On Dört

418 43 1
                                    

Yeosang okul bahçesinde beklerken telefonu ile ilgileniyordu. Seojun'u almaya gelmişti.

Çocuklar teker teker çıkmaya başladığında telefonunu cebine koydu ve Seojun'u beklemeye başladı.

Yeosang nasıl görünüyordu bilmiyordu. Diğer insanların onun hakkında konuştukları umrunda bile değildi. Sadece çocuğu için iyi görünmeye çalışıyordu.

Seojun okul kapısından çıktığında gözleri bir süre kalabalıkların arasında babasını aradı. Aradığını bulduğunda koşarak yanına gitti.

Yeosang, Seojun'u görünce gülümsedi. Seojun yanına kadar geldiğinde yere çömelip ona sarıldı.

"Günün nasıl geçti meleğim?"

"Harikaydı baba. Yeni arkadaşlar edindim"

Yeosang, Seojun'dan ayrıldı ve ayağa kalktı. Seojun'un sırtından çantasını çıkartıp kendi eline aldı.

"Öyle mi? anlat bakalım"

Seojun babasının elinden tutup beraber arabaya yürüdüler. O sırada Seojun hevesle bugün yaptıklarını anlatıyordu.

İkili, arabaya bindiler. Yeosang arkaya uzanıp Seojun'un kemerini taktı ve önüne döndü. Kendi kemerini de taktığında arabayı çalıştırdı ve evlerine sürmeye başladı.

...

Evlerine geldiğinde Seojun koşarak üzerini değiştirmeye gitmişti. Geri geldiğinde Yeosang'ın yanına oturup ödevlerini yapmaya başladı.

O sırada Yeosang telefonu ile uğraşıyordu. Hongjoong ve Mingi yanına gelmek için ısrar ediyorlardı.

-

Bu grup ne zaman mutlu olacak

Yeosang
Bugün gelmeyin

Hongjoong
??

Mingi
Ne demek gelmeyin
yoldayız aq

Yeosang
Ne yapayım
geri dönün

Hongjoong
Yeosang saçmalama istersen
geldik neredeyse

Yeosang
Niye habersiz geliyorsunuz

Mingi
Aynı saatte geliyoruz
yani alışmış olman lazımdı

Yeosang
Her neyse

--

Yeosang telefonunu kapatıp koltuğa bıraktı. Elini çenesine koyarak bir süre Seojun'u izlemeye başladı.

Seojun evlerine ilk geldiği zaman henüz bir yaşındaydı. Yeosang o gün annesinin hastaneden çıktığı haberini alınca hastane'ye gitmek zorunda kalmıştı. Jongho da mecburen evde Seojun ile baş başa kalmışlardı.

Jongho'nun anlattığına göre, Seojun asla susmamış, sürekli ağlayıp durmuş. Ne yaparsa yapsın susturamamıştı. Yeosang tüm işlerini halledip evine geri geldiğinde ilk işi Seojun'u kucağına almaktı. Yeosang Seojun'u kucağına aldığında ağlamayı kesmiş, anında uyuyakalmıştı. Jongho Seojun'un uyanmaması için sessizce Yeosang'a tüm gün ne kadar uğraştığını anlatırken Yeosang sadece ona gülmekle meşguldü.

Yeosang'ın aklına bu tarz anılar geldiğinde gözleri dolmuştu. Altı yıl geçmesine rağmen alışamamıştı. Kendisine kızıyordu Yeosang. Toparlanamıyordu.

Her şeyi daha da mahvettiğini düşünüyordu. Evet, gerçekten öyleydi. Yeosang isterse düzelebilirdi ama kendisi hiç uğraşmıyordu. Tek yaptığı ağlamaktı. Bunu Seojun'a ne kadar belli etmemeye çalışsa da Seojun az çok anlayabiliyordu.

Yeosang kafasının dağılması için telefonunu tekrar eline aldı. Seojun'un yanında ağlamak istemiyordu.

O sırada kapı zili çaldı. Seojun merakla Yeosang'a dönerken Yeosang kapıyı açmaya gitti. Arkasından Seojun koşturuyordu.

Kapıyı açıp gelen kişilere baktı Yeosang. Hongjoong ve Mingi'nin içeri girmesi için kapıyı biraz daha açtı ve kenara çekildi.

Hongjoong ve Mingi içeri girdiklerinde Seojun Mingi'nin bacağına yapıştı.

"Mingi amca, bugün oyun oynar mıyız?"

Yeosang kafasını iki yana sallayıp Hongjoong ile beraber salona geçti. Seojun, Mingi her geldiğinde onunla oyun oynardı. Hongjoong ve Mingi her gün geldiğinden Seojun'da alışmıştı onlara.

Seojun ve Mingi, Seojun'un odasına gitti. Hongjoong salona girip koltuğa oturdu. Yeosang'da onun yanına oturduğunda zorla da olsa gülümseye çalıştı.

"Yalandan gülümsemene gerek yok. Durumunun sik gibi olduğunun farkındayım"

Yeosang anında eski hâline dönerken ofladı. Hongjoong kolunu Yeosang'ın omzuna attı ve konuşmaya başladı.

"Bak Yeosang. Bu sonsuza kadar böyle devam edemez. Evet, biliyorum üzgünsün ama bu hep böyle devam edemez. Eski hayatına geri dönmelisin. Neler yapıyorsan, nasıl vakit geçiriyorsan öyle yapmalısın. Senin için zor olduğunun farkındayım ama bunu kendin için yapmasan bile Seojun için yap. Çocuk senin tepkilerinden etkileniyor. Eskisi gibi o da mutlu görünmüyor"

"Böyle yapmamalıyım ama olmuyor, düzelemiyorum. Eski hayatıma nasıl döneyim ki? benim tüm yıllarım neredeyse Jongho ile geçti. Ben hiç tek kalmamıştım. Çok garip geliyor"

"Yeosang sen kendin için hiç uğraşmıyorsun ki. Tek yaptığın kendini üzmek. Bizimle dışarı çıksan yine kafan dağılır. Sen hep evdesin"

"Ne yapayım? nereye gidersem gideyim aklıma Jongho geliyor. Olduğum yerde ağlayasım geliyor"

"Kendini tutmalısın. Bu duruma alışmalısın artık Yeosang. Tüm odağını çocuğuna vermelisin"

"Olmuyor"

"Yeosang delirtme beni. Denemiyorsun bile!"

"Nasıl denemiyorum ya? ben altı yıldır ne yapmaya çalışıyorum? Jongho'yu unutmaya çalışıp, Seojun ile ilgilenmiyor muyum? ama olmuyor. Unutamıyorum işte"

"Kolay değil biliyorum. Artık ne yapmalıyız hiçbir fikrim yok. Sadece bizim gibi yanında duran, sana destek çıkan arkadaşların olduğu için sevinmelisin. Wooyoung bile ne kadar kötü durumda olursa olsun sana yardımcı olmaya çalışıyor"

"Biliyorum ve iyi ki varsınız. Size yalnız kalmak istediğimi söyleyip kızıyorum. Bunun için özür dilerim. Ne yapacağımı, düşüneceğimi bilmiyorum. Ne kadar böyle söylesem de size ihtiyacım var"

"Bunu anlayabiliyoruz Yeosang. İşte bu yüzden senin peşini bırakmıyoruz"

Yeosang kollarını Hongjoong'a dolayıp sarıldığında Hongjoong'da onun sarılışına karşılık verdi. Yeosang kafasını Hongjoong'un omzuna yasladığında gözyaşlarının akmasına izin verdi. Hongjoong Yeosang'ın ağladığını anlayınca elini onun saçlarına götürüp okşamaya başladı.

Düzelecekti her şey. İnanıyordu Hongjoong.

After Years | JongsangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin