✽ ⇠ ❦ ⇢ ✽Jeongguk Heaven'ın kapısından girerken dışarıdaki korumaya selam verdi. Itaewon'un arka sokaklarından birine gizlenmiş, çoğunlukla turistler arasında popüler olan küçük gay kulüplerinden biriydi. Gangnam'daki kulüpler gibi parlak ve şık değildi. İç mekanı karanlıktı, etrafa yerleştirilmiş neon ışıklarla aydınlatılıyordu. Boştaki tuğla duvarlar ise grafiti ve yıpranmış posterlerle kaplıydı. Herkesin tarzına hitap etmeyebilirdi ama Jeongguk bayılıyordu. Kendine has belli bir havası vardı. Gizli bir hazine gibiydi.
İçerideki hava yoğun ve sıcaktı, şimdiden cildini kaplayan ter tabasını hissedebiliyordu. İnsan denizinin içinde bulabildiği Namjoon'un yanına, bar tezgahına, doğru ilerlerken şiddetli bas sesi göğsünde titreşiyordu.
"Selam hyung," müziği bastırmaya çalışarak bağırdı ve Namjoon'un sırtını sıvazladı.
Namjoon dönerek gülümsedi, "Hey, başardın." dedi bağırarak karşılık verirken.
Jeongguk başını sallayarak gülümsedi ve saçını bir kulağının arkasına sıkıştırdı, gevşek tellerin birkaçı elmacık kemiğinin üzerine doğru yeniden düştü. Bar tezgahının serin yüzeyine yaslandı ve gömleğinin yumuşak, narin ipeğinin vücudunu sardığını hissetti. Bu gece, en dar siyah pantolunu ve derin bir görüntü oluştursun diye birkaç düğmesini iliklemediği siyah, hafif transparan gömleğini giyerek ekstra özen göstermişti. Uzun saçlarınıp açık bırakmış ve geriye atmıştı, ıslak bir görüntü vermek için duştan sonra hafif nemli bırakmıştı.
"Yoongi her zamanki gibi geç kaldı," dedi Namjoon barmene başıyla içki için işaret yaparken, "Birazdan burada olacağını mesaj atmış." Jeongguk'a bir içki uzatarak tabureden kalktı, "Diğerleri de burada, hadi." Karanlık köşedeki masaya doğru ilerledi.
"Jeongguk-ah!" Mingyu bağırarak sarılmak için ayağa kalktı, "Uzun zamandır görüşemedik."
"Selam Min," Jeongguk omzunun üzerinden gülümsedi, "Seni görmek güzel."
"Ateşli görünüyorsun," dedi Mingyu, Jeongguk'a baştan aşağı bakmak için biraz geri çekilerek.
"Birileri bu gece eve yalnız dönmek istemiyor," Yugyeom oturduğu yerden Jeongguk'a göz kırparak konuştu. Jeongguk sadece gülerek başını salladı. Evinde gibi hissettiği arkadaşlarının yanında şimdiden daha iyi hissediyordu.
Tam da bu nedenle Itaewon'a taşınmıştı. Kendisini çok iyi karşılayan lgbtq+ topluluğuna yakın olmak, kendisini keşfetmek ve öğrenmek için genç bir öğrenciyken sahil kasabasından Seul'e taşınmıştı. Bu bar, genç Yoongi ve Namjoon ile tanıştığı ve Yoongi'nin kendisine GQ'da iş vermek için ikna konuşması yaptığı yerdi.
Yoongi ile tanıştığında, böylesine büyük bir derginin baş editörünün Gangnam'daki bir çatı katı barında takılmamasına şaşırmıştı. Ama onun ne kadar alçakgönüllü olduğunu öğrenmesi sadece bir geceyi almıştı. Geldiği yeri asla unutmamıştı ve kalbi her zaman Itaewon'un parıldayan sokağına gizlenmiş bu küçük barda arkadaşlarıyla olacaktı.
"Gel ve bize katıl," yanındaki koltuğu patpatlayara konuştu Yugyeom. Jeongguk kabine girdi ve Namjoon'un yanına oturdu, arkadaşının gözleri Yoongi'ye dair bir işaret ararken kulübü tarıyordu.
"Ee, nasılsın Jeongguk-ah?" Mingyu, Yugyeom'un öteki tarafına yerleşirken, "İş nasıl gidiyor?" diye sordu.
"Hm," Jeongguk bir ağız dolusu içkisinden yudum alırken gözlerini devirdi, alkolün boğazında bıraktığı sıcak yanmayı hissediyordu, "İş...iş işte."
"Gittikçe kolaylaşıyor olmalı, değil mi?" dedi Namjoon içkisinden bir yudum almak için bardağını kaldırırken.
"Yani, biraz ama aynı zamanda hayır," ellerini saçlarının arasından geçirirken homurdandı Jeongguk, "Sanki Jimin'i ne kadar çok tanırsam, o kadar az tanıyor gibiyim, anlıyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the inside story [çeviri] | kookmin
Fanficjeon jeongguk, park jimin hakkında bilmesi gereken her şeyi biliyordu. korkunç itibarını ve manşetleri süsleyen bitmek bilmeyen söylentileri duymuştu. iki ay boyunca jimin'i takip etmesi ve onun hakkında bir makale yazması emredildiğinde memnuniyets...