"Eğer sana da uyarsa yarın akşamki galada bana eşlik eder misin?"
"Evet Ezgi aynen böyle dedi!" Nisan Ezgi'ye heyecanla günü anlatıyordu. Eren ile bugünkü ders bitiminde fakülte kantininde karşılaşmışlardı. Ve Eren'i kendi fakültesinde görünce şaşırmıştı. Acaba neden gelmişti? Bunları düşündüğünü belli etmemeye çalışıp gülümseyerek Eren'e doğru yürüdü.
"Selam! Hoş geldin! Nasılsın?"
"İyiyim Nisan'cığım. Bir arkadaşımın yanına uğramam gerekti, o da Psikoloji üçte, onu bekliyorum."
"Anladım iyi bakalım." Aslında hiç sevmediği bir cümleydi ama başka ne denirdi bilemedi.
"Seni gördüğüme de çok sevindim. Dersin bittiyse otur istersen, bir şeyler içelim?"
Bu soruyu içi acıyarak cevapladı Nisan. Nitekim yarım saat sonra bir dersi daha vardı ve yapacağı sunum final yerine geçecekti. Eren'e durumu anlatınca Eren başka bir öneride bulundu.
"Tamam o zaman! Yarım saat boşluk gayet iyi. Hem arkadaşım da ancak gelir. Ben hemen iki kahve alıp geliyorum." deyip kantine yöneldi. Eren'in zaten hiçbir hareketine irrite olamıyordu. Böyle küçük küçük şeylerden sezdiği inceliğini ve ilgisini ise çok seviyordu.
Bir şey yapamayacaklar diye çok üzülmüştü ama Eren'in bu tavrıyla hepsi geçmişti. Elinde kahve tepsisiyle gelirken onu yine baştan sona süzdü. 'Bir erkek nasıl giyinmeli?' sorusunun yanıtı resmen Eren'di. Bugün de yine çok şıktı ve gözü özellikle ellerine takılmıştı. Tertemiz tırnakları, düzgün parmakları ve kolundaki şahane saatle gözünün takılacağı kadar vardı.
Eren oturduktan kısa bir süre sonra, kendini tutamayıp saatinin çok şık olduğunu ve çok yakıştığını söyledi. Gülümseyerek teşekkür etti Eren. Saat merakıyla başladıkları yarım saatlik sohbetlerinde pek çok şeyden konuştular ve dakika susmadılar.
"Bir de sana bir şey soracağım Nisan. Aslında seni arayacaktım ama görüşmemiz daha iyi oldu. Yarın organizasyonunu ve kostüm tasarımını çok sevdiğim bir arkadaşımın yaptığı bir filmin galasına davetliyim. Eğer bir programın yoksa bana eşlik eder misin?"
Nisan çok şaşırmıştı. Böyle bir şey hiç beklemiyordu ama çok mutlu olmuştu. Bu ne demek oluyordu? 'Tamam' derse ilk defa ikisi birlikte bir şey yapmış olacaklardı. 'O da bana bir şeyler hissediyor mu acaba' diye düşünmeden edemedi. Bir yandan buna yürekten inanıyor bir yandan da çok imkansızmış gibi geliyordu. Bu iki duyguyu ve aşka dair pek çok şeyi iliklerine kadar yaşıyordu.
"Olabilir aslında yok bir programım yarın için. Nerede olacak peki gala?"
"Cevahir'de akşam sekizde. Müsait olmana çok sevindim. O zaman ben seni yurttan alırım yedi buçuk gibi?"
"Olur." Tek kelimelik bu 'Olur.' nasıl sevinç doluydu acaba Eren anlayabiliyor muydu. Kısacık vakitleri su gibi akıp geçmişti.
Kahveleri bitince Eren "O zaman ben seni bugün için daha fazla tutmuyorum. Sunum için de bol şans!"
"Tutmak ne demek! O zaman yarın görüşmek üzere!" deyip gülümseyerek Eren'in yanından ayrıldı Nisan.
İkinci derse gitmek için merdivenlerden çıkarken heyecan daha bir yoğun bastırdı. Bugün artık hiçbir şeye adapte olamazdı. Sunumu nasıl yapacağı hakkında bu saatten sonra bir fikri yoktu. Neyse ki ilk yapacak kişi kendisiydi ve bir çırpıda olup biter diye düşündü.
Sonraki kalan zamanda bugünkü karşılaşmayı düşünmek ve yarın için plan yapmak istiyordu. Ne giyecekti? Saçını ne yapsaydı? Çok spor olmazdı. Klasik zaten giyinemezdi ama giymek istese bile çok ilk buluşma heveslisi gibi olmaz mıydı.
Arada bir şeyler bulmalıydı. Sade ama şık olmalıydı. Yok gibi ama yüz hatlarını belirginleştiren bir makyaj yapmalıydı. Büyük ihtimal galayla kalmaz sonrasında da bir şeyler yaparlardı. Ezgi'ye tüm bu olanların hepsini anlatırken bir yandan da ondan fikir alıyordu.
Tesadüfleri seviyordu. Hoş, Ezgi'nin de dediği gibi Eren'in fakülteye bir arkadaşı için gelişi ve kahve içmeleri pek tesadüfe benzemiyordu ama öyle bile olsa bir önemi yoktu.
Hayat bazı durumlarda olduğundan farklı görünmeyi severdi. Ve bazen tüm mucizesi ve sürprizleri bu halinde gizliydi.
Sürprizli bir gündü, acaba yarın da böyle devam edecek miydi?
Yirminci bölüm uzun bir aradan sonra yayında!
Uzun araları kapatmaya çalıştığımı samimiyetle söylemeliyim.
Ancak bazen bu ara da olduğu gibi hafta sonlarım bile her dakikasına kadar dolu geçebiliyor.
Neyse ki daha sakin bir döneme nihayet girebildim ve bundan böyle burayı daha sık güncellemeye çalışacağım.
Zaten yeni bölüm için oturduğumda hikayeyi de çok özlediğimi fark ettim.
Umarım siz de özlemişsinizdir ve keyifle okursunuz!
Herkese çokça sevgiler! <3
Instagram: burcukolat
Snapchat: burcukolatblog
Twitter: sburcukolat
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Icimde Bir Ses
Ficção GeralBelki de son günlerini geçirdiği şehrin manzarasına uzun uzun baktı ve mis gibi deniz kokusunu içine çekti. Kordon onun için de her İzmirli kadar güzeldi ama Eylül'de başka güzeldi. Artık sırtından büyük bir yük kalkmış ve hafiflemişti. Başarmıştı...