Herkesin keyfi yerindeydi. Theodore ve Jennie'nin el ele gemiden inmesi ve etrafa gülücükler saçması bütün medyayı susturmuştu. Saraya döndüklerinde de her ne kadar hepsi kızgın olsa da şahit oldukları manzara ve aldıkları haberle her şeyi unutmuşlardı. Strateji belirlenmişti bile. Acil dönüşün sebebinin Jennie'nin hamileliği olduğunu söyleyecekler, ikisinin de arasının düzeldiğini belirteceklerdi. Fotoğraf hakkında kimse bir şey konuşmayacaktı. Evlilik öncesi çocuk olmasının problem olacağını tahmin edebiliyordu Kral George ama mutlu haberin bunu unutturmasını umuyordu. Basın açıklamasında ayrıca evlilik duyurusu da yapılacaktı. Böylece bütün kriz önlenmiş olacaktı. Yani bakıldığında her şey herkes açısından yolundaydı. Theodore hariç. Döndüklerinden beri Lisa'yı düşünüyordu. Onun yanına gitmek, haberleri gazetelerden okumasından önce kendisi anlatmak istiyordu. Hatta o an ona her şeyi boşverip kaçmayı bile teklif edebilirdi. Kafasında Lisa ile alakalı bir sürü senaryo kuruyordu. Ama mektupta söylenenlerden dolayı kendisini tutuyordu.
Diğer yandan olanlardan henüz hiçbir çalışanın haberi yoktu. Harry'nin de. Theodore bu konuda da endişeliydi. Kardeşini yarı yolda bırakıp şimdi bir de bu olayla onun gözünde daha da kötü duruma düşecekti.
Şu an ise herkes ailecek yemek salonunda oturmuş akşam yemeklerini yiyordu. Yüzlerinde gülücüklerle bebeği konuşuyorlardı. Geldiklerinden beri Theodore'a bir şey söylemeyen Kral George sonunda ağzını açtı.
"Theodore, sanırım toksun. Yemek yemiyorsun. Ben de bitirdim. Gel seninle bir baba-oğul konuşması yapalım. " diyerek masadan kalktı. Theodore da peşinden. Eninde sonunda bunun yaşanacağını biliyordu. Sadece bütün işleri yoluna koymasından dolayı daha az kızacağını umuyordu.
Odaya girdikten sonra karşılıklı oturdular. Kral George o kadar sinirli gözükmüyordu. Theodore ise garip bir şekilde çok rahattı. Sanki bütün bunlar hiç yaşanmamış gibiydi.
"Evet Theodore, bütün krizi kendi başına çözdün. Şimdi bana olan bitenleri eksiksiz, yalansız anlatmanı istiyorum. Sana o kızla olmaması gerektiğini anlatmama rağmen görüşmeye devam ettin. Bunu merak ediyorum. Başla bakalım. "
Theodore tabi ki olan biteni eksiksiz ya da yalansız anlatmayı düşünmüyordu. Ne söyleyecekti? Babasını nasıl komaya sokma planları yaptığını mı? Tabi ki hayır. Aslında bu durum ışığında Harry'den de kurtulabilirdi. Eğer onu görmezse vicdanını az da olsun sustururdu. Böylelikle etrafında ona Lisa'yı hatırlatacak hiçbir şey kalmazdı.
"Lisa'ya veda mektubu yazdığımı biliyorsunuz. Biz gidince Harry'nin yardımıyla beni son kez görmek istemiş. Veda etmek için. Harry de beni apar topar bir yere götürdü. Böyle pis bir yerdi. Neyse. Bana ne olduğunu bile söylemedi. Otele gittiğimizde de bir oda numarası söyledi. Orada güya halletmem gereken bazı işler varmış işte herkesten gizli olan şu belgeler hakkında bir şeyler zırvaladı. Ben de tam anlamadım ama ona güvenerek çıktım. Kapıyı açtığımda Lisa'yı gördüm karşımda. Hemen üstüme atlayıp dudağıma yapıştı. Ona aşık olduğumu biliyorsunuz, bu yüzden bir an engel olamadım. Sonrasında farkına vardım durumun ve uzaklaştırdım onu kendimden. Orda son konuşmamızı yaptık ve bitti. Çekilen fotoğraf da o kısacık zamanda çekilmiş. "
Kral George hiç bölmeden dinledi onu. Yalan söyleyip söylemediğini bakışlarıyla anlamaya çalıştı. Theodore her şeyi o kadar güzel anlatmıştı ki ortada tek bir problem olmasa inanacaktı da.
"Peki ya sana gelen mektup? Hani cam kırıklarına düştüğün gün. O da Lisa'dan gelmedi mi? "
Theodore hızlıca başka bir yalan daha düşündü. İnkar edemezdi. Bu yüzden kabul etti.
"Evet. Bana lanetler okuduğu bir mektup. Beni asla affetmeyeceğini falan söylemiş. " dedi umursamazca.
Bu son cevapla Kral George'un tüm güvenini kazanmış oldu. Düşündüğü gibi Harry meselesini de halletmek istemişti babası. Sıra o konuya geldi.
"Eğer Harry özel meselelerini kraliyet görevlerinin üzerine koyuyorsa, bazı konulardaki yetkisini böyle işler için kullanıyorsa onun da işine son vermek gerekir. Ki zaten eğer Lisa'nın abisinin senin çalışanın olduğunun öğrenilmesi bizim açımızdan da iyi olmaz. Bu konuyu da basın açıklamasından önce halledeceğiz. Bana söylemek istediğin başka bir şey var mı? "
"Hayır yok. "
"Peki, benim var. Böyle büyük bir krizi tek başına halletmiş olman beni gururlandırdı. Üstelik medyanın en çok dikkat ettiği konular bu konular biliyorsun ki. Tahtı sana bırakırken gözümün arkada kalmayacağını bilmeni istiyorum. "
"Teşekkür ederim. "
"Hadi şimdi içeriye dönelim. "
Theodore oynadığı rolü inandırdığı için rahatça ve kendisiyle gururlaranarak salona adım attı Kral George ile birlikte. Herkes yemeğini bitirmiş beraber sohbet ediyordu. Thodore Jennie'nin yanındaki yerini aldı. Ailesinin konuşmaları bir kulağından giriyor diğer kulağından çıkıyordu. Kendi adı zikredildiğinde ortamda ya kafasıyla onaylıyordu ya da gülümsüyordu. Bütün bu yaşananlardan sonra kendi kendisine kalmak istiyordu. Bu yüzden orada oturmuş sadece yatma saatinin gelmesini beklemeye karar vermişti. Ancak herkes bu yeni mutlu haberle o kadar meşguldü ki sürekli konuşuyordu. Sonunda kendisi dayanamayarak izin istedi.
"İzninizle. Ben biraz yorgunum. Odamda uzanacağım. " dedi ayağa kalktıktan sonra. Ortamda odak noktası Jennie olduğundan herkes onu onayladı ve sohbetine devam etti. Theodore odasına çıktıktan sonra kendisini yatağına attı. O kadar karışık şeylerle karşılaşmıştı ki bırakılsa onu günlerce uyutacak bir yorgunluk vardı üzerinde. Ama gözlerini kapattığında uyuyamıyordu. Lisa'yı görüyordu hemen önünde. Gülümseyerek ona koşuyordu yeşilliklerin arasından. Ona sesleniyordu. Bulundukları yerin ne kadar güzel olduğunu anlatıyordu.
Theodore gözlerini açıp şu birkaç günü düşündü. Ne kadar saçma davrandığını, ne kadar çocukça hareket ettiğini fark etti. Başından beri aklında da kalbinde de olan Lisa'ydı. Ama öyle bir ilizyonun içine düşmüş, kendisini öyle bir duruma sokmuştu ki bir an gerçekten Jennie'yi sevdiğini düşünmüştü. Karma karışıktı her şey şu ana kadar. Şimdi ise kafasında net olan iki düşünce vardı: Lisa'ya aşıktı ve babasına olan nefreti devam ediyordu. Aslında bakılırsa babası ölsün istiyordu. Ama eli kolu bağlıydı. Şimdi sevmediği bir kızla evlenecek ve babasının otoritesi altında bir yaşam sürecekti. Üstelik bir de çocuğu olacaktı. Her ne kadar istemese de. Tabi bir de bu konu vardı. Henüz kimseyle üzerinde konuşmamıştı. Bu çocuğu hiç mi hiç istemiyordu. Zaten ilk duyduğunda sevinmemişti bile. İlk tepkisi "Şaka mı yapıyorsun? " olmuştu hatta. O an Jennie ona çocuğu aldıracağını söylese çok daha mutlu olurdu. Kapana kısılmıştı. Tekrardan gözlerini kapattı sadece Lisa'yı düşünmek için. Derken kapı tıklatıldı iki kere. Doğrularak "Girin! " dedi. Harry sinirle adımladı odaya.
"Kral George beni kovdu! " dedi hiddetle. Theodore bu kadar çabuk olacağını düşünmemişti. Hemen şaşkın rolüne büründü. Artık o kadar çok rol yapıyordu ki yakında kendi benliğini unutacaktı.
"Nasıl yani? "
"Bütün bu olanlardan sonra Lisa'nin abisi olduğum için sizinle çalışamazmışım. Bir şey yapacağınızı düşünüyorum. "
"Ne yapabilirim Harry? Babamı tanımıyor musun? Ona karşı çıkabilseydim şu an Jennie hayatımda olur muydu? "
Harry fısıldayarak ama hala sinirli bir ses tonuyla "Sizinle bir plan yaptık Prens Theodore. Beraber bir yola girdik. Şimdi bana kardeşimi de beni de hayatınızdan çıkartacağınızı söyleyemezsiniz. "
"Harry bunu benim değil babamın istediğini unutma. Üzgünüm. Sizi hayatımdan tabi ki çıkartmayacağım. Sadece buradaki görevinize son verilecek o kadar. "
"Ben böylesine büyük bir görevde çalışmak için çok çabaladım. Şimdi sizin aptal bir aşk üçgeni meseleniz yüzünden bundan vazgeçmeyeceğim. Ya babanızı ikna edersiz ya da ona karşı kurduğunuz bütün komployu anlatırım. " diyerek kapıyı çarptı ve odadan çıktı Harry. Ve yine Theodore'un hayatına bir problem daha eklendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
three of us | tamamlandı |
RomanceBir varmış, bir yokmuş... Krallığın birinde yakışıklı ve bir o kadar da zeki bir prens yaşarmış. Bu prens ailesine çok düşkünmüş ve tahtın varisi olduğu için de ailesi tarafından her zaman öncelik sahibiymiş. Herkes de görevini bilir, bu yüzden çok...