecek kadar tanıyorum ama bu adamın gizemi beni geriyor." dedi. Alnımı kırıştırıp koluna dokudum ve bana dönmesini sağladım. 

        "Ne demek geriyor?" 

         "Ne bileyim kızım, hala adamdan bahsedemiyorsun şuna bak." dediğinde gerilmiştim. Bahsettiği adam hemen çaprazımda oturuyordu. Boynunu kaşıya Hale masadaki fincana uzanıp gelişigüzel dokunuyordu. 

   Garip bir ikilemin içinde kalmıştım. Hale'nin kafasında farklı ve gerçekliği şüpheli olan düşünceler uyanmamalıydı. Fuat'ın ise en ufak bir şeyden şüphelenmemesi gerekiyordu. Bunu zamanında söylemiş olsam tepki verecek birisi değildi, bir kadına aşık olmuş olmam onu iğrendirmezdi veya olumsuz bir düşünce doğurmazdı. Hatta şu an aynı masada oturuyor olmamız bile onun için problem olmazdı ama bunu ona söyleyecek kadar üstü örtülü bir mezar değildi Hale'nin varlığı. Özellikle dün geceden sonra gerçekliği tokat gibi yüzüme vurulmuştu. Benim kabullenmem ve halletmem gereken onca şey varken Fuat'ı bu girdaba sürüklemediğim için mutluydum ama şu an içinde bulunduğum karmaşıklık pek de hoşuma gitmiyordu. 

         "Nerden çıktı hayatım şimdi bu?" dedim gerildiğimi belli eden bir tonda.

         "Bir yerden çıkmadı Ahu. Çok da ciddi değilim sadece garip geliyor ve yeri geldiğinde söylemek istedim." Kafamı sallayıp eski yerime koyulduğumda titrek bir iç çektim, pek memnun değildim. 

         "Biraz tatsız bir durum gerçekten." dedi Tarık. Çok geçmeden de acı bir inleme duyuldu Azra'ya dönüp devam edecekti ki sessizce susması işaret edildi.

   Saçlarına parmaklarını attı Fuat, hemen ardından da sırtını sandalyeye yasladı. Birkaç saniye durduktan sonra Emel'e dönüp:

          "Emel bahsetsene birazcık şu saçma adamdan." işin peşini bırakmama konusundaki inadını anlamlandıramıyordum, en fazla gece biraz daha üstüme gelip ağzımdan laf almaya çalışacağını ama sonra bir şekilde konunun kapanacağını zannetmiştim. Öyle olmadı. 

   Bakışlarıyla yardım istiyordu Emel benden ama aradığı kan ben değildim. Tüm savunmasızlığımla ve gayri ihtiyari bir şekilde Hale'ye döndüm. Yapmamam gerektiğini, bunun çok acımazsızca olduğunu biliyordum. Gözlerinin içine bakarken tüm çıplaklığımla beni gördüğünü biliyordum. Burukça kıvırdı dudağının sol köşesini ve dikkatleri üstüne çekecek bir ses çıkarttı.

         "Bu adam biraz başına buyruktu ya..." dediğinde ona dönmeyen tek kişi olan Fuat'ta kafasını ona çevirdi ve parlayan gözlerle dinlemeye başladı.

Küflü Vagonun İçindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin