"Nasıl bir başına buyrukluk?" bana dönerek devam etti. "İpsiz sapsız adamlardan hoşlanmıyordun herhalde hayatım." dediğinde kafamı iki yana sallayabildim sadece.
"Öyle bir şey değil. Düzgün birisiydi, Ahu daha iyi bilir tabi ama onca yıl birliktelerdi sonuçta." kulağının altını tek parmağı ile bastırarak kaşıdı, kızarıklığı buradan görebiliyordum. "Bizim buradanlardı, birlikte büyüdük sayılır ama küçükken pek bizle takılmazdı o, çekiniyor muydu artık orasını tam bilmiyorum. Ahu'dan küçüktü bir yaş kadar, ondan uzundu ve biraz asosyal bir tipti, bizim ekiple pek takılmazdı dedim ya." Azra hak verircesine kıkırdadı, Hale ona bakıp gülümsedi. "Ablası vardı bir tane onla iyi anlaşırdık. Şöyle hepimiz 13'lü yaşlara geldiğinde zorla aramıza soktu onu, iyi de yaptı gibi herkesle iyi anlaşıyordu diye hatırlıyorum." dediğinde kafasını kaldırıp bana baktı. "Ama Ahu'yla bir başkalardı." Tekrar Fuat'a dönüp devam etti "Anlaşılıyordu yani yanık olduğu ama Ahu başkasından hoşlanıyordu. Hoşlanmak da değil okulun en güzeli ve en yakışıklısına yapılan basit bir yakıştırmaydı sadece ama Halit budan biraz rahatsız olurdu... Yok, üzülürdü demek daha doğru olur." ellerini açıp tekrar birleştirdi "Böyle başlayan bir hikaye."
"Daha fazlasını anlatmayacaksın değil mi?" dedi Fuat bana dönerek kafamı olumsuz manada salladığımda da sırıttı. "Buna da şükür be!" derken arkasına yaslanıyordu.
Hava kararmıştı ve ortalığı rengarenk ışıklar kaplamıştı. Hemen hemen her evin önüne taşınan masalardan kahkaha sesleri yükseliyordu. Anlaşan birkaç kalbin aynı yerde oturması koca bir siteye mutluluk tozu yağdırıyordu. Nesil değiştirmişti yarım asırlık olan site. Evin ilk sahiplerinin çocukları değil torunları koşturuyordu artık ortalıkta. Durdurulamıyordu hayat denen ve içinde debelenmekten başka hiçbir şey yapılmayan can sıkıcı meret.
Yaşlandığımı hayal ettim; daha beyaz saçlar, daha kırışık bir yüz, daha çilli eller. Korktum sonra, ellerimi cebime yerleştirdim. Saçlarımın boya zamanı geldi mi acaba? Yüzüme ilk dokunuşu ne zaman yapacağım? Bunun için yarın arkadaşımı aramalıydım. Ben bu sorularla boğuşurken karşımda bir tutam beyaz saçıyla oturan Hale'ye kaydı gözlerim. Oldum olası korkmamıştı bu yaşlara gelmekten. Sevgi doluydu yaşlanmaya karşı, deneyim ve özgürlük olarak görüyordu. Haksız da sayılmazdı. Yaşlılığına karşı öz güveli tavrı ona inanılmaz bir duruş sağlıyordu. Kim bilir belki bu kadar güzel yaşlanmasının sebebi doğala sevgi dolu bir kucak açmasıydı. Hayata dair her şeyde bir al ver durumu mevcuttu.
Dağılıp evlerimize gittik, yüzüme krem sürerken en son ne konuştuğumuzu bile hatırlamıyordum. Ebeveyn banyosundan çıkıp yatağa girdiğimde Fuat da telefonunu kilitleyip komodine yerleştirdi. Elime dokunup iyi geceler dinledikten sonra yastığın altındaki kitabımı alıp sırtımı başkanlığa dayadım. Kitabı okumaya ayırabildiğim on saniye boyunca üstümde hissettiğim bakışlardan rahatsız olup sonunda onlara istediklerini verdim.
"Efendim Fuat?" pijamamın ip askısına doğru dokundu. "Gerçekten bugün olmasa olur mu?" dediğimde beni dinlemeyip aynı yere küçük öpücükler bırakmaya başladı. "Hayatım!" dedim tatlı bir şekilde uzatarak o da fayda etmedi. Dudaklarıma yönlendiğinde ufak ve sevimli bir öpücükten fazlasını vermedim ona ama pes etmeme konusunda kararlıydı. İsmini sert bir dille söyleyerek onu ittim. Kaşları şaşkınca çatılmıştı. "İstemiyorum dedim."
"Neden?"
"Her akşam seks yapacak bir dönemde olmadığımın farkında olman lazım bence." dedim imalı bir tavırla.
"Ben senin içi..."
"Teşekkür ederim ama benim için bir şey yapmanı istesem bunu söyleyebilirim."
Kafasını iki yana salladı. Boyun kısmı çok salaş olan bol tişörtünü çıkartıp kenara attı sinirli bir tavırla. Üstüne de pikeyi çekerken:"Kötü bir şey yapmıyordum Ahu. Karımı mutlu etmek istiyordum." dedi ve yattı.
"Sadece içini rahat ettirmek ve egonu tatmin etmek istiyorsun." dedim kısık ama duyacağını bildiğim bir tonda. Önce kafasını bana çevirdi ve tek kolunun üstüme doğruldu.
"Ne dedin sen?" dedi. Bu cevap beklemediği bir soruydu. "İçimi rahatlatmak istesem emin ol daha kolay yollar bulurdum." dediğinde kitabı sertçe kapattım ve yataktan hızlıca kalktım. Yumuşak bir nefes verip koluma uzanmaya çalıştı. "Öyle demek istemedim." terliklerimi giydim. "Ahu özür dilerim." dediğinde oturur, pozisyona gelmişti. Kapıya doğru ilerlediğimde ona bakmadan:
"Bu gece ayrı kalsak daha iyi olacak gibi. İyi geceler." diyerek odadan çıktım, o da arkamdan gelmedi. Kapının önünde biraz soluklanıp Betül'ün kapısını kontrol ettikten sonra eski odama doğru ilerledim.
İçeri girdiğimde gerçekten zamanda ufak bir yolculuk yapıyor gibi hissediyordum. Geçmişin sabitliği gözüme bir hoş geliyordu. Lambayı açtığımda ellerimi gözümün önüne kısa bir süreliğine siperlik yaptım. Kamaşan gözlerimin kendine gelmesini beklemeden masama doğru ilerleyip oturdum. Sandalyem biraz tozluydu ama görmezden gelebilirdim. Rastgele dolapların kapaklarını açıp kapattım dün gece olanlar aklıma üşüşmesin diye ama pek başarılı olduğum söylenemezdi. Ellerimi ürkerek çektim masadan ve karşıda ışığı kapalı olan cama baktım. Saat geç olmuştu muhtemelen uyumuştur diye düşündüm. Oturdum öylece karşı penceredeki karanlığı izlerken. Bu iki cam arasına zar zor gerdiğimiz ipin birkaç gün sonra kopmasını düşündüm, daha telefonlarımız yokken para biriktirip aldığımız beyaz tahtalara yazarak uzun uzun konuşmalarımız da aklıma geldi, ben ders çalışırken bir aynaya yansıyan ışıkla dikkatimi çekmesi, bu masada uyuyakalışlarımız... Daha nicesine tebessüm ettim orda.
Ondan başka hiç kadın girmemişti hayatıma o yüzden kendime heteroseksüellikten başka bir yönelim atamadım hiçbir zaman. Hoşuma giden bazı ufak flörtler dışında kadınlar hiç aklıma gelmedi. Kendime dokunurken bir kadını düşünmedim, girdiğim soyunma odalarında bir şeyler hissetmedim. Güzel bir kadına -çoğu kez- dönüp ikinciye bakmadım. Ama şimdi tekrar o vardı ve az önce saydığım her şey söz konu oyken biraz farklı ilerliyordu. Ona dönüp çok kere kaçamak bakışlar attım, dün o soyunurken çok farklı şeyler hissettim ve şu an onu düşünüp kendime dokunmamak için zor duruyordum. Bunun yanlışlığı şu an var olan birçok şeyinki ile kapışacak türdendi. Dünden sonra bir şekilde kendi yüzüme bakabilmiştim ama bundan sonrası için işler pek aynı olmaz gibiydi. Bunu bu kadar uzun uzadıya düşündüm diye kendime kızdım. Hem neden aklıma ilk gelen Fuat değil de ben olmuştum? İhanettir bu benim ve onun kaleminde. Bencilliğimi görmezden gelmek istedim. Arzumu da ama ikisi de ben buradayım diye bağırıyordu, çok uzun zaman sonra. Kendime de acıdım ama bunu yaparken hala bencillik yapıyordum.
Göz pınarlarıma doğru birkaç saniye bastırdım ellerimi. Kafamı kaldırdığımda ise masa lambası yanıp söndü; kısa, kısa, kısa, uzun. Gülümsedim bu yakalanmaya, ne kadar süredir orda olabileceğini düşünüp telaş etmek için fazla gergindim o yüzden içinde olduğum durumdan zevk aldım. Belirli bir düzende devam etti ne yaptığını anlamıştım. Eskiden camdan yaptığımız bir başka aktive de birlikte mors alfabesine öğrenmek olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küflü Vagonun İçinde
General FictionUnutmak izafidir, aşk ise baki. Yıllar sonra karşılaşan iki aşık. Hayatlarını yaralarını onarmak için harcadıklarını fark ederse ne olur? "...Yıllar çok olmasa da bir şeyleri değiştirmişti onda; en az kaşları kadar kara olan saçları beyazlamıştı, g...