Mehmet Bey her hafta sonu olduğu gibi kahvaltıyı hazırlamış, fırından taze simit ve boyoz almıştı. Hafta sonu evlerinde Mehmet Bey ve şahane kahvaltıları sayesinde hep neşe içinde başlardı. Nisan ve Deniz de yeni güne mutfaktan gelen seslerle ve nefis menemen kokusuyla uyandılar. Hep beraber uzun uzun kahvaltı ettiler.
Babasıyla sohbet etmek Nisan'a her zaman iyi gelirdi ve bugün de yine o günlerden biriydi. Endişeleri, hayalleri, beklentileri, korkuları ne varsa içini alabildiğine döktü babasına. Sustuğunda uzunca süredir nefes almadan konuştuğunu fark etmişti.
"Yani anlayacağın nedenini tam kestiremiyorum ama biraz korkuyorum sanki babacığım. Mutluluğumun üstünde bu hissim gölge gibi ve ben bu durumdan sıyrılamıyorum!"
"Belirsizlikler endişe yaratır kızım. Yaşadığın aslında tamamen bu. Ama artık büyüdün. Hayattaki pek çok duyguyu aynı anda görecek hepsiyle aynı anda baş etmeyi öğreneceksin."
"Öyle mi diyorsun." diyerek çayından bir yudum aldı Nisan. Tabağındakilere dokunmuyor, çatalıyla sessizce oynuyordu.
"Aslında ben de senin gibi düşünüyorum ama... Gerçi dün Deniz'le konuşmak da iyi geldi. İyi ki benden daha tecrübelisin Deniz!"
"Aynen öyle." diye yanıtladı Mehmet Bey.
"Mehmet Amca daha fazla onay verme n'olursun şu kıza. Yoksa saplandığı karamsarlık batağından çıkamayacak."
Zeynep Hanım bir yandan kahvaltısını yapıyor bir yandan sessizce kızı, eşi ve Deniz'in sohbetini dinliyordu. Mehmet Bey'in ve kızların konuşması onu yıllar öncesine götürmüştü.
Mehmet Bey'le tanıştıkları zamanı hayal etti. İlk sevgili oldukları zamana dalıp gitti. İkisi de üniversite birinci sınıftaydı. Kalabalık bir arkadaş grubunda karşılaşmışlardı ve Mehmet Bey Zeynep Hanım'dan görür görmez çok etkilenmişti.
Karşısında hem güzel, hem zeki hem de çok yetenekli bir genç kız vardı. Kumral saçları ve geniş alnına düşen kakülleri badem gözlerini iyice ortaya çıkarmıştı. Keskin yüz hatları vardı ve karizmatik havasının en büyük sebebi de buydu.
Bembeyaz dişlerini ortaya çıkaran gülümsemesi ve sol yanağında beliren gamze insanın içini sıcacık yapıyordu. Aynı okulun farklı fakültelerindendi. Zeynep Hanım konservatuvar öğrencisiyken Mehmet Bey hukuk okuyordu. Ortak noktaları ise çoktu. Saatler süren sohbetlerinde konuşacak konuları bitmezdi. En keyif aldıkları ise müzikti.
Görüşmeleri yavaş yavaş kalabalık arkadaş toplantılarının dışında da çoğalmaya başlamıştı. Yine o günlerden biriydi. Kıştı ve İzmir o sene en soğuk kışlarından birini yaşıyordu.
İçlerini donduran buz gibi bir günde Zeynep Hanım, Mehmet Bey'den gelen sürprizle sıcacık olmuştu. İkisinin de çok sevdiği ve bir gün beraber konserine gitmeyi hayal ettikleri grup Red Hot Chilli Peppers'ın Blood Sugar Sex Magic yeni çıkan albümünü genç adam güzel kadına uzattı. Aralarındaki adı konmamış çekim somutluğa kavuşmak için o günü ve o anı beklemişti.
"Konser gününe kadar beklemek istemedim. Bu albümü ilk kez dinleyeceksin ve her dinlediğinde beni hatırla istedim. Bundan sonrası için de hayatındaki her ilkte bana seninle olma şansını verir misin" diye kelimeler bir çırpıda ağzından döküldü Mehmet Bey'in.
Heyecanlıydı, kalbi yerinden çıkacak gibi ve coşkuyla atıyordu. Kafasında defalarca ne söyleyeceğinin provasını yapmıştı ama o an tek kelimesini bile hatırlamadan bunları söyleyebilmişti.
Zeynep Hanım gülen gözlerle Mehmet Bey'e uzun uzun baktı. İnce uzun parmaklı zarif ellerini Mehmet Bey'e uzattı ve hiçbir şey demeden birbirlerine sımsıkı sarıldılar. Uzunca bir süre de öyle kaldılar. Tarih 1 Aralık 1991'di...
Eksik tamamlanmıştı. Diğer yarı dolmuştu. Her duygu hem çok taze hem de alabildiğine tanıdıktı ve sanki hep vardı. Ve Aralık soğuğunu ısıtan ilk öpücük... Üzerinden onca yıl geçmişti. Ama Zeynep Hanım ne o günü, ne o ilk öpücüğü ne de Mehmet Bey'in ağzından çıkan sözleri hiç unutmadı. O günden sonra hem pek çok ilki, hem pek çok sonu birlikte yaşayacaklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Icimde Bir Ses
Fiksi UmumBelki de son günlerini geçirdiği şehrin manzarasına uzun uzun baktı ve mis gibi deniz kokusunu içine çekti. Kordon onun için de her İzmirli kadar güzeldi ama Eylül'de başka güzeldi. Artık sırtından büyük bir yük kalkmış ve hafiflemişti. Başarmıştı...