Pazar güncesiyle Yarın Yok!'un ikinci kitabına HBV!'ye devam ediyoruz. Umarım bölümü seversiniz. Yazarınız sizleri seviyor.
Bölüm şarkımız 4Minute'den geliyor. 'Cold Rain' diyorlar. Keyifli okumalar.
13 Şubat 2014
"JaeMin-ah, sana bir şey soracağım. Ama sen bana cevap vermeyeceksin. Anlaştık mı?"
Öncelikle şaşırıyorum. Neden soruyor ki cevap istemiyorsa diye düşünüyorum. Ve başımla onaylıyorum. İstemiyor olması cevabını bildiği bir şey soracağı anlamına geliyor olmalı. Ama duymak istemediği... Seni seviyorum MiRae'm. Bunu soracağını biliyorum ve seni çok seviyorum. Söylememi istemiyorsan söylemem ama seni seviyorum.
"JaeMin-ah. Bugüne dek bir anlığına bile olsa bana karşı bir şey hissettin mi? Kalbinde küçücük de olsa bir duyguya neden olabildiysem eğer sakın kalkma. Sakın ayağa kalkma."
Ne söylediğini, söylemeye çalıştığını anlayamıyorum. Ayağa kalkmayayım mı? Neden?
"Birazcık bile bana değer verdiysen ambulans gelinceye dek bu adamın yanından ayrılma. Onu bırakma. Ne duyarsan duy, ne görürsen gör, ne hissedersen hisset sakın ayağa kalkma. Eğer ayağa kalkarsan koca bir yalancı olduğuna inanırım ve bir daha asla sana güvenmem. Bir daha asla yanında yer almam. Bir daha asla..."
Duruyor. Sözlerini yarıda kesiyor. Gözlerinin dolduğunu görebiliyorum ama beynim çok yavaş çalışıyor. Neden ağlamak üzere olduğunu anlayamıyorum. Neden buradan kalkmamam gerektiğini anlayamıyorum.
Ayağa kalkıyor. Yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştiriyor. Gözlerinde biriken yaşlara tezat oluşturan çok büyük bir gülümseme. Öylesine büyük, öylesine güzel ki parladığını düşünüyorum. O benim ışığım. Hissedebiliyorum. Bu güzel gülümsemesine ve ona bir kez daha aşık oluyorum.
"Ne de olsa bizim için..."
Duraksıyor. Yüzündeki kocaman gülümseme biraz bile solmadan gözlerindeki yaşlar çoğalıyor. Görebiliyorum. Anlam veremiyorum ama görebiliyorum. Başını 'hayır' der gibi iki yana sallıyor ve tekrar konuşuyor gözlerimin içine bakarak. Aşık olduğum yeşil gözleri benden biraz bile sakınmadan. Önünde saydam bir perde olmasına karşın gözlerinin berraklığında kaybolabilirim şu an.
"Benim için, bura için..."
Elini göğsünün üzerine yerleştiriyor. Büyüyü hatırlıyorum. Kalplerimiz için diyor açıkça. İkimizin kalbi bir atıyor ne de olsa.
"YARIN YOK!"
Yüzündeki gülümsemeyle arkasını dönüyor ve hızlı adımlarla ilerliyor. Ne dediğini algılamam zaman alıyor. 'Bizim için, MiRae'm için, kalplerimiz için YARIN YOK!' ağlamak istediğimi hissediyorum. Arkasından bakıyorum yalnızca. Terk edilişimin böyle bir alanda, bu şekilde olacağını düşünmemiştim.
Onu izlerken aslında terk edilmediğimi anlıyorum. Arabanın açık kapısından içeriye giriyor. Patlamak üzere olan bir arabanın içerisine giriyor. Etrafımızdaki insanlardan yükselen çığlık sesleri daha da kötü hissetmeme neden oluyor. İnsanların korku dolu ve endişeli sesleri... Biraz önce ona ve ailesine hakaret eden insanlar şimdi endişeli gibiler. Biraz zaman geçiyor. Arabadan yükselen dumanlar ona gitmeyi istememe neden oluyor. Sözleri tarafından zincire vurulmuş gibiyim.
'Birazcık bile bana değer verdiysen ambulans gelinceye dek bu adamın yanından ayrılma. Onu bırakma. Ne duyarsan duy, ne görürsen gör, ne hissedersen hisset sakın ayağa kalkma. Eğer ayağa kalkarsan koca bir yalancı olduğuna inanırım ve bir daha asla sana güvenmem. Bir daha asla yanında yer almam. Bir daha asla...'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hala Bugün Var!(오늘날에도 여전히 존재!)
FanfictionYarınsız dünyamda ne kadar acı çekersem çekeyim, kaç kez düşersem düşeyim, ne kadar yaralanırsam yaralanayım hala ayakta durabilmemi sağlayan, hala ‘bugün’e inanmamı sağlayan yalnızca senin aşkın… Yarın Yok!(내일이 없어!) Adlı hikayenin devamıdır. Okumay...