"- O zaman Meyra abla annen ile babanı göremiyorsun ya o zaman onlar da seni koruyorlar ve çok seviyorlar dimi."
Bulem lina bunları dediğinde akmaya hazır. Halde bekleyen gözyaşlarım yavaş yavaş indiler. Bir cümle insan'ı böyle çaresiz ve yaralı bırakabilir mi?
Sahiden annem ile babam beni severek mi dünya'ya getirdiler. Hayır beni severek dünya'ya getirmediler. Eğer öyle olsaydı. Ben doğup doğmaz beni sokağa atıp kaçmazdılar. Beni istemediler, belki şuan yaşıyorlar bilmiyorum. Ama her ne olduysa oldu onlar artık benim için ölüler.
Bu soruyu cevaplamadan kalktım.
"-Ben bı sevda abla'yı arıyayım şuan bizden haber bekliyor olabilir?"
Elimi cebime atıp, Sevda abla yazan numarayı tuşlayıp telefonu kulağıma götürdüm:
"-Alo Sevda abla."
"-Meyra bana Bulem Lina'nın yanınızda olduğunu söyle."
"-Evet abla şuan yanımda küçük bücürük, yanımda olduğunu haber vermek için ardım seni."
"-Çok şükür yarabbim bana kızımı sağ salim bağışladığın için." Dedi ağlamaklı sesiyle.
"-Peki Neredeydi Bulem Lina?"
"-Abla biz şimdi geliyoruz senin eve. Geldiğimizde her şeyi anlatırız. Şimdi kapatıyorum Allah'a emanet olun."
"-Sizde Allah'a emanet olun." Deyip telefonu kapattık. Arkama dönüp:
"-Haydi gidiyoruz şimdi." Dedim ve Bulem Lina'nın elini tutup mezarlıktan dışarı çıkmaya koyulduk.
Nira da arkamızdaydı. Korkuyordu bunu net bir şekilde görebiliyordum.Bende yavaş yavaş korkmaya başladım. Bir akşam gece'si mezarlıkta 3 kız tek var. Hemen çıkmalıydık buradan yoksa kalbim duracaktı. Birkaç dakika sonra mezarlıktan çıkabildik. İçimdeki o korku büyümeden gitti. Ana Yola girdiğimiz sırada Nira da Bulem Lina'nın diğer eline geçip tuttu ve öyle yürümeye başladık.
Çok geçmeden Bulem Lina durup iki elini de boynuna götürdü. Sanki aradığını bulamamış gibi ellerini boynundan bu sefer kazağının altına soktu. Hatta baktıda ama her ne arıyorsa. Orada Da bulamayıp pantolonun ceplerine baktı. Orada da yoktu aradığı şey. Çevresine bakmaya başladı. Ben merak ettiğim için sordum;
"-Hayırdır canım ne oldu bir şeyinimi kaybettin." Bana hüzünlü gözlerle bakıp karanlıktan dolayı yanılmıyorsam gözleri dolmuştu. Ve başını aşağı yukarı salladı;
"-Babamın kolyesini kaybettim Meyra abla. Babamın kolyesini bulalım."
Konuşurken inci inci gözyaşları döküldü. Gözyaşlarını elimle silip kafamı olumlu anlamda salladım. Gözlerim dolmuştu elimle gözlerimin üstüne biraz baskı yaptım akmamaları için. Kafamı Nira'ya çevirip kafasını olumlu anlamda salladı;
"-Hadi arayalım o zaman." Ve geldiğimiz yolu tekrar geri yürümeye başladık. Yaklaşık 20 dakika arıyoruz ama bulamıyoruz. 10 dakika daha gitsek mezarlığa ulaşacaktık. Ben en iyisi onlardan ayrılıp mezarlık yolunu tek aramalıyım;
"-Siz buralarda aramaya devam edin. Ben mezarlık yolunu ve mezarlığı aramaya gidiyorum dedim.
"-Tek başına neden gidiyorsun ki birlikte gidelim."
"-Hayır ben tek giderim, oraları ararım o zamana kadar da siz tekrar ararsınız buraları."dedim onlar da tamam anlamında başlarını salladılar. Ve mezarlığa doğru gitmeye başladım mezarlığa giderken de Nira'nın telefon numarasını almadığımı fark ettim. Ve geri dönüp Nira'yı çağırdım;
"-Nira telefon numaranı almayı unuttum. Ne olur ne olmaz belki lazım olur." Dedim telefonumu çantamdan çıkardım;
"-Doğru diyorsun vereyim ben o zaman."
Oda telefonunu cebinden çıkardı. Ve numarasını söylemeye başladı. Telefon numarasını yazdıktan sonra onu çaldırdım. O da numaramı kaydetti. Ve ayrıldık. Nira Bulem Lina'nın elini tutup gitti. Yürümeye başladım ve az bir şey kalmıştı mezarlığa varmama ama hala bulamamıştım. Belki Nira bulmuştur dedim ve telefonu çıkarıp onu aradım;
"-Alo Nira buldunuz mu? Kolyeyi."
"-Hayır Meyra bulamadık hala, sen buldunmu?"
"-Hayır bende daha bulamadım. Aramaya devam edelim o zaman."
"-Tamam hadi görüşürüz." Diyerek telefonları kapattık bende yola bakıyordum. Kaldırımlara, kaldırımda olan ağaçların diplerine bakıyordum. Ama hala bulamamıştım
Ve en sonda mezarlığa vardım. Demek ki yolda düşmemişti. Mezarlığın içine girip geldiğimiz yolu geri yürüdüm. Yere doğru bakarak Yahya Amca'nın yani Bulem Lina'nın babasının mezarına doğru geldim. Mezar'ın çevresine baktığımda kolye mezar'ın hemen yanındaki ağacın dibine düşmüştü. Onu hemen yerden alıp çantama koydum. Bu sırada da Nira'yı aradım;"'Alo Nira kolyeyi buldum bunun için haber vermek istedim."
"-Tamam Meyra. Seni ayrıldığımız yerde bekliyoruz geç kalma."
"-Tamam geç kalmam canım Allah'a emanet olun." Dedik ve telefonları kapattık. Mezarlığın kapısına vardığımda. İki tane erkek sesi geliyordu. Yanılmıyorsam sarhoşlardı. Zaten hemen görünmeye başladılar. Onların önünden geçmek istemediğim için karşı tarafa geçtim. Biri beni fark ederek. Diğer arkadaşına da beni işaret ederek benim olduğum tarafa gelmeye başladılar. Sarhoş oldukları için biraz yavaş ve dengesiz yürüyorlardı. Bu benim işime gelmeye başladı. Ayaklarımı biraz hızlandırıp. Daha hızlı yürümeye başladım. Ama ne kadar hızlı yürürsem yüreyeyim bana yetişiyorlardı. Başımı kaldırıp yola baktığımda yol bom boştu. Üçümüzden başka kimse yoktu. Bu sefer iyice korkmaya başladım ama korkunun sırası değildi. İçlerinden birisi konuştu;
"-Korkma bizden güzelim sana zarar vermeyecez. Sana yardım edecek." Bunları dedikten sonra iğrenç bir kahkaha attı. Bir insanın kahkahası mide bulandırıcı olabilir mi. Olabiliyor demek ki gözlerim dolmaya başladı. Ağlamak üzereydim ki bu en sevmediğim şey. Buradan çabuk bir şekilde gitmem gerekiyor. Koşacağım sırada biri elimi tuttu. Onlara dönmemi sağladılar. Kolumu tutan kişi diğer kolumuda tutup beni arkadaki duvara itti. Beni itmesiyle ağzımdan bir çığlık çıktı. Kolumu tutan adam bir kolumu bırakıp elini çenemin altına koyup şalı'mın iğnesini çıkarıp baş örtümü yere attı tek bir hareketle. Gözümün önüne düşen saçlarımı arkaya atıp beni süzmeye başladılar. Yüzündeki iğrenç gülümsemeyle. Ben öyle kendimden utandım ki keşke yer yarılsa içine gireyim. Baş örtümü açan adam elini saçlarımın üzerine koyup saçlarımı okşamaya başladı. Bir dakika benim sesime ne olmuştu. Neden bağıramıyorum.yardım istemiyorum. Sesim sanki korkudan içime kaçmıştı. Saçlarımı okşayan kişi bana bakarak konuşmaya başladı;
"-çok güzelsin, saçlarını açtığımda daha bi güzel oldun." Bunları derken sarhoşluğun verdiği etkiyle yamuk yumuk şekilde konuşuyordu. Konuşurken yüzü ciddi bir hal almıştı. Konuşmasını bitirdiğinde kusmak istedim. Ve yüzü iğrenilecek bir hal aldı;
"-Ama şimdi benim olacaksın." Dedi ve kahkaha atmaya başladı. İçime filizlenen korkuyla ne yapacağımı bilemez bir hale geldim. Bunlardan nasıl kurtulacağımı. Bilmiyorum ama tek bildiğim şey buradan hemen kurtulmalıydım. Yoksa işler benim için hiç iyi olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I TEVAFUK
EspiritualİSLAMİ BİR KURGUDUR. ENFAL-63 müminlerin gönüllerini. birleştirende O dur. Dünyanın bütün servetini harcasaydın onların gönüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını. düzeltti. o izzet ve hikmet sahibidir. Başlama tarihi:13.03.2022 Öme...