Yokluk acıtırmış canları

31 22 6
                                    

Sözünü tutamamıştı Nihal. Gözyaşlarını son kez sildi.

Son kez nefes aldı.

Ve ilk defa yaşamak için bir adım attı.

Aynı silah, aynı acılar, farklı mermiler.

Tüm hayatlara dağılarak yankılandı ses. Kuşlar uçtu, gökyüzü gri bulutların ağırlığını daha fazla taşıyamadı.

Yerdeki mektubun üzerine narin bedeni kendini bıraktı. Sevgilisinin birkaç kan damlattığı kağıt artık sadece kandan ibaretti.

"Elimi tut, geliyorum." gözleri karanlığa boğuluyordu. Karanlık içine tüm renkleri aldığı gibi Nihal'i de alıyordu.

Ali ne olursa olsun Nihalin elini tutardı. Ne kadar ona kızacağını bilse de kıyamayacağını da biliyordu.

Mezarına gitmeden onun yanına gitmişti. Arkasında bıraktığı tonla şeyi görmezken.

Kapı açılma sesi.

Nihal artık nefes almıyordu. Yaşıyordu. Ama bu dünyada değil.

Nihal belki de yalnız kalmamalıydı. Ama nabzını kontrol eden kişi biliyordu ki öldükten sonra yaşanmazdı. Fakat o yaşamayı seçmişti.

Her hâlükârda buluşuruz biz. Ayrı kalmaz yüreklerimiz.

Arkadaşı da dizlerinin üzerine düşmüştü. Aşk bu muydu?

"Bir insanın yokluğu meğerse çok acıtırmış canı..."

                          Son :)

Acının acı tebessümü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin