Ertesi akşam yemekte sofra hayli kalabalıktı. Tüm aile Nisan'ın başarısını kutlamak için toplanmıştı ve Zeynep Hanım masayı yine donatmıştı. Mehmet Bey de tıpkı Zeynep Hanım gibi mutlulukla karışık bir burukluk yaşıyordu.
Biricik kızları yuvadan ilk kez ayrılıyordu ve hayatında kendi ayaklarının üzerinde duracağı yepyeni bir sayfa açıyordu. Zeynep Hanım da Mehmet Bey de bugüne kadar hep Nisan'a bunu aşılamaya çalışmışlardı. Ailenin tek çocuğu olmasına rağmen Nisan hiçbir zaman şımartılan çocuklardan olmamıştı. Güçlü yapısını biraz da anne ve babasının bu tavrına borçluydu.
"En çok da bu kalabalık sofraları özleyeceğim." diyerek sofradaki sessizliği Nisan bozdu.
"Kızım sanki tamamen mi veda ediyorsun? Hem sen şimdi bunları düşünme. En güzel yıllarını, olmayı çok istediğin bir şehirde yaşayacaksın. Tadını çıkar!" diye yanıtladı Zeynep Hanım.
Sessizce gülümsedi Nisan ve kendini o an şanslı hissetti. Tüm ailesi bugün onun için toplanmıştı. Küçük hediyelerle Nisan'ı mutlu etmeyi de ihmal etmemişlerdi. Kalabalık aile ile büyümek, kalabalık sofralarda yemek yemek ne güzeldi. Yemekten sonra kuzeni Deniz ile odasına çekildi.
Deniz, Nisan'dan bir yaş büyüktü ve o da bir yıl önce üniversite için Ankara'ya gitmişti. Nisan'la çocuklukları beraber geçmişti ve ikisinin de bir kardeşi olmadığı için birbirlerini kardeş gibi görmüşlerdi.
Her ikisi de okulların kapanmasını ve yaz tatillerini iple çekmiş, çocukluklarına, ilk gençlik yıllarına ne oyunlar, ne sırlar, ne hayaller sığdırmışlardı. İlk platonik aşklarına, ilk göz yaşlarına, ilk flörtlerine, ilk arkadaşlıklarına hep birlikte şahit olmuşlardı. Bazı hayalleri gerçekleşti bazılarında ise hayat önlerine bambaşka yollar çıkardı. Mesela çok istedikleri halde üniversiteyi aynı şehirde, beraber okuyamayacaklardı. İkisine ait bir öğrenci evi Nisan'ın Boğaziçili olması ile artık bir hayaldi.
"Az kaldı." dedi Nisan. "İki gün sonra gidiyorum İstanbul'a. Sana da böyle zor gelmiş miydi Deniz? Evet mutluyum ama içim de bir buruk!"
"Tabii ki zorlandım Nisan aksi mümkün mü?" diye yanıtladı Deniz.
"Bir kere İzmir'den ilk defa başka bir şehirde yaşamak için ayrılıyorsun. Ama sen hep demez misin 'başlangıçlar güzeldir' diye. Eminim senin için de çok güzel bir başlangıç olacak."
"Umuyorum." diye mırıldandı Nisan. Kafasından neler neler geçiriyordu, bir duygudan tam zıttına atlamak o an ne kadar da kolaydı. Deniz'le valizini hazırlamaya koyuldular ve Deniz'in bu konudaki deneyimi sayesinde kolayca hallettiler. Akşamın sonuna geldiklerinde Nisan'ın odasında iki koca valiz hazır haldeydi.
Nisan Deniz'e sarılarak teşekkür etti. Yemek de sona ermişti. Deniz hariç tüm aile Nisan'la vedalaşıp evden ayrıldı. Deniz o gece onlarda kalacaktı. Böyle yemeklerin sonunda ikisi için de en büyük keyif bu olurdu. Kocaman ailesinin vedasıyla iyice duygusallaşan Nisan, sanki onca yıldır Boğaziçi hayali kuran o değilmiş gibi sessizce odasının balkonundaki köşesine geçti ve ağlamaya başladı. Ama Deniz'in orada olması gözyaşlarına kısa sürede kahkahalarını karıştırdı.
Kah ağlayarak, kah gülerek geçen gecenin sonunda uykuya her zamanki gibi epey geç daldılar. Beraberinde gelen sabah ise daha güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Icimde Bir Ses
General FictionBelki de son günlerini geçirdiği şehrin manzarasına uzun uzun baktı ve mis gibi deniz kokusunu içine çekti. Kordon onun için de her İzmirli kadar güzeldi ama Eylül'de başka güzeldi. Artık sırtından büyük bir yük kalkmış ve hafiflemişti. Başarmıştı...