cenaze (!)

1K 50 5
                                    

Azad odadan çıktıktan sonra piyanonun başında uzun bir süre oturdum. Yaşananlar ve söylenenler oldukça karışıktı. Çözmeye çalıştıkçada daha çok karışıyordu. Tıpkı Azad'ın dakikalar önce yaptığı gibi.
  Bazen öyle bir cümle kuruyorduki insanı kendinden geçirip başka alemlere sürüklüyordu. Bu da beyinen bir stresti benim için. Çünkü düşündükçe düşünesi geliyordu insanın. İçimde ki kötü hisse sanki kendini sabaha kadar bütün millete duyuracak gibi kalbimi tekletiyordu.
  Uyuşuk adımlarla piyano odasından çıkıp kapısını kapattım. Dolabın yanına gidip giyebileceğim birşey var mıdır diye baktım. Siyah bir eşortmanla siyah bir tişörtü elime alıp dolabın kapağını kapattım. Elimdekileri yatağın üstüne bırakıp banyoya ilerledim. Küveti sıcak suyla doldurup içine girdim. Uzun zamandır ya da en son İstanbul'a geldiğimden beri banyo yapmamıştım. Ben  ne zaman bu kadar pis bir kız olmuştum. Kendimden tiksinerek sıcak suyun altına girdim. İlk önce başımda dahil olmak üzere nefesimi tutup kendimi sıcak suyun içine çektim. Bir dakikaya yakın suyun altında kalmıştım. Nefes alma ihtiyacıyla başımı sudan çıkardım. Bu şekildede on, on beş dakika daha küvette kalmıştım. Hızla duşumu aldım. Banyoda dağıttığım yerleri topladım ve çıktım. Artık odada ki vanilya kokusunun yanına çilekte eklenmişti. Evet çilekte benim kokumdu. Bu bende bir ara hastalık haline bile gelmişti. Sırf çilek gibi kokmak için şampuanlarımı, duş jellerimi, kremlerimi çilekli alırdım. Markette çilekli birşey görsem almadan çıkmazdım. Ama şimdi öyle değildim. Çünkü ben o ürünleri kullansamda kullanmasamda çilek gibi kokuyordum.  Bunu annemde söylerdi eskiden.

  Evimiz  müstakildi. Annem ziraat mühendisi olduğu içinde büyük bir bahçemiz vardı.  Annem bahçenin büyük bir kısmına çilek ekmişti. Ona neden böyle birşey yaptığını soruncada,

"Onlar benim küçük prensesim gibi kokuyorlarda ondan." demişti.

Aklıma üşüşen hatıralarda boğulmuştum. Buz gibi yanaklarımdan süzülen sıcak ve tuzlu yaş hissedilmeyecek gibi değildi. Yine ağlıyordum. Güçsüzdüm. Hep ağlamamışmıydım zaten. Annem ve babam öldükten sonra ilk beni yurda getirdiklerinde ağlamıştım beni onlara götürün diye. Ama götürmemişlerdi. Anne ve babamın mezarını göremediğim gibi nerede olduklarını da bilmiyordum. Bu bir evlada ne kadar çok acı veriyordu kimse anlamazdı.
Sessizce çığlıklarımı içimden ata ata ağlıyordum. Kimse duymuyordu. Duymasında zaten hayatımda bana acıyan insanlara ihtiyacım yoktu.
Gidip yatağın üstünde ki giysileri giydim. Üzerimi giyindikten sonrada davetkar ama bir o kadarda sinsi duran yatağın siyah örtüsünü kaldırıp içine girdim. Ani gelen üşümeyle örtüye daha da çok sarılmıştım.

Yorucu bir gün geçirmiştim ama uykum yoktu. Bir saate yakındır yatakda dönüp duruyordum, dönüyordum ama boşuna. Yatakta oturur pozisyona gelip ayaklarımın yere basmasını sağladım. Başımda şiddetli bir ağrı vardı. Sanki beynimi söküyorlarmış gibi bir belaydı bu. Dinmek bilmemişti. Ayağa kalkıp sessizce odadan çıktım. Merdivenlerden aşağıya inerken salondan gelen televizyon ışığı dikkatimi çekmişti. Belki Emre'dir diye umursamadım ama belki de Azad'dır diye salonun kapısına doğru yaklaşıp içeriye göz gezdirdim. Görünürde kimse yoktu. E, kimse yoksa bu televizyon niye çalışıyordu. Kesin Emre unutmuştur düşüncesiyle gidip televizyonu kapattığım. Arkamı döndüğümde karşılaştığım manzara çok tatlıydı. Azad, televizyonun karşısında ki dörtlüde uyuya kalmıştı. İçten gelen bir dürtüyle onu uyandırmamaya çalışarak yanına gittim. Saçları hep birbirine girmişti. Yüzünde ki o sert ifade kaybolmuştu ama şu anki ifadeside çok masum denilecek gibi değildi. Dudaklarının duruşu bile dikkat çekiciydi. Çok tehlikeli yerde duruyordum. Resmen Azad'ın dibine kadar girmiştim. Aniden uyansa kesin sapık damgası yerdim.
  Elimin istemsizce kalkmasıyla dudaklarına dokunması bir oldu. Bunu ben mi yapmıştım? Bedenim benim kendime yapmamak için zorladıklarımı kendi kafasına göre komut vererek yaptırıyordu.
Kendime gelmeye çalıştım. Tam elimi dudaklarından çekiyordum ki bileğimi tutan elle dehşete düştüm. Uyanık mıydı? Gerçekten mi!

ISLAH evi ÇOCUĞU #wattys 2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin