Önemli açıklama! Ömer yıllar sonra, yaşadığı her şeyi defterlerine yazıyor. Neler yaşadığını. Neler atlattığını. Olaylar Ömer ve Asiye okulu bitirdikten sonra üç sene geçiyor ve oradan devam ediyor.
Ömer.
"Okulu bitirip Üniversitede okuduğum zamanlardı. Üç sene geçmişti sanırım. Hay anasını. Unutmaya bile başlamışım. Neyse. Çok aptal biriydim. Bencil, deli, kanım kaynıyordu. Kim daha çok para verse, kardeşlerimi doyurmak için oraya koşardım. Dedim ya, salaktım işte. İki kardeşimi korumaya çalışırken, diğerini kaybediyordum..""Bir kardeşim de özgürlüğünü kaybetti. Sevdiğine kavuşamadı. Zorla evlendirildi. Sırf ailesi için."
Yıllar önce....
Sahiden o gün geldiğine inanmak istemiyordu bir yanım. Kardeşimi sevmediği birine kendi ellerimle teslim ederken için cayır cayır yandı. İki ailenin birleşmesi için kurban oluyordu. Hemde öz iradesiyle. Ama ben görüyordum, gözlerinden sessizce akan yaşları. Kızaran burnunu, ıslanan kirpiklerini. Yalvarır gibi bakmıştı bir saniyesinde, elimden bir şey gelmedi. Ama bu gün mutluymuş gibi eğleniyordu.
Bu gün o gündü. Manyaslı ile Atakul ailelerinin yeniden güçlerini birleştirip, bir olma günü. Çok kırdılar bir birini, ama düşmanlarınız aynı olunca neleri affetmeye hazırlar tahmin bile edemezsiniz. Paraya ihtiyacı olunca kimleri ele verirler.
Bu para ve nam için feda edilen genç insanlar da maskelerini takmış şaklabanlik ediyorlardı. Milletin önünde yaptığı oyunlardan herkesin haberi olmasına rağmen.. Hâlbuki, yüzyıllarca evvel yapılan anlaşmalara benzerdi bu durum. İki insan bir birini tanımasa bile, devletleri birleştirmek adına evlenmek zorundalar idi.
Misafirler gelin ile damadı tebrik ediyor ve masaya çekiliyorlar idi. Atakul ve Manyaslı ailelerinin büyükleri teşekkür edip, oyunun devam etmesini sağlamaktadırlar. Bu kalabalığın içinde Özkaya ailesi gibi, Eren ailesi de yer almıştı. Berk arkadaşını kollamak için, Resul ise karısının kızı için gelmişti. Eren ailesinden sadece gençler gelmişlerdi.
Aybike Berk ile el eleyken, Doruk ile Asiye de misafirlerin her şeyden memnun olmasından sorumlular idi.Peki ben ne yapıyordum? Ah tabi, Oğulcan bir ağacın dibinde oturmuş, bilmem kaçıncı şişeyi boşalttı. Bende tabi onun başında bekliyordum.
"Sevdim seni bir kere, başkasını sevemem! Deli diyorlar bana, desinler değişemem! Desinler değişemem, ben!" Bağıra bağıra söylediği şarkıdan dolayı, bir kaç koruma bize dikildi."Şşşt lan! Sessiz olsana. Bırak şişeleri de." Dedim sesimi biraz yükselterek. Onu anlıyordum desem yalan söyleyecektim, ama en azından onun için üzülüyordum. İçten içe. Vallaha.
"Ne yapayım Ömer'im, benim de canım yanıyor. Sevdiğim kadın, gözümün önünde başkası ile evleniyor. Ben içmeyeceğim de kim içecek?" Elindeki şişeyi sertçe yere attı, elmacık kemiklerinden süzülen yaşları eliyle silse de, yine akıyordu. Ah be kardeşim, kiminize yanayım ben de?
Bıkkın şekilde dışarıya verdim nefesimi. "Hadi kardeşim kalk, gidelim lavaboya, üzerine bir çeki düzen ver." Elimden destek alarak sendeleyerek yürüyordu.
"Yak, yanıyorsa söndürme
Alev alsın, öldürme
Kimi kimlere kırdırıyor hayat
Bırak, içiyorsak bi' sebebi var
Kışa döndüm, geçti bahar
Seni benden çaldı yine hayat. Sonra neydi?" mırıldanarak söylediği şarkıyı ezbere biliyordu sanıyordum, sorduğu soruyu duymazdan gelirken, Oğulcan yeniden başlamıştı. Onu ben düşmesin diye daha sıkı tutarken elini, o ise hala şarkı derdindeydi. Peh.Bir kaç adımda zor varmıştık lavaboya. Tam girmek üzereyken ismimle biri seslendi. Koşarak yanıma gelen korumalardan biri, acil ikinci kata çıkmamı söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölenlerin şerefine
Fanfiction"Ölenlerin şerefine olsun mu?" Diye teklif etti Ömer gülerek. Karşısındaki orta yaşlarında adam hemen tekrarlayarak şişeyi boşalttı. Anlamamıştı çünkü ne dediğini. Hoş, anlayacak aklı da yoktu zaten. Eli boğazına gitti, kaşları çatıldı. Bir kaç san...