✽ ⇠ ❦ ⇢ ✽jimin'in yaşadığı apartman muhtemelen jeongguk'un şu yaşına kadar ayak bastığı en gösterişli binaydı. otoparktan, kapılarının açılması için anahtar okutulması gereken zırhlı bir asansörle mermer bir koridora çıktılar. kendini beş yıldızlı otelde gibi hissediyordu, bu binaların seul'deki en pahalı gayrimenkullerden biri olduğuna dair okuduğu yazı şimdi anlam kazanmıştı.
jeongguk asansörü bile olmayan kendi apartmanıyla bu binanın oluşturduğu tezatlığa şaşkın görünmemeye çalıştı.
"yanımızdan geçen biri kim olduğumuzu bilmeseydi muhtemelen beni milyoner sanardı," dedi jimin'i takip ederken.
"şu an bok gibi göründüğüm için mi?" jimin homurdandı.
"ne-hayır!" dedi jeongguk telaşla, "harika görünüyorsun!" jimin tek kaşını kaldırarak durdu, "ben-yani tamam üslü bir ünlüye benzemiyorsun ama..." jeongguk onu işaret ederek konuştu, "normal gözüküyorsun. aslına bakarsan ilk defa fazla süslenmiş hissediyorum." jimin'in peşinden asansöre doğru ilerledi ve jimin güvenlik anahtarını tekrar okuttuğunda kapılar kayarcasına açılarak melodik bir ses çıkardı.
"eh, gerçekten normal biri olduğumu bilmek seni şaşırtabilir," diye takıldı jimin asansöre bindiklerinde, kapılar kapanırken duvardaki bir düğmeye basarak, "çoğu zaman böyle giyinirim...panda gözlerim dışında." elini yüzünde ve dağılmış göz makyajında gezdirirken konuştu.
asansör yavaşlayarak durduğunda kapılar bir çınlamayla, sonunda görkemli siyah bir kapı bulunan beyaz mermer koridora açıldı. jeongguk etrafına bakındı ve koridorda başka bir kapı olmadığını fark etti, ki bu da tüm katın sadece jimin'e ait olduğunu gösteriyordu. jimin giriş kapısını açtı ve jeongguk'a girmesini işaret etti.
daireye girdiklerinde jeongguk'un az kalsın çenesi kopacaktı, lanet olsun, burası devasaydı. sadece salonu bile kendi dairesinin iki katıydı, daha çok sinema ekranına benzeyen bir televizyon vardı ve kanepe arabasından büyüktü. içine göçüp bir daha çıkamayacakmışsınız gibi görünüyordu. zemin parlak mermerden oluşuyordu ve boydan boya pencereler namsan kulesinin güzel manzarasına bakıyordu. sol tarafta kocaman bir mutfak ve diğer odalara dağılan birden fazla koridor vardı. jimin'in zengin olduğunu biliyordu ama bu kadarıda anasının gözüydü.
jimin ayakkabılarını çıkardı, çantasını ve anahtarlarını yandaki dolabın üstüne koydu. "ah, kendini evinde gibi hisset." jeongguk'a girmesi için el işareti yaptı.
jeongguk da ayakkabılarını çıkararak kapının yanında duran ev terliklerinden birini ayağına geçirdi. şok içerisinde etrafa bakarak içeri adımladı. jimin hala kapının orada duruyor, beceriksizce parmaklarıyla oynuyordu, sanki jeongguk'u dairesine davet ettikten sonraki adımda ne yapması gerektiğinden emin değilmiş gibi.
"ee, kahve mi istersin, çay mı?" tereddütle sordu.
"kahve harika olurdu, teşekkür ederim-bekle, çay olarak neyin var?"
"ginseng? taehyung bana içmemi söyleyip duruyor, her şeye yararlıymış. varlığı üzerine yemin etti hala."
jeongguk düşünceli bir ifadeyle dudaklarına dokundu, "hmm, tamam o zaman çay alacağım, günlük kahve alımımı azaltmaya çalışıyorum." jimin başını sallayarak mutfağa ilerledi, şık dolaplardan birini açarak bir kutu çay ve jeongguk'un lüks kafelerde gördüğü çay demleme makinesini çıkardı. içine birkaç kaşık çay atıp suyu kendisi kaynatan o özel musluklardan birinden sıcak su doldurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the inside story [çeviri] | kookmin
Fanficjeon jeongguk, park jimin hakkında bilmesi gereken her şeyi biliyordu. korkunç itibarını ve manşetleri süsleyen bitmek bilmeyen söylentileri duymuştu. iki ay boyunca jimin'i takip etmesi ve onun hakkında bir makale yazması emredildiğinde memnuniyets...