Yine yeni güne sarkıttım ben günceli. Ama bu bölümü yazmak benim için çok zordu. Olayları nedeniyle değil. İlham gelmemesi nedeniyle. Umarım güzel bir şeyler çıkarabilmişimdir. Biraz doldurma bir bölüm oldu ama bunların da olması gerekiyor diye düşünüyorum. Ama yine her zamanki gibi zaman çok yavaş ilerliyor. Bir de ilk kitapta anlattığım süre bir aydan çok daha kısaydı ve olması gereken buydu ama bu ikinci kitabı için durum çok farklı. Yetiştirebilir miyim diye düşünmeye başladım. Şimdiden bir telaş kapladı için o derece yani...
Neyse işte bölüm şarkımız BigBang üyesi olan TaeYang'dan geliyor. 'This Ain't It' diyor. Bence de böyle olmaz. Zaman daha hızlı geçebilmeli ama ne yapacağımı bilemedim TaeYang'cığım. Yazıyorum böyle oluyor.
Programımın sabahtan olan kısmını yine yalnız başıma hallediyorum. Öğlen bana katılıyor ChoJin Hyung. Her fırsatta ulaşamadığım o numarayı tekrar arıyorum. Korkuyorum. Ona ulaşamadıkça içimde bir endişe büyüyor. İçimdeki endişeye ve tüm yorgunluğuma rağmen iyi görünmeye çalışmak ise tam bir işkence. Sorunum yokmuş gibi davranmaya çalışıyorum ve sanırım da başarıyorum ama her şeyi içimde tutmak beni çok zorluyor. Konuşabileceğim birine ihtiyacım var. Üyelerle bile konuşamıyorum ama bu konuyu. Onlara bu konuda zaten yeterince zahmet verdim. Bir de dün söylediğim yalan yüzünden bugün ulaşamadığımı da söyleyemiyorum.
ChoJin Hyung geldikten sonra biraz daha rahat hissediyorum. En azından yanımda biri olması kendimi daha iyi hissettiriyor. Endişelerim geçmiyor. Ama yorgunluğumu daha az düşünüyorum. Araba kullanmak zorunda kalmıyorum. Sabahki programlarım arasında yer değiştirmem gerektiğinde uykusuzluğum nedeniyle neredeyse kaza yapıyordum. Bunu söylemiyorum Hyung'a ama bu da canımı sıkıyordu aslında. Kendim için de endişeleniyordum. En azından bu endişelerim kayboluyor ChoJin Hyung'un varlığında. Ve arabayı o kullanırken gözlerimi biraz dinlendirebileceğim zamanlara sahip olabiliyorum.
Öğle yemeğimi uzun süredir olduğu gibi kısa kesiyorum. Yorgunluğum beslenmeme dikkat etmeme izin vermiyor. Yemek arasını uyuyarak geçirmek yerine bugün bir kez daha MiRae'mi aramak için değerlendiriyorum. Yangın merdivenlerine kaçıyorum. Kimsenin duymasını bilmesini istemediğim için. Açacağını umuyorum sanırım. Telefonunun kapalı olmasını kabullenemiyorum bir türlü. Ama aynı mekanik ses karşılıyor beni. Bir kez daha aradığım numaraya ulaşılamadığını söyleyen o ses. Bunu duymak sinirimi bozuyor. Konuşabileceğim birini düşünüyorum. Sonunda en rahat konuşabileceğim kişiyi, Eomma'mı aramaya karar veriyorum.
***
Gözlerimi çok fazla zorlanarak açtığım bir gün oluyor bugün. Etrafıma hala yarı kapalı olan gözlerimle bakınıyorum. Odama perdenin aralıklı kısımlarından davetsizce giren turuncu ışıklara bakıyorum. Fazla erken uyandım sanırım bugün. Yatağımdan çok fazla zorlanarak kalkıyorum. Kalkmamın hemen ardından tekrar yatağıma düşüyorum gerçi. Tekrar kalkıyorum. Ve tekrar düşüyorum. Bir oyun gibi her düşüşümde tekrar kalkıyorum. Dudaklarımda yukarıya doğru bir kıvrılma oluşuyor ayakta durmayı başarabildiğimde. Duvardan destek alarak odamdan çıkıyorum. Bir elim duvarda duruyorken diğer elim boynuma ulaşıyor. Boynumdaki ince zinciri buluyor. Biraz zinciri takip ediyor ve yüzüğü buluyor. Avucumun içine alıp sıkıyorum. JaeMin'e ait olan yüzüğü boynuma hapsediyorum, tıpkı JaeMin'i kalbime hapsedişim gibi.
Turuncunun dansı yavaşça süzülüyor mutfağıma da camdan. Buzdolabından içecek çıkarıp bir bardak dolduruyorum. Tek seferde tüm içeceği bitiriyorum. Sandalyeye oturup şekerli sıvının kanıma karışması ve bana enerji sağlaması için bekliyorum. Bir bardak daha dolduruyorum bu arada ve yavaş yudumlarla içmeye başlıyorum beklerken.
Turuncu hakimiyetini yavaşça kaybediyor. Güneşin doğuşuna gözlerimi açtığımı sanırken batışına açtığımı anlıyorum. Neredeyse bir gündür uyuduğumu fark etmemi sağlıyor bu durum. Acıkmış hissetmiyorum ama acıkmış olmalıyım. Hissetmiyor olmam gerçekten acıkmadığım anlamına gelmez ne de olsa. Buzdolabında neler olduğuna bakıyorum. Ve elimdeki malzemelerle yapabileceğim yemekleri aklımdan geçiriyorum. Kimçi çorbası ve bibimbap yapmaya karar veriyorum. Elimde olan her şeyi karıştırabileceğim için malzeme sıkıntısı çekmeyeceğim bir yemek oluyor bibimbap.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hala Bugün Var!(오늘날에도 여전히 존재!)
FanfictionYarınsız dünyamda ne kadar acı çekersem çekeyim, kaç kez düşersem düşeyim, ne kadar yaralanırsam yaralanayım hala ayakta durabilmemi sağlayan, hala ‘bugün’e inanmamı sağlayan yalnızca senin aşkın… Yarın Yok!(내일이 없어!) Adlı hikayenin devamıdır. Okumay...