SON

63 9 5
                                    



Onunla konuşmamın üzerinden saatler sonra Asım başını başımın üzerine koyup , bu gezegen üzerinde ki son uykusuna yattı.

Kafamda ki siyah başörtüsü omuzlarıma kaydığında tepkisiz kaldım. Yanımda hemen Yusuf ellerini önünde birleştirmiş kızarmış gözlerle küreklerle kazılan toprağı izliyordu.

Artık çöle dönmüş gözlerimden daha fazla yaş dökülmüyordu. Aynı oğlu gibi bende eşilen toprağı izliyordum. Biraz sonra tabutla Asım'ın bedenini getirmişler ve beyaz bir örtüyle kazdıkları çukura koymuşlardı.

Birisi gelip elinde ki küreği Yusuf'a uzattığında titreyen elleriyle tuttu küreğin sapını. İçten içe ağlarken kürekle aldığı toprağı babasının üzerine attı.

Herkes o toprağın altına bir kişinin gömüldüğünü sanıyordu. Asım giderken beni de yanında götürmüştü. Şimdi atılan toprak sadece Asım'ı altında bırakmıyordu. Beni de gömmüşlerdi oraya.

Dakikalar sonra mezarlıkta ki kalabalık dağılmış ve sadece Yusuf ile ben kalmıştık. Yağmur yağdığı için toprak hala ıslaktı.

Bir kaç adımda mezarın başına gelip yere koydum dizlerimi. Elimi uzatıp Asım'ın elini tutarcasına toprağa dokundum.

"Seni çok geç bulmuşken nasıl bu kadar çabuk kaybedebildim ? Keşke 50 yıl öncesine yeniden dönebilseydim. Ama artık çok geç değil mi ? Yine geç kaldım."

Yusuf mezarda ki bakışlarını bana çevirdiğinde göz yaşlarıyla ıslanmış yüzünü silip konuştu. "Ben çocukken babam hep bir masal anlatırdı. " dedi. Gözlerinden akan yaşı hızla silip bakışlarını yeniden mezara çevirdi.

"Hiç bilmediği bir gezegenden gelen peri kızının onun hayatını kurtardığını. Ona şiirler okuduğunu , günlerce sohbet ettiğini... Onu tanıdıkça yaşamaya dair her gün bir neden bulduğunu ,peri kızının sihirli değneğiyle onun hayatına dokunduğundan bahsederdi. Sonra peri kızının bir gün ortadan yok olduğunu fakat arada bir kendisini ziyaret ettiğini söylerdi..."

"Sadece beni uyutmak için anlattığı bir masal olduğunu düşünürdüm. Ta ki hastalanıp yavaş yavaş hafızasını kaybedene kadar. Bir gün beni bile tanıyamamıştı. Bana "Efsundan bir haber mi getirdin ?" diye sordu. Oğlunu unutan adam ,Efsun adında ki kadını soruyordu. "

Çöle döndüğünü söylediğim gözlerimden bir damla yaş düşüp ıslak toprağa karıştı. Parmaklarımın altında ki toprağı okşadım. Toprak kokusunu ciğerlerime kadar soludum.

"Sana vermem gereken bir şey var" dedi Yusuf ayağa kalktığında.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Asım'ın çiftlik evine geldiğimizde arabadan indik. Eve girdiğimizde Yusuf üst kata çıktı.

Salonda ki kitaplığın önüne yürüdüğümde parmaklarım tek tek kitapların üzerinde gezindi. Bir çok kitap eklenmişti raflara. Ama eskileri de hala yerindeydi.

Yusuf'un ayak seslerini duyunca arkamı döndüm. Bakışlarım elinde ki kitaba kaydığında acı bir gülümseme yayıldı dudaklarıma.

Yusuf elinde ki kitabı bana doğru uzattığında derin bir nefes verip konuştu. "Eğer bir gün dönersen ,kenarı katlanmış sayfada ki şiiri sana okuyacağını söylemişti. "

Kitabı uzanıp elinden aldığımda sessizce evin çıkışına doğru ilerledim. Beyaz gül fidanlarının yanından geçip tanıdık olan yolda yürümeye başladım.

Rüzgar her zamankinden daha mı soğuktu ?

Eğer öyle değilse neden bedenim zangır zangır titriyordu ?

Vücudum nasıl bir ölü gibi bembeyazdı ?

Ayağımda ki ayakkabı yerde ki taşlara değiyor , rüzgar ağaçlarda ki yaprakların arasından süzülüp duruyordu. Kulağımda Asımla beraber dinlediğim Yaşar Güvenir'in şarkısı vardı.

Sonunda yürümeyi bıraktığımda gördüğüm manzara ile gülümsedim. Hiç değişmemişti Asım'ın beni getirdiği küçük göl.

Gözlüklü kadının dedikleri dolandı kafamda. "Yeşil kitabın hayatına neyi katıp neyi götüreceğini bilemezsin" demişti.

Artık biliyordum.

Yıllar önce oturduğumuz ağacın dibine oturdum. Kolumda ki yara sızlarken elimle kolumu ovaladım. Omuzlarıma düşen siyah baş örtüsünü çekip elime aldığımda gözlerimden iki büyük damla süzüldü.

Kitabın katlanmış sayfasını açtım. Asımın sesi kulaklarımdayken onun, bana okuyamadığı şiiri ben ona okudum. 


Benim için dünyanın en taze sözü bu

Yalın, aydınlık sözü

Sana her söylediğimde de hep taze kalacak böyle

Yalın, aydınlık olacak

Seni seviyorum

Kartalın dağa tutkusu var ya

Dağın dereye duyduğu sevecenlik

Derenin yatağına uyumu

Yatağın kıyıya usulca sokuluşu

Kıyının kelebeğe öpücük yollaması

Kelebeğin çiçeğe gösterdiği özen

Çiçeğin güneşe onurla dikilişi

Güneşin yeryüzüne kanat germesi

Topla bunların hepsini

Bu duyguların hepsini topla

Koy yüreğine ve oku İki kelime belirecek şıkır şıkır:

Seni seviyorum

Seni seviyorum

Karanlıklardan geçirdim seni

Seni seviyorum

Ay tutulmasını yaşattım sana

Seni seviyorum

Kasırgaya yakalandık okyanusta

Seni seviyorum

Kayalar çıktı önümüze

Seni seviyorum

Acemi bir denizciydim, usta gemici oldum

Haydi!

Sabaha artık!

Tan yerine!

Tam yol!

Yüreklerimizin yeliyle!

Seni seviyorum

Benim için dünyanın en taze sözü bu

Alnında dolaşan bir kumru kadar yalın

Seni seviyorum.



SON

Periyodik NeşriyatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin