1.BÖLÜM

125 6 3
                                    

İnsan'ın yarasını acıtan neydi? Peki ne için yara insan"ı acıtırdı? Yara insan'ı olgunlaştırırmı, peki biz bu acıları neden hiçbir zaman unutmak istemiyorduk. Elbet'teki her insan'ın yarası var, ama bu demek olmuyorki. O yaralarla birlikte kendinide kanat, insan bile bile kendini öldürmez. Yara insan da olacak ama o yarayla birlikte ölmeyeceğini değil de yaşamayı öğrenmek gerek. Kalp acır, akıl susar, dil söyleyemez yürekteki acıları. Akıl unutamıyor belki de o kalpte yaşanan sevgileri, hisleri ve küçük dokunuşları acıya dönüşür.

Artık onu göremiyeceksin, hissedemiyeceksin, sarılamıyacaksın, kokusunu içine çekemezsin. Belki de en acısı ona bir daha dokunamıyacaksın. Kısacası artık o olmadığı gibi onunla ilgili herşey sana yara olarak geri döner. Kalbin acır onu bir daha göremiyeceğin için. İnsan anladığını söylerde aslında anlamaz. Anlasaydılar şayet sana onu hatırlatacak şeyleri hissetirmesi gerek(...)

Yine yürüyorduk. Bukre'yle mezarlığa gitmek için. Orda huzur bulduğunu söylüyor, ama kendini tamamen yıprattığından haberi yok.

Üniversite'nin başındayken tanıştık. Bukre'yle hayat dolu neşeli ve sürekli gülen kızdan şimdi ki kızdan eser yok , dağlar kadar fark var. Bukre , Emir'i kaybedeli 2 hafta oluyor. Tabi o. İki hafta da , Bukre'ye ne olduğunu bir ben bir de Allah biliyor. Bukre ve Emir birbirine aşık iki insandı. Öyle çok seviyorlardı ki birbirlerine herkes onlara imrenerek bakardı ayrıca birbirlerine fazlasıyla yakışıyorlardı. Emir'in mesleği polisti son gittiği. Operasyonda ağır yaralandı. Onu hemen hastane'ye yetiştirmeye çalıştılar. Ama kan kaybettiği için en fazla bir hafta dayanabildi. Sonrasında ise şehit oldu. O günden sonra , Bukre yaşayan ölü'ye döndü.

Bukre mezar'ın başına geldi ve oturdu. Sonra , Emir Kaya yazılan taşı elledi. Öptü , kokladı birer birer gözyaşları akmaya başladı. Koydu başını Emir'in toprağına ağlamaya başladı. Bir süre böyle kaldı , sonra kaldırdı başını ama hala ağlamaya devam ediyordu. Ve şu cümleler döküldü dudaklarından. "- Emir'im yüreğimin canı , inan sensiz hiç olmuyor biliyor musun?. Bir hıçkırık döküldü dudaklarından. "- senin olmadığın bir dünya da nasıl yaşarım , artık sen yoksun beni bu dünya da yalnız bıraktn. İnan sana olam sevgim hiç bitmedi , bitmeyecekte . ben seni heves'lik değil nefeslik sevdim. Sana olan sevgim her geçen gün daha fazla artıyor. İnan dayanacak takatim kalmadı. Ama inanıyorum ki vuslatımız yakındır. Bu dünya da. kavuşmasak bile diğer dünya da mutlaka kavuşacaz. Seni çok sevdiğimi ve seni asla unutmıyacağımı bil. Şimdilik hoşçakal gönlümün kanayan yarası.

Bukre artık kendini tutamıyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Zaten son söylediği sözlerden sonra kendini bi hayli kaybetti. Bende ağlamaya başladım. Sözleri çok acıydı bazen düşünüyorum nasıl bu acıyla baş ediyor.
"- Bukre canım, hadi akşam oldu. Yarın yine geliriz hadi şimdi gidelim." dedim. Bukre tamam anlamında başını salladı. Son kez öptü mezar taşını.

Ve eve gitmek içim yol aldık. Tabi ev dediğim benim evim değil bukre"nin evi. Bukre'nin hiç kimsesi yok o dünya ya gözlerini hem yetim hem öksüz olarak açtı. Ne acıdır ki ne annesini ne babasını biliyor. Yolları aştık ama ne çareki daha bazı gönülleri aşamadık. Bukre"ye baktığımda ruhsuz gibi görünüyordu. Onu nasıl iyileştireceğimi bilmiyorum. Onu nasıl eski bukre yapacağımı hiç bilmiyorum. Evin sokağına vardığımızda.
"- Bukre sen eve git benim market'ten alacağım bir kaç şey var"
Yine tamam anlamında başını salladı. Bende hemen market"e girip lazım olanları almaya başladım. Zaten elimde o kadar çarçur edeceğim para yoktu. İdareli kullanıyorduk paraları. Evde ben bide sevde çalışıyorduk hem üniversite'yi hemde kafeyi birlikte götürmek zor oluyor . çalıştığım yer beni biraz zorlasa da Allah'ın izniyle idare ediyorum.

Lazım olanları aldım ve çıktım market"ten eve gitmek için yol aldım.
Eve vardığımda zili çaldım bu ellerle kapı açamzdım. Kapıyı sevde açtı. Gülümseyerek baktı bana. Bende ona en içten gülümsememi gönderdim. Biz bu gülümsemenin anlamını çok iyi biliyorduk. Ne zaman kötü bir zamana girsek hep gülümserdik. Çünkü Hz. Muhammed(s.a.v) ne zaman kötü bir zaman'a girse hep gülümserdi. Bu kötü zaman'ın bir gün mutlaka biteceğini. Ve arkasından mutlu bir haberin geldiğini söylerdi. Ve aynı zamanda mutlu bir haber aldığında hüzünlenirmiş çünkü bu mutlu haberin gideceğini ve arkasından kötü bir haber gelirdi derdi. Bizimki de o hesap çünkü bize ancak sabır yakışır. Allah ne yaparsa yapsın bizim için en hayırlısı neyse onu yapar. Bende ayağımda ki ayakkabılarımı çıkarıp, o sırada sevde bana.
"- Selamun aleyküm hoşgeldin canım." dedi gülümseyerek. Bende ona karşılık hala yüzümde duran gülümsememle.
"- Ve aleyküm selam hoşbuldum canım. Sana zahmet olmazsa elimdekileri mutfağa kadar götürebilir misin?" dedim sevde bana karşılık.
"- ver bakayım onları sen zaten bende yemeği hazırlamak için mutfağa gidecektim." dedi. Arkasını dönüp ve gitti mufağa bende Bukre"yi merak ettiğim için Bukre'nin yanına gitmeye karar verdim. Bende oturma odasına gittim Bukre'yi balkonda gördüm. Yine oturmuş elindeki Emir'in günlüğünü okuyordu. Emir şehit olduğundan beri bu günlük elinden düşmez oldu. Günlük'ü bir süre okuduktan sonra gökyüzüne baktı ve yine hayallere daldı. Sevdiğini sadece kendi kurduğun hayallerde kavuşturabiliyorsun en zoru da bu olsa gerek. Ona bakmaya devam ederken sevde bizi yemek için çağırdı. Bende Bukre'ye seslendim hafiften.
"- Bukre hadi gidelim akşam yemeğini yemeye." dedim ama beni duymadı bu sefer yine "- bukre dedim yine duymadı. Bende ona hafiften dokunarak ismini söyledim.
"- Bukre iyimisin sen." dedim o'da başını sallayarak "-iyiyim." dedi o zaman hadi gidelim yemek yiyelim." dedim bukre ayağa kalkarak.
"- hadi gidelim." dedi. Gelmeyecekti biliyorum sadece onunla daha fazla uğraşmamam için evet dedi. Mutfağa gittik sandalyelere oturduk yemek, köfte pilav bide içecek olarak ayrandı. Otururken şunları dedim.
"- Eline sağlık canım yine bugün aç kalmayacaz." dedim ne dediğime imayla karşılık verdi:

"- Tabi ne sandınız ." dedi yemek yemeye başlamıştıkki telefonumun zil sesi geldi salondan. Tam kalkacakken sevde bana eliyle otur işareti yaparak kalktı yerinden:

"- Sen yorgunsun , yeni geldin , ben getiririm diyerek kalktı yerinden az sonra geri geldiğinde:
"- Kim arıyor." diye sordum o"da sevda abla arıyor dedi. Telefonu elinden alıp açtım sonra telefonu hoparlör'e koyarak masa'nın ortasına bıraktım herkes pür dikkat telefonu dinliyordu. Sevda abla korku ve telaşla karışık bir sesle konuşmaya başladı:
"- Alo Meyra Bulem Lina yanınızdamı?dedi.

NOT=kitabın  ilk bölümleri sizin için başlarda çok sıkıcı gelebilir. ama bu bölümlere takılmayın okuyun

AŞK-I TEVAFUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin