✽ ⇠ ❦ ⇢ ✽"Günaydın, gün ışığı," Hoseok mutlu bir şekilde cıvıldadı, film stüdyosuna giren Jeongguk'un yanında belirirken.
"Asıl ben sana gün ışığı demeliyim," diyerek gülümsedi Jeongguk, Hoseok'un geçmesi için kapıyı açık tutarken, "Bu erken saatte parlıyorsun." gözlerini etrafta gezdirerek kabarık bir sarı saç veya büyük beden bir kapüşon aradı, "Jimin-ssi nerede?"
"Yolda," dedi Hoseok, soyunma odalarına doğru ilerlerken, "Sabah önce yapması gereken bir şey vardı, bende direkt buraya geçtim."
"Nasıl peki," Jeongguk sessizce sordu, "Biliyorsun, dünden sonra..."
Jeongguk önceki gün olanları düşünmeden edemiyordu. Uykusuz bir gece geçirmişti, Jimin'in takıntılı kalabalığın arasındaki sinmiş görüntüsü zihninde yanıp sönüyordu.
"İyi," Hoseok iç çekti, "İlk kez yaşanmıyor bu."
Jimin'in adını Naver'da ilk arattığında bulduğu videoyu hatırladı. Havaalanında uğradığı mobinge karşı yaşadığı "öfke baskısı" videosunu. Dün bu durumu bizzat yaşadığından, şu anda Jimin'i tüm kalbiyle anladığını söyleyebilirdi. İlla bir şey söylemesi gerekirse, onun yeterince tepki vermediğini söylerdi.
Kaşlarını çatarak, "Her dışarı çıkmak istediğimde bunu yaşamak zorunda kaldığımı hayal bile edemiyorum," dedi.
"Biliyorum," Hoseok sıkıntılı bir iç çekmeyle Jimin'in odasının kapısını açtı, "Ünlü olmadığına sevinmeni sağlıyor değil mi? içeri girerek seslendi, "Geliyor musun? Ben hazırlık yaparken Jimin'i bekleyebilirsin."
Jeongguk bir adım geri attı, "Ah, bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum..." dedi tereddütle, soyunma odasına ilk kez girdiği an zihninde canlandı. Tekrar öyle bir şey yaşamak istemiyordu.
Hoseok kıkırdadı, "İyi olacak, güven bana, kızmaz. Hadi," diyerek daha fazla itiraz etmesine izin vermeden odaya çekti. Jeongguk tereddütle etrafa bakındı. Jimin onu kovduğundan beri ilk girişiydi. Neredeyse üç hafta olmuştu ve o zamandan bu yana işler biraz yoluna girmiş gibiydi, sadece yavaş ilerliyorlardı. Büyükannesi sabırlı olması gerektiğini söylediğinde, ciddi manada sabırlı olmayı kast etmişti.
Yan taraftaki boş, üzerine kıyafet yığmaktan başka bir işe yaramıyor gibi duran sandalyeye oturdu. Beklerken e-postalarını kontrol etme fırsatını değerlendirirerek telefonunu çıkardı. Yeni bir şey yok gibiydi, sadece programda yapılan küçük değişiklikler ve şu anlık beklemeye aldığı makaleleri hakkında güncellemeler gelmişti. Hoseok her zaman yaptığı gibi malzemeleri makyaj masasına yerleştirip, Jimin'in gardırobunu düzenlerken onu kendi haline bıraktı.
Birkaç dakika sonra kapı tıklanarak açıldı ve Hoseok'un yüzünde mutlu bir enerjiyle adeta çiçekler açtı, "Jimine! Günaydın!"
Jeongguk'un gözleri, kapıdaki kabarık sarı saçları öne düşmüş, kapüşonunu kafasına geçirmiş ve çıplak yüzü her zamanki gibi çapırıcı duran kişiyi görünce titredi. Jimin'in gözleri de hemen kendisini durunca nefesini tutmadan edemedi, bağırmasını ve odadan kovulmayı bekliyordu. Bunun yerine Jimin, Hoseok'un yanına doğru gitmeden önce bir süre ona baktı, "Günaydın hyung," dedi usulca, sesi uykudan dolayı biraz hırıltılıydı, bu da Jeongguk'un onun yataktan yeni kalkıp geldiğini ya da arabada uyuduğunu düşünmesine neden oldu, "Sana kahve getirdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the inside story [çeviri] | kookmin
Hayran Kurgujeon jeongguk, park jimin hakkında bilmesi gereken her şeyi biliyordu. korkunç itibarını ve manşetleri süsleyen bitmek bilmeyen söylentileri duymuştu. iki ay boyunca jimin'i takip etmesi ve onun hakkında bir makale yazması emredildiğinde memnuniyets...