Ölüm Ve Yaşam Arası

205 15 0
                                    

Karanlıktı...
Çok karanlık...
Adımlarım yerlerini şaşırıyordu.
Nereye gittiğim ne yöne yürüdüğüm belli değildi.
Üstüm sırılsıklamdı, yüzüme savrulan her bir damlayı hissediyor ama karşı koyamıyordum. Elim kolum bağlanmışta uyuşmuşlar gibiydi...
Durdum, içimi isimlendiremediğim bir korku kaplamıştı...
Kalbim her an duracak gibiydi.
Var gücümle koşmaya başladım, artık nefes alamıyordum. Bir kaçış noktası, bir ışık...

Azad Arkın

Kollarımın arasında duran hareketsiz beden beni benden alıyordu. Şu an ayaklanmasını, kalkmasını ve bana diklenmesini, karşı gelmesini istiyordum. Ama o tıpkı bir... Ölü gibiydi...

Ambulansın siren sesi duyulduğunda Gece'nin gözleri açık durabilmek için çırpınıyordu.
Hızla bahçeye giren ambulans önümüzde durduğunda arka kapıları aceleyle açıldı. Sedyeyle inen iki görevli Gece'yi kucağımdan sarsmadan alıp sedyeye yatırmışlardı. Ambulansa bindirilene kadar olduğum yerde onun soluk tenine bakmıştım. Kendime gelip hızla bende ambulansa bindim ve görevlinin kapılarını kapatmasını seyrettim.
Ambulans yola çoktan çıkmıştı. Gece'nin üzerindeki tişörtü makasla kesmeye başladılar, halbuki o tişörtü ben kendi ellerimle giydirmiştim Küçüğüme. Anılar beynime uçuşurken başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi kapattım.

Onu uzun zaman sonra o sokakta gördüğümde sanki bir anda İstanbul güzelleşmişti benim için...

Bana ilk güldüğünde gözlerinin kahvelerinde kaybolmuştum...

Bursa yolunda ki endişeli hali... Ah keşke daha yolun başında olsaydım, o zaman kendi kafama bile sıkardım ona bir şey olmasın diye ama şimdi, şimdi çok yol yürünmüş, engeller aşılmış, arada ki bağlar yerini yıkılmaz köprülere bırakmıştı.

Nasıl olurdu da her sabah ilk gördüğüm yüzü unutabilirdim !

Nasıl olurdu da kokusuna muhtaç olduğum birini unuturdum !

Ben Gece'yi nasıl bırakabilirdim !

Gelen sesle başımı kaldırıp Gece'ye baktım. Ağzındaki oksijen maskesi yüzünü saklıyordu. Vücuduna takılan aletler çok fazlaydı ama dikkatimi çeken bu değildi. Bakışlarım monitörde ki ince çizgiye kaydığında kalbim durmuş, gözlerim benden izinsiz kendini koyvermişti. Ölüyordu. Benim Küçüğüm ölüyordu.

Karşımda her elektroşokla bedeni sarsılan Küçüğüm beni bırakıp gidiyordu.
Artık son bir umut voltajını yükselten görevli ve Küçüğümün sarsılan bedeniyle monitörde ki çizgi normale döndü.
Artık elim ayağım titriyordu. Güçlü kalmakta zorlanıyordum.

Hastaneye giren ambulansla arka kapılar hızla açılıp Küçüğümü aşağıya indirdiler. Gece Ameliyathaneye giderken bende zorlukla aşağıya indim. Emre görüş alanıma girmişti ama her şey bulanıktı.
Ayaklarımın birbirine dolanmasıyla bedenimin yerle kavuştuğunu kaburgalarımda ki ince acıdan anlamıştım. Emre'nin başımda, etrafına küfredip, doktor çağırdığını duyabiliyordum. Ama duyma yetimi de kaybettiğimde sadece sessizlik ve karanlık kalmıştı bana...

Gözlerimi açtığımda klasik ilaç kokusunun sardığı hastane odasındaydım. Etrafıma bakındığımda kimseyi göremedim. Zaten Emre'yi burada görsem belasını sikerdim. Akıllı çocuk.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 30, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ISLAH evi ÇOCUĞU #wattys 2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin