Kabullenilmiş bir yaşamın çoktan ablasının çehresine işlediğini ince ince fark etti. Kendisine de ona da bunu hak görmüyordu ama yaşamda herkes hak ettiği ile mi karşılanıyordu. Öyle olsaydı madem imtihan ne için vardı. İmtihan diyerek razı mı göstermeliydi yahut kaderin aşık olduğu gayreti mi sarfetmeliydi . Annesinin ilmek ilmek işlediği fikirler, okuyup öğrendikleri yardımcı olmuyordu sanki ona. Ama dimağında bir çare ışıldadı zor ama mecbur bırakılan bir çare.
Üzerine umut gömleğini tam giyecekken cama atılan taşla irkildi.—Geldi abla, ben sana dedim.
—Dur Elif. Babam duyacak.
—Gideyim ben siz konuşun.
—Hayır kal. Uyuyan devi uyandırmayalım şimdi.
—Öyleyse ben dolabın içine giriyorum.
—Gerek yok Elif
—Sorun değil abla alıştım.
Perdeyi, soluğunun sesinin önüne gecmeyecek şekilde korku ve umutla sıyırdı Esma.
Karşısında duran adamın heybeti her daim kendini güvende hissettirirdi ona. Babasından onu kurtaracak olan tek kişinin sol kaşına yara izinin yer ettiği, kirli sakallı, güzel suretli bu adamın olacağını kendine kaç defa anlatmıştı kim bilir ve hep o gemiyi beklemiş, o hayali annesiyle birlikte aldığı deftere resmetmişti.Yüzünde belli belirsiz bir öfke ile Kemal girdi içeri, ilk kez girişi değildi bu odaya. Destursuz tavırlarına asla alışamadı Esma ama sevgisine inanmıştı, buradan kaçış planı gibi görüyordu onu.
Görkemine yakıştıramadığı hareketlerinden ötürü babasına yakalanmamak için tek katlı evin camından girmesine izin verirdi.Kendisine yaptıgını hiçbir zaman yakıştıramamıştı, her namazının sonunda ağlamasına vesile olan bu hali bu adama anlatamamıştı.
En azından oturuşu girişi gibi telaşlı olmaz bir köşeye siner yüzüne bakmadan konuşurdu. Belki de onun bu yönü, biraz olsun Rabbine karşı olan mahcubiyetine yardım ediyordu.Komşular görürde yanlış şeyler konuşur mu diye düşünmek gayretine bile giremiyordu ama komşularda babasından çekindikleri için bilseler bile karışmazlardı bunu iyi biliyordu..
Düzgün olan baş örtüsünü yine de telaşla düzeltti Esma. Sırf o adamdan kurtulmak için kendisine attığı iftiranın altında yeterince ezilmiş hal ile çevirdi bakışlarını Kemale.
—Deli misin kızım sen. Kafayı mı yedin?
— Doğru konuş. Sen değil misin benimle evlenmek isteyen. Sana fırsat işte.
—Ben böyle mi istedim seni. Madem böyle bir yalan uydurdun beni ne diye katıyorsun. Her yerde beni arıyor baban. Amacın beni öldürtmek mi. Düzelt bunu.
—Sen ne ödlek adammışsın meğer . Senin adını verdiğime bin pişman ettin beni. Yazıklar olsun adam sandım seni.
—Doğru konuş diyerek elini kaldırdı Kemal.
Gözlerini sıktı Esma inecek olan elin acısını daha da hafifletmek için. Başından aşağı dökülen kaynar sular güvenmek istediği bu dağı boydan boya yakıp kavurmuştu. Bu adama inanmış olmanın cesareti ile aklının hiçbir köşesinde kendisine el kaldırabileceği ihtimaline yer vermemişti. Şaşkınlık ve acı ile daha da içine çöktü yüreği. Sanki çorak bir toprağın ıslaklığına gömülmüş tüm duygularını oraya itekleyip öldürmüştü.
Kimsenin canlandıramayacağını sevgisine en çok güvendiği bu adamın, karşısında bir yabancıya dönüşmesi ile idrak etti.
Kaldırdığı elini hışımla geri çekti Kemal. Buna sebep olanın kendisi olduğu fikrini buruştururak cebine tıkıştırdı haklı edasından ödün vermeyerek devam etti:
—Söyle şimdi bana insanlar ne der. Kim kızını verir. Ailem ne halde sen biliyor musun. Yüzüme bakmıyor annem.Olduğu yerden fırladı Elif.
—Günlerdir ablamı ikna etmem için peşimi bırakmadın, yetmedi evimize kadar geldin. Sen ne karaktersiz biriymişsin.Utanmadan yanında olacağın yerde ablama hesap mı soruyorsun çık git evimizden.
—Ehh Kendinizi ne sanıyorsunuz siz. Düzelt bu işi Esma.
—Değmez Elif. Bunun gibi bir insan için ne pişman olmaya ne de laf söylemeye değmez. Düzelticem ama senin olmayan cürmün için değil iftira ettiğim için. Çık git evimden.
Aldığı cevapla ferahlayan Kemal zamanında girmek için can attığı bu haneden kuş gibi çıktı gitti sanki. Oysa yüreği yana yana seviyordu Esmayı. Anası rıza gösterse hakkını helal etse idi ona bu oyunu oynamayacaktı.
Canını Esmanın canı üzerine koyarak çıktı o pencereden. Erkekliğine yakıştıramadığı göz yaşlarını korka korka geldiği o eski adımlara elveda ederek ayrıldı oradan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPAN
General FictionEline tuttuğu sapana bir yabancıya bakar gibi baktı, neden elinde olduğunu sorgulamaya başladı . Karşıda devasa görünümüyle onu her daim büyüleyen yabani hurma ağacında yer etmiş kuşlara odaklandı . "Ben napıyorum." " Neden burdayım. " birbirine...