"Hey, çocuklar. Bugün sizi birisiyle tanıştıracağım."
Minho elindeki bardağı masaya bırakırken Yeosang gözlerini kısıp tısladı. "Saçma arkadaşlar yapıp bizimle tanıştırmayacaksındır umarım."
Nefesimi dışarıya vererek mırıldandım. "Hyunjin ile tanıştıracağım. Sence saçma birisi mi?"
Minho ağzındaki kahveyi püskürttü. "Siktir. Ne?"
"Ne anladıysan o."
Seungmin hafifçe doğrularak söze girdi. "Tabi sizin bir şeyden haberiniz yok. Kaç gündür ortalıklarda yoksunuz. Anlat şunlara, Felix."
Minho ve Yeosang dikkatlerini bana verdiklerinde konuşmaya başladım.
"Hyunjin iki gün önce bana yazdı. Benim bir fotoğrafımı atarak bir şarkı sözü yazmıştı. Ben de şarkıyı devam ettirdim. Fazlasıyla garipti. Sonra normal olarak kim olduğunu sordum. Gerçi hwangjin kullanıcı adından çıkarmıştım ama tüm kızların hatta erkeklerin ağızlarının suyu aka-aka baktığı Hwang Hyunjin bana yazmazdı değil mi?"
Minho mırıldandı. "E yani."
"Sus da dinle." diye çıkıştı Seungmin.
Boğazımı temizleyip devam ettim. "İlk söylemedi fakat onu tanıyıp tanımadığımı sorunca kanserle mücadele eden bir tek kişi olduğumu söylesem kendimi ele vermiş mi olurum dediğinde artık emin olmuştum. Hyunjin'di. Dün yine şarkıyla yazdı bana. Ben de devam ettirdim. Ona acıdığım için onunla konuştuğumu sanıyor. Ben de öyle birisi değilim dedim. Genelde kızları paketleyip gönderdiğimiz için insanların duygularıyla oynadığımızı sanıyor. Ben de bugün nasıl birisi olduğumuzu göstermek için onu sizinle tanıştırmaya getireceğim."
Lafımı bitirir bitirmez Minho yüksek sesli bir kahkaha atıp omzuma yumruğunu geçirdi. "Ah, Tanrım. Şuna yakışıklı yüz ve karakterin yanında biraz da beyin verseydin keşke."
Kaşlarım çatılırken Yeosang da onu destekleyerek "Dalga geçme bizimle." diye mırıldanmıştı. Cidden dalga geçtiğimi mi düşünüyorlardı?
"Hyunjin. Okulun en sessiz ve gizemli çocuğu gelip sana şarkıyla yazacak ve biz de buna inanacağız. Siktir git işine."
"Peki. Bakalım birazdan masaya getirdiğimde ne diyeceksiniz."
Minho kafasını salladı. "Yav he he."
Sinirle solumaya başlamıştım. Böyle bir konuda neden dalga geçeyim ki?
Pencereden Hyunjin'in gelip gelmediğini kontrol ederken Seungmin de benimle birlikte dışarıya bakıyordu. Bir kaç dakikanın ardından Hyunjin'i görmemle gülümseyerek ayağa kalktım. "Hemen geliyorum. Bekleyin."
Minho hala inanmaz bakışlarını üzerimde gezdirirken Yeosang ümitlenmiş gibiydi.
Kafeteryadan koşar adım çıkıp girişe doğru ilerledim ve tam içeri girmekte olan Hyunjin'i kenara çekip içtenlikle gülümsedim. Boyu uzun olduğu için kafasını hafif eğerek gözlerime baktı. Hafif bir tebessüm kondurdu dudaklarına. "Günaydın."
Kolundan çekiştirmeye başlarken karşılık verdim. "Günaydın. Nasılsın?"
Nefesini dışarıya verdi. "Gergin."
"Gergin olmanı gerektirecek bir şey yok."
Dudağını ısırıp kafa salladı. Masaya yaklaştığımızda Yeosang gülerek ayağa kalktı ve arkası dönük olan Minho'nun koluna sertçe geçirdi. "Siktir. Gerçekten geliyorlar."
Hyunjin de gülerek yüzüme baktı. "Arkadaşın heyecan yaptı sanırım."
"Normalde kimseyle konuşmuyorsun diye bana inanmıyorlardı. Şimdi şaşırdı biraz."
Kafasını aşağı yukarı sallayıp masanın önünde durdu. Seungmin ayağa kalkmadan el salladı. "Naber, Hyun?"
Hyunjin gülümseyerek karşılık verdi. "İyi, Seung. Sen? Seninle konuşmak garip hissettiriyor."
"Ah gerçekten. Kaç yıldır aynı sınıftayız tek kelime bile etmedik seninle."
"Benim yüzümden. Üzgünüm."
Seungmin rahatlatmak amaçlı kafasını iki yana salladı. "Sorun değil. Şimdi konuşuyoruz işte."
Minho Hyunjin'e aval aval bakarken yan masadan bir sandalye alarak Hyunjin'e oturması için işaret vermiştim. İkimiz yan yana oturup Yeosang ve Minho ile bakışmaya başladık. Oldukça garip bir ortam vardı.
"Ben gerçekten şaşkınım. Hwang Hyunjin'in birisiyle konuşacağı ve bu kişinin Felix olacağı hiç aklıma gelmezdi."
Hyunjin usulca gülümsedi. "Ben de şaşkınım ama artık bir şeylere cesaret etmem lazımdı."
Seungmin masadan kalkıp Hyunjin'e döndü. "İçecek bir şeyler ister misin?"
Hyunjin kafasını hızla iki yana salladı. "Hayır, kendim alab-"
"Sana iyilik yapmama izin ver, Hyun."
Kafasını aşağıya eğip gülerek nefesini dışarıya vermişti. Fazlasıyla can alıcı gözüküyordu. "Pekala. Sıcak çikolataya hayır demem."
Seungmin memnun şekilde masadan ayrılırken Hyunjin gergin bir biçimde Minho'ya dönerek mırıldandı. "Bana far görmüş tavşan gibi bakmayı keser misin? Gerginliğim daha da artıyor."
Gülerek canını acıtmayacak şekilde koluna vurdum. "Senin gibi bir şaheseri ilk kez yakından görüyor. Bırak biraz incelesin."
Bir şey demeden geriye yaslandı. Seungmin de elinde sıcak çikolatayla yanımıza geri döndüğünde Yeosang konu açmış ve koyu bir sohbetin içine çekmişti hepimizi.
Zilin çalmasıyla ayaklanarak sınıflara dağılmıştık. Hyunjin arkadan kolumu tutarak beni kendisine çevirdi. "Hakkınızda yanlış düşünmüş olabilirim. Bunun için üzgünüm. Gerçekten oldukça dost canlısısınız."
Bunu derse yetişmeye çalışırken söylediği için kaşlarımı çatmıştım. Durup dururken neden merdivenlerde söylemişti ki? Söyleyeceği başka bir şey olduğuna emindim fakat dudağını ısırdığında gergin olduğunu anlayıp üstelemedim. Gülümseyerek kafa sallamakla yetindim.
Zamanı geldiğinde illa ki söyleyecekti.