Bölüm 5

48 7 3
                                    



Bakışlarım duvarda ki saate kaydığında akşam saat 10 olduğunu gördüm. Evimi , yatağımı ,işimi kısacası hayatımı özlemiştim.

Mavi gözlü adamı kurtarmıştım daha ne diye buradaydım ki ? Yeşil kitap hala Asım'ın arabasındaydı ve onun uyanmasını bekliyordum. Belki kitabı yeniden açtığımda yine eski hayatıma dönerdim.

Sabırsızca oturduğum yerden kalkıp salonun başköşesinde ki tablonun önüne doğru yürüdüm. Siyah beyaz tablo duvarın neredeyse yarısını kaplamıştı. Öylece tabloyu izlerken yine o kadifemsi ses kulaklarımı doldurdu.

"Öldüğünde henüz 8 yaşındaydım. Onu ilk ve son defa İstanbul'da bir toplantıya geldiğinde arabanın içindeyken gördüm. Yüzünde biraz yorgunluk çokça gurur vardı. Yanımda benim yaşıtlarımda bir çok çocuk vardı ve hepsi bir defa olsun onu görebilmek için gelmişti. Bizim olduğumuz tarafa bakıp hafifçe gülümsedi ve elini alnına koyup selam verdi. Hayatımın en güzel günlerinden biriydi o gün. "

Söylediklerini dinledikten sonra tekrar tabloya baktım. Yüzünde ki bir kaç çizgi ve gözlerinde cesur bir bakış vardı. Mustafa Kemal'in bir çok kez gördüğüm resmi ilk defa bu kadar canlı gelmişti gözüme. Sanki birazdan tablodan çıkacak ve kanlı canlı karşımızda dikilecekti. Gözlerim tabloda iken konuştum.

"Onu bir kez olsun görmek isterdim. Çok şanslısın"

Asım'a döndüğümde gururlu bir bakışla tabloya bakıp başını onaylar şekilde salladı. "Evet çok şanslıyım"

Ardından mavileri ile kesişti gözlerim. Onun gözlerinden benim damarlarıma doğru akıp giden bir şeyler vardı sanki.

Öyle keskin ve sıcaktı ki kanımın kaynadığını ve nefes alamamama neden oluyordu.

"Burada olmanıza sevindim"

Sarı ışığın gözlerine yansımasına kısa bir süre bakıp yanıt verdim. "Aslında gitmem gerekiyor ama arabanızda çok önemli bir eşyamı unuttum"

"Ne unuttunuz ?"

"Bir kitap... yeşil kaplı"

Asım, eminim ki kafasında kitabın ne gibi bir öneminin olduğunu düşünüyordu. "İsterseniz şuan bakabiliriz arabaya"

"Rahatsız olmayın siz ,hem yaralısınız. Ben bakarım"

"Hiç yaralı gibi hissetmiyorum. " dedi gözlerinde ki parlak ışıkla bahçe kapısını gösterirken. Gösterdiği tarafa doğru yürümeden hemen önce yüzünde ki gülümsemenin solduğunu fark ettim.

Asım'a ayak uydurarak yavaşça arabaların olduğu garaja doğru yürürken etrafta ki sessizliği bölen tek ses ayakkabılarımızın sesiydi. Geldiğim an da çalışan kadınlardan birisi ayaklarımın çıplak olduğunu görüp hemen bir çift ayakkabı getirmişti.

Tahtadan olan kapının iki kanadını da açtığında içeride ki üç arabada gezindi gözlerim. Klasik arabalar tüm ihtişamı ile ben buradayım diyordu. Onu ilk gördüğüm yerde ki beyaz arabaya doğru yürüdüğümüzde elinde ki anahtarla arabanın kapısını açtı.

Tam eğilecek iken son saniye kolundan tuttum. Bakışları bana kaydığında konuştum. " Yaranız hala taze, ben bakarım kitaba."

Onun cevap vermesini beklemeden arabanın ön koltuğuna oturduğum da etrafa bakınmaya başladım. Koltukların üzerine , altına , arasına...

Ama hiç bir yerde yoktu !

Baktığım yerlere tekrar bakıyor bir ümit bulabilecekmişim gibi bu çabamı tekrarlıyordum.

En sonunda pes ederek omuzlarımı düşürdüğüm de arabadan çıktım. Asım yüzüme sorgularcasına bakarken içimden ağlamak geliyordu.

Ben eve nasıl dönecektim ?

"Bulamadınız mı ?"

Çenemin titremesi ile cevap veremedim sadece başımı olumsuzca iki yana salladım.

"Hemen ümitsizliğe kapılmayın. Belki de çalışanlardan birisi temizlerken aldı ?"

Bu da ihtimal dahilindeydi ama onu bulamayacağımı hissediyordum. Beraber tekrar eve girdiğimizde Asım bir çok çalışanına sormuştu ama hepsi görmediğini söyledi.

Yeşil kitap beni bu döneme ve hikayeye hapsetmişti. Ve buradan nasıl çıkacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Periyodik NeşriyatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin