23. Bölüm | LAFÜGÜZAF

14.9K 181 29
                                    

Selam ay parçalarım! Bölüm sonunda bekliyorum sizii <3

Harika sürprizlerim var!

🌙

23. Bölüm: Lafügüzaf

Damarlarımda dolaşan zehir bir illüzyonun eseri değildi. Tüm hücrelerime işleyen bu duyguya artık yabancı değildim. Önceden çözümleyemediğim hissin ne olduğunu, bugün çok net biliyordum.

Bir kadının en zayıf notası.

Kıskançlık.

8 saniye süren sarılmaları, zehrin kalbimi sarmalamasına yetmişti. Kıskançlık filizlendiği yerde sulanmayı bekleyen bir ısırgan otu gibiydi. Berkan, elini uzatıp beni gösterdi. "Mehir ile tanış. Gerçi dün karakolda gördün ama tanışmadınız." dedi kadına bakarak. Kaşlarım çatıldı. Karakolda gördün, demişti. Kadına daha dikkatli baktım. Siması yabancı değildi. Berkan, bana döndü. "Bizi Poyraz belasından kurtaran ve dosyayı kapatan başsavcı Ankara Alora." deyip kadını gösterdi. Kadın iki adım öne çıkıp, bana yaklaştı. Elini uzattı nazikçe. "Merhaba Mehir tanıştığımıza çok memnun oldum. Daha önce çok sık duydum adını." Son cümlesinde göz ucuyla, Berkan'a bakmıştı. Berkan, gözlerini kaçırmıştı. Benden mi bahsetmişti bu kıza?

Şaşkınlıktan dudaklarım aralık kalmıştı. Kendimi toparlayıp elini sıktım. "Bende memnun oldum. Çok şaşkınım kusura bakmayın lütfen." dedim hızlıca. Adaleti temsil eden bir savcı ve ülkece aranan bir seri katili yan yana görmenin şaşkınlığını yaşıyordum. Ankara Alora, Berkan'a 'adaletin kılıcı' demişti. Berkan'ın, Koruyucu olduğunu biliyordu. Bildiği halde onu tutuklamıyor ve hatta delil karartıp, dosya kapatıyordu. Poyraz dosyasını kapatmıştı ama niye yardım ediyordu Berkan'a? Ya gerçekten sağlam dostlukları vardı ya da Berkan'a aşıktı. Başka türlü mesleğini ve geleceğini tehlikeye atıp yardım etmesi olası değildi.

"Kurt gibi acıktım, masaya geçelim. Harika yemekler hazırlattım size." deyip eliyle masayı gösterdi. O işaret edene kadar masayı farketmemiştim. Üzeri çeşit çeşit meze ve yemeklerle bezenmişti. Salona girdiğimiz ilk an Berkan ve Ankara sarıldığı için sinirden olsa gerek salonu hiç incelememiştim. Masaya geçerken, etrafa bakındım. Salon oldukça büyüktü. Koyu kahverengi deri koltuk takımı vardı. Koltukların ortasında dikdörtgen siyah zigon masa vardı.

Duvarda dağ evine yakışır şekilde hayvan postu vardı. Kalan yerler çerçevelenmiş çizimlerle doluydu ama ilginç olan -biri hariç- hiç bir çerçevede, insan fotoğrafı yoktu. Hepsi sanatsal çizimlerdi. Salondaki tek fotoğrafı daha dikkatli inceledim. İki çocuk vardı. El ele tutuşmuş, gülen gözlerle kameraya bakıyorlardı. Erkeğin elinde elma şekeri, kızın pamuk şekeri vardı. Kız çocuğu Ankara olmalıydı ama erkek kimdi bilmiyordum. Ahşap çerçeveye kazınmış yazı dikkatimi çekti. İsim yazıyordu.

Ankara Alora & Halit Araf - Lunapark hatırası.

Sevgilisi miydi acaba? Tek onun fotoğrafı olduğuna göre önemli biriydi. İçime bir rahatlama çökmüştü istemsiz. Belli ki sevgilisi vardı kızın. Bu durumda Berkan ile sadece arkadaşlardı. Berkan'a aşık değildi ve bu Ankara'ya ön yargımı kırmıştı. "Mehir, lazanya ister misin?" Ankara, elinde servis maşası ile bana bakıyordu. "Ankara'nın yaptığı en iyi yemek lazanyasıdır, tatmalısın bence." diye araya girdi Berkan. Tabağındaki lazanyadan kesip ağzına attı. Bana karşı hala mesafeliydi. Bu durum canımı yakıyordu. Zorla gülümseyip Ankara'ya baktım ve Berkan'ı düşünmemeye çalıştım. "Olur, ellerine sağlık." dedim. Ankara, lazanyaları servis edip yerine oturdu. Berkan ve ben yan yana oturmuştuk. Ankara ise karşımızdaki sandalyeye oturmuştu. Dün geceden beri yemek yememiştim ve çok acıkmıştım. Yemekler ve mezeler iştah açıcı görünüyordu. Onlar sohbet ederken, ben leziz yemeklerin tadını çıkarmaya başladım.

KAN VE ZEHİR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin