8.Bölüm

183 137 9
                                    

Konuşmamaya ant içmiş gibi sustum. Abim tekrardan kapıyı çaldı. “Mısra aç kapıyı. Anlatıcam her şeyi.”

“Tamam anlat o zaman. Bu saatte evimde hırsız gibi ne işiniz var? Görkem’in üstü kanlıydı abi! Neye bulaştınız siz yine?” Bunları tek nefeste söylemiştim ve sesim sona doğru titremişti.

"Kapıyı aç yüz yüze konuşalım abicim. Hadi, lütfen.” Açmayacaktım. Kendim için değil ama Yağmur için açmayacaktım. Kesin bir dille konuştum.

“Hayır.” Abim derin içine bir nefes çekti.

“Aç kapıyı Mısra. Kırarım bak. Düzgünce konuşucaz ya! Benden mi korkuyorsun?” Hiç düşünmeden “Evet.” Diye cevapladım. Kısa bir sessizlik oldu. Sonra adım sesleri duyuldu. Salona biri gitmişti galiba, çünkü tek kişinin ayak sesleri duyulmuştu.

 
“Abin sana zarar vermez Mısra. Onu daha fazla kırma ve gel dinle.” Görkem söylemişti bunları ve onun da adım sesleri duyuldu. Yağmur’a baktım. Genellikle tavsiye veren bendim ama bu sefer tavsiyeye ihtiyacım vardı.

 
“Ne yapıcam?” Yağmur da yavaşça yanına vurdu. Gittim ve yanına oturdum.

 “Abin sana zarar vermez Mısra. Git onunla konuş. Ama dikkat et, kimseye güven olmaz, bunu sen söylerdin. Ne olur, ne olmaz diye yanına bir çakı al. Bir şey olursa kullanırsın.” Çakı dediğinde içim ürpermişti ve resmen gerekirse abinin üstünde kullan demişti. Yavaşça onun yüzüne baktım. Bu tavsiyeyi Yağmur vermiş olamazdı. Yüzümdeki ifadeyi görünce gözlerini kaçırdı.

 “Bakma bana öyle. Gerekli bu. Bunları bende söylemek istemezdim ama söylüyorum. Sonsuza kadar bu oda da kalamayız Mısra. Şimdi sana bir çakı vericem, kendim de sprey alıcam. " Çantasının yanına gitti. Aldığı anahtarlık şeklinde olan küçük çakıyı bana uzattı.

 “Küçük olduğuna bakma iyi keser." dedi ve benim yine içim ürperdi. Yavaşça kafamı çakıdan kaldırdım.

 “Bunların sende ne işi var?”

 “Etraf it, kopuk dolu. Tacizcisiydi, sapığıydı falan. Lazım olur diye almıştım.” Kafamı anladım anlamında salladım.

Şu an resmen elimde çakı abimin yanına gidiyordum. Böyle bir şey yapacağımı söyleseler inanmazdım. Yavaşça kapının kilidini çevirdim ve küçük adımlarla salona doğru gitmeye başladım. Yağmur da arkamdan geliyordu. Yavaşça odaya girdim, abimin ve Görkem’in bakışları bana dönmüştü. Abim ayaklanacağı sırada elimi ona uzattım ve ağzımdan sadece tek kelime çıktı

“Sakın.”

 Abim yerine oturdu ve bana baktı.. Sadace “Anlat.” dedim. Büyük ihtimalle korktuğum yüzümden belli oluyordu, emin değilim. Bunları söylerken hala kapının eşiğinde, arkamda Yağmur’la dikiliyordum.

 “Gel otur.” Yavaşça koltuğun en ucuna oturdum. Yağmur ayakta kaldı. Abim derin bir nefes aldı.

 “Öncelikle benden korkma, sana zarar vermem.” dedi ve bunu gözleriyle de anlatmak ister gibi gözlerimin içine baktı. Bende  ‘öyle mi?’ der gibi kaşlarımı kaldırdım. Nefesini verip anlatmaya başladı.

 “Görkem’le Can kavga etmiş. Görkem yanlışlıkla bıçağı Can’a saplamış.” dediği an gözlerim büyükçe açıldı ve Görkem’e döndü. Görkem’in bakışları yerdeydi, hatasını bilir gibi. Öldürmüş olamazdı herhalde Can'ı. Abim anlatmaya devam etti.

 “Can’ın nabzına baktığında atmıyormuş. O sırada ben eve gelmiştim. O manzarayı görünce hemen Görkem’e yardım etmek istedim çünkü Can için yapacak bir şey yoktu.” Dediğinde nefesim kesilmiş gibi hissettim. Bu tarz bir şeyi ikinci kez öğreniyordum ve dilim söylemeye varmıyordu, şaka gibiydi. Bu kadar kısa zamanda ikinci bir şey... Yağmur’a döndüm. Donmuş gibi abime bakıyordu ve gözlerinden yaşlar akıyordu. Ağladığının farkında bile değildi belki de.

MısraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin