12.Bölüm

169 135 7
                                    

Oy verip, yorum yaparsanız sevinirim.
-----------------------------

Hastane'nin koridorundan geçtik çıkışa geldik. Yavaşça dışarıyı gözden geçirdim ve biriyle göz göze geldim. Abimle.

Sadece ona baktım ve tekrardan Hacer Abla'nın koluna girdim, yürümeye devam ettik. O orda hiç yokmuşcasına, onu hiç görmemişçesine gittim ve Efkan'ın arabasına bindim. Kenan abi, yani Efkan'ın babası, arabayı sürmek istediği için o sürücü koltuğuna oturmuştu. Efkan'da annesini yan koltuğa oturmuştu ve kendiside sürücü koltuğunun arkasındaki koltuğa oturmuştu. Bende tam ortaya Yağmur ise Hacer Abla'nın arkasına yani yanıma oturmuştu.

Araba yavaşça hareket etti. Camdan abimin olduğu tarafa baktım, arkamızdan bakıyordu. Hiçbir şey yapmamıştı, sadece bakmıştı; benim gibi. Bir yanım sadece tesadüf olduğunu söylerken, bir yanım da takip etmiş olabileceğini söylüyordu. Belki mezuniyet günü de beni takip eden oydu? Nerden bilebilirdim ki? Artık ona da soramazdım zaten.

.

Araba yavaşça durduğunda geldiğimiz yere baktım. Efkanların evine gelmiştik. Gelirken biraz kestirmiştim galiba. Efkan bana döndü.

"Annemle babam insin ben sizi eve bırakıcam."

Bende 'tamam' anlamında kafamı salladım. Efkan arabadan indi. Yağmur'a baktığımda uyumuştu. Yüzüne gelen saçını yavaşça geriye attım ve bende Efkan'ın arkasından arabadan çıktım. Hacer Abla ve Kenan Abiyle sarıldık, vedalaştık. Eve girmelerini bekledikten sonra Efkan'la birlikte arabaya bindik. Efkan sürücü koltuğuna, bende yan koltuğa bitmiştim.

Efkan'a döndüm ve baktım. O da bana dönünce göz göze geldik. Hafif tebessüm ettim ve önüme döndüm. Evlerimizin arası yarım saatlik mesafeydeydi, bir de arabayla gelince hemen eve gelmiş olduk. Arka koltuğa baktım ve Yağmur'a seslendim. Bir mırıltı çıkarttı. Tekrardan seslendim.

"Efendim."

"Eve geldik, hadi kalk." Yavaşça kafasını kaldırdı ve etrafa baktı. Sonra yavaşça esnedi.

"Hacer Abla'yla, Kenan Abi nerde?"

"Sen uyurken önce onları eve götürdük, sonra da Efkan bizi eve getirdi." Anladığına dair başını salladı ve Efkan'a döndü.

"İyi geceler ben eve çıkıyorum, çok uykum var." Yağmur'un bu sözlerine güldüm. Yağmur yavaşça arabadan inince bende indim ve geri arabaya eğildim. Yağmur bu sırada gitmişti.

"Sağol bizi bıraktığın için."

"Ne demek"

"İyi geceler." Ben bunu söyledikten sonra sanki bir şey söyleyecekti ama vazgeçti ve "İyi geceler" dedi.

Yavaşça arabanın kapısı kapattım ve eve doğru yürümeye başladım. Arkama baktığımda daha gitmemişti. Yavaşça binaya girdim ve kapıyı örttüm. Efkan'ın gidişini görünce gülümsemeden edemedim. Merdivenlere yöneldim ve yukarı çıkmaya başladım.

Eve girdim, üstümü değiştirdim ve yattım. Uyku ağır bastığı için hiçbir şey düşünmeye de zaman kalmamıştı.

.

Uyandığımda odada hiç kimse yoktu. 'Yağmur mutfaktadır' diye düşündüm. Yattığım yerden dünü değerlendirdim. Akşam yorgun olduğum için değerlendirmemiştim. Dün abimi görmüştüm ve hiçbir şey yapmamıştı. Belki de beni takip ediyordu; belki de hastaneye gelmişti. Görkem yanında yoktu, belki de ona bir şey olmuştur ve o yüzden gelmişlerdir. Görev zamanıma daha olmasına rağmen bir an önce Mardin'e gitmek istiyordum. Hem buradan uzaklaşırdım, hem de Mardin'i gezmek ve tanımak için fırsatım olurdu. Boş zamanlarımda internetten baktığım bir kaç eşyalı ev vardı, onlardan birine taşınacaktım. Daha sonrada uygun bir yer bulup taşınırım diye planlamıştım. En iyisi buydu.

Yavaşça yataktan kalktım ve mutfağa gittim. Tahmin ettiğim gibi Yağmur mutfaktaydı.

"Ne yapıyorsun kuşum?" Yağmur birden irkildi ve baş parmağını dişine götürüp yukarı kaldırdı.

"İnsan gelirken bir ses verir ya! Ödüm koptu." Yavaşça gülümsedim.

"Beni korkuttuğun zamanlara sayarsın." Yağmur gülümsedi ve önüne döndü. Dolapları temizliyordu. Artık Can'ın ölümünü gözle görülür bir şekilde atlattığını düşünüyordum. 'Umarım öyledir' diyerek içimden tekrar ettim.

"Ne dikiliyorsun orda, yardım etsene bana." Yağmur'un sesiyle düşüncelerimden çıktım ve ona yardım etmeye başladım.

Uyandığımda zaten saat geç olduğu için kahvaltı faslını geçip yemek yapmıştık. Ben bulgur pilavını yaparken, Yağmur da kuru fasulye yapmıştı. Birer tabak pilav koyup, üstüne de kuru fasulyeden koymuştuk ve oturup yemiştik.

"Offf, elimize sağlık. Çok güzel yapmışız." Yağmur'a gülümseyerek baktım.

"Ben kolay işi aldım, senin ellerine sağlık." Yağmur konunun tartışmaya kapalı olduğunu belli eder gibi gözlerime baktı ve 'zıttı bir şey söyleme' ses tonuyla konuştu.

"İkimizinde ellerine sağlık." Aç olduğum için önemsemedim ve yemeye devam ettim.

Karnımızı doyurduğumuzda telefonumu odada bırktığım aklıma geldi ve telefonumu almaya gittim. Telefonumun nerde olduğunu ilk başta bulamadım ama sonradan çekmeceye bıraktığımı hatırladım. Çekmeceyi açtım ve telefonumu aldım. Saata bakmak için ekranı açtım ve 17.22 olduğunu gördüm. Kafamda küçük bir hesap yaptım ve ortalama bir gibi uyandığımı düşündüm. 'Baya uymuşum' diye düşünmeden edemedim. Bugün Mardin'e en kısa sürede gideceğimi Yağmur'a söyleyecektim. Geçen gün konuştuğumuzda benimle geleceğini hatta dayısını arayacağını söylemişti. Belki annesiyle dayısının arasındaki sorundan dolayı gelmezdi. Gelip, gelmeyeceğinden emin değildim.

Telefonumla birlikte geri mutfağa gittim ve bulaşıklarda Yağmur'a yardım ettim. Bir yerden konuya girmem gerektiğini düşündüm. Tabağı yıkamaya başladığımda, konuşumaya da başladım.

"Yağmur ben en kısa sürede Mardin'e gidicem. Zaten beni burda bağlayan pek bir şey kalmadı. Hem erkenden gidersem oraya alışırım, daha sonradan bir kaybolma macerası da yaşamamış olurum." Yağmur'un bana baktığını hissettiğimde ona döndüm. Yüzünde hüzünlü bir ifade vardı.

"Mısra ben Mardin'e gelemiyorum. Annem 'dayınla konuşmana bir şey demiyorum ama oraya gidemezsin' dedi. Benim bir arkadaşının yanında işe girmemi sağlıyacakmış, öyle söyledi." Yağmur'un bu dediklerinden sonra ona hüzünle bakmaya başladım.

"Olsun kuşum sürekli konuşuruz. Hem o zaman sende Maraş'a geleceksin. Hafta sonları buluşuruz, çok uzak değil diye biliyorum. Olmaz mı?" Yağmur gülümsedi.

"Tabi ki konuşucaz. Benimle bağlantını kesersen hayatının en büyük hatasını yapmış olursun zaten. Seni bulurum kızım." Yağmur'un dediklerine güldük ve son tabağı yıkadım. Salona geçtik ve oturduk.

"Mısra sen Mardin'e gidiceksin, bende Maraş'a. Hazırlanalım birlikte, bu ay gidelim. Hem bir ay daha kira vermemiş oluruz. Olur mu?" Bende Yağmur gibi düşündüğüm için dediklerini hemen onayladım.

"Evet öyle yapalım. Bu ayın bitmesine bir on gün falan kaldı, internetten bilet alırız, kıyafetlerimizide toplarız ve gideriz." Bu dediklerimle Yağmur'un gözleri doldu.

"On günümüz mü kaldı bizim?" Ben bu açıdan bakmadığım için anlık gelen bir farkındalık duygusu yaşadım.

"Yani, öyle galiba."

"Tamam bol bol gezicez, vakit geçiricez. Tamam mı?"

Gülerek "Tamam" dedim. Yağmur bu konularda biraz hassastı. Onun bu özelliğini bildiğim için üzerine gitmedim ve gülümsedim.

"Eveet, o zaman bugün gecelere akıyoruz!" Yağmur'un eğlenceli sesine güldüm ve kafamı salladım. Yavaşça oturduğum yerden kalktım. Kalkmamla birlikte, Yağmur beni bileğimden tuttuğu gibi odaya sürükledi. Bunun sonunu biliyordum ama yinede kendimi Yağmur'a bıraktım. Bakalım başımıza yine ne iş gelecekti.

MısraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin