~•~
Canlanmak ve iyileşmek...
İçinde bulunduğum durumlar bunlardı.
Uzun zaman sonra karanlığımdan çıkıp iyileşiyordum. Ruhum artık bana eziyet etmiyordu, duvarlar üstüme gelmiyor, insanların sesleri gürültü gibi duyulmuyordu. İyileşiyordum.Bir hafta olmuştu o geleli, bana dönüp sıkıca sarılalı. Beni ölümden kurtarıp hayata döndüreli. Sadece bir haftada kendime getirmişti beni.
Dizlerimin üstüne yatıp saçlarını okşamama izin veriyordu. Uzun saçlarını okşamama izin veriyordu. Sevdiğinizin saçını okşamak ne kadar da normaldi sizin için öyle değil mi?
Ama benim için çok imkansızdı. Şu an olduğumuz durum bile beni dünyanın en dertsiz ve mutlu adamı yapmıştı. Tanrıdan fazla bir şey istememiştim ama o bana en fazlasını vermişti.
Gözleri kapalı sevgilimin yüzünü okşadım. Ona çok kısa zamanda bağlanmıştım. Yine de bu sevmeme engel değildi. Önemli olan onu ne kadar zamandır tanıdığınız değil, onu ne kadar çok sevdiğinizdi. Onun için ölebilecek kadar sevmenizdi önemli olan.
Yüzünde gezdirdiğim elimi tutarak avuç içimi öptü. Gözlerini açarak kafasını kaldırdı. Gözlerinin en derinlerine baktım. Kahverengi sıradan bir göz rengiydi ama Hyunjin onu bile özel kılmıştı. Hyunjin her şeyi özel kılıyordu.
"Buraya neden geldiğimizi merak ediyorsun öyle değil mi? Aniden hazırlanmanı söyleyip buraya getirmem seni şaşırttı. Güzel vakit geçirmek istiyorum seninle. Uzun zaman sonra."
Gülümseyerek kafamla onayladım. "Merak ettim ama şu an tek istediğim seninle olmak. Sessizliğimizle konuşmak."
"Benim güzel sevgilim."
Dikleşerek dudaklarıma çok uzun olmayan bir öpücük kondurdu. "Seni her gün, her saat öpüyorum. Tedavi görüyorken dudaklarının tadını, saçlarının kokusunu unutacağım diye çok korkuyordum. Keşke kokunu yanımda götürebilseydim. O zaman daha hızlı iyileşirdim."
Gözlerimin dolmasını umursamadan kollarımı boynuna dolayıp kendime çektim bedenini. "Keşke nerede olduğunu bilseydim. Yanına gelip seni daha hızlı iyileştirirdim."
"Bir haftadır bu konuyu açmamak için direniyorum çünkü sen çok üzülüyorsun ve ben de o günlere geri dönmek istemiyorum. Sana nerede olduğumu söyleseydim yanımdan ayrılmazdın. Beni o halde görüp üzülmeni istemiyordum. Bu benim için çok zordu. Kabul edemezdim."
"Biliyorum ama böylesi daha çok üzüyordu. Neler çektiğimi bilmiyorsun."
Buruk bir gülümsemeyle kafasını iki yana salladı. "Kollarını keserek intahar etmeye çalıştığını mı? Ya da her ayın dokuzunda uyumayıp sürekli çizim yapıp sana bıraktığım kitapları hepsi bitmesine rağmen tekrar tekrar okumanı mı? Kafanı dağıtmak adına içmeni mi yoksa rüyalarında bana sarılamadığın için saatlerce ağladığını mı? Okulun kapısında beni beklemeni ve sadece zil çaldığında sınıfa gitmeni mi? Ya da kokumun sindiği yastığa sarılarak özlemini az da olsa giderdiğini mi? Benim yüzümden Minho tarafından dövülmeni mi? Yeosang ve Seungmin'in senden uzaklaşmasını mı? Ailenin bizden haberdar olmasını mı? Kkami ile benim hakkımda dertleşmeni mi? Han nehrinde saatlerce ağladığını mı yoksa benim doğum günümü bensiz kutlamanı mı bilmiyorum Lixie? Sen seç bakalım. Hakkında bilmediğim tek şey gök gürültüsünden korktuğun Felix. Neler çektiğini yaşamadım ama hissediyordum."
Boğazıma oturan yumruyla gözümden yaşların akmasına izin verdim. Bunu beklemiyordum.
"Sen hep okuyordun. Tüm mesajları okuyordun öyle değil mi?"
Müzipçe gülümseyerek kafasıyla onayladı. "Bir buçuk yıldır her ayın her günü sıkılmadan, unutmadan bana mesaj yazıyordun. Onları okumasam ne kadar da büyük kayıp olurdu değil mi? Sana hayattayım ve iyileşiyorum diyemedim ama tüm yazdıklarını okudum. Okudular. Her ağladığını söyleyince ağladım, bileklerindeki sızıyı kendi bileklerimde hissettim ama yapma diyemedim. Buna izin vermediler."
Deli gibi ağlarken yüzümü okşayıp kafamı kaldırdı. "İyileşmeme en iyi gelen şey sendin. Hatta tek şey sendin. Beni bekleyen bir sevgilim olduğunu her gün, her saat hatırlattın bana. Geri döneceğim ümidiyle her gün bekledin ve kendime bunun için söz verdim. Seni hayal kırıklığına uğratmayacaktım. Geri dönüp seni sevgiye boğacaktım. Beni beklediğin her günü telafi edecektim. Ve işte sapasağlam karşındayım."
Kollarımı boynuna sarıp sıkıca sarıldım. O an anlamıştım. Ben gerçekten kendimi onunla tamamlamıştım. O olmayınca yarım kalmıştım. Şimdi yanımdaydı ve ben tamamlanmıştım.
Saçlarımı okşayarak kokumu içine derince çekti. Kulağıma doğru fısıldıyordu. "Mesajları oradaki hemşire okuyordu benim için. Her gün o içeri girdiğinde mutluluktan öleceğimi düşünüyordum. Elinde telefonumu sallayarak 'güneşin bugün de yazmış' diyordu. Her gün aksatmadan bana yazdıklarını okurdu. Çoğu zaman birlikte ağlardık. Bana ilk kez böyle bir aşka tanık olduğunu söylüyordu. Beni sevme şekline hayran kalmıştı güzelim. Beni çok güzel seviyordun ve hala da sevmeye devam ediyorsun."
Derin bir nefes alıp geri çekilerek alınlarımızı birleştirdim. "Seni çok seviyorum. Dünden daha çok, yarından daha az seviyorum. Muhtacım belki de. Sana bağımlıyım. Sonsuza kadar tek bağımlılığım olarak kal, sevgilim."
"Seni seviyorum, güneşim. En parlak yıldızımsın ve hep öyle kalacaksın."
][
Fazlasıyla duygusaldım bu fici yazarken. Her şeyi canlandırıp yazdığım için daha çok zorlandım. Bölümleri okurken yine gözlerim doldu. Aslında basit konulu bir hikayeydi ama fazlasıyla etkilendim.
Özel bölümde biraz daha açmak istedim. Hyunjin'in Felix'in yazdığı her şeyden haberdar olduğunu bilmenizi istedim.
Umarım tümüyle hikayeyi beğenmişsinizdir. Bu kadar büyüyeceğini de düşünmemiştim. Neredeyse 2k okunmaya ulaşmak üzere ve bu beni cidden mutlu etti.
Uzun zamandır doğru düzgün bir bölüm yazıp atmıyordum. Kitabın 1.9k olduğunu görünce bu özel bölümü atmaya karar verdim. Kısa olsa bile güzeldi bence.
Tekrardan...umarım hoşunuza gitmiştir. Oy vermeseniz bile yorum yapıp fikirlerinizi belirtin. Düşünceleriniz benim için çok önemli.
Hyunlix ile kalın🤍