Bölüm şarkısı: Breaking Down - AILEE
Bölüm şarkısı 2: No Peace - SAM SMITH, YEBBA8- Yaralı Yavru.
Kırmızı alarm!
Beynimin etrafında çığlık ata ata dönen sözcükler ve dünyanın sonu gelmiş gibi kulağımda patlayan çınlama başlı başına bir alarmken tehlike çanları Boranın kımıldayamadığım döner sandalyeme yaklaşmasıyla çığırından çıktı.
Göğsüme yapıştırdığı eliyle nefesimi tuttum. Gözlerim, beni çekip ayağa kaldırdığında kocaman olmuş, parmak uçlarıma değin yükselmiştim. Sert soluğu yüzüme dağılınca sessiz ama katı bir sesle, "Beni kandırabileceğini sanmanla sana inanacağımı düşünmen yarışır biliyor musun?" diye beni biraz daha yakınına çekti.
Kekelememek için zorladım dilimi. Böyle bir sonuca varacağını asla düşünmemiştim. Karanlık çehresine karşın bocalamış ve doğru birkaç harfi ilkokulda öğrendiğim şekilde yan yana koymak zor gelmişti. Kısık ve yakalandığımı gösteren bir tonda mırıldandım. Onurlu bir kabulleniş korkak bir kaçıştan daha iyidir. "Ne zamandır buradasın?"
"Canımın sıkılmasına yetecek kadar." Nefesi vurunca yüzüme, kupkuru olan boğazımı ıslatacak cesaretim kalmamıştı. Bana vursa daha az kasılırdım. Boğazımı da sıkabilirdi hatta ve hatta yalan söylediğim için dilimi bile kesebilirdi ama bana yarattığı gerilimin etkisinin farkına varması eline koz vermiş, beni kapana kıstırmakta gecikmemişti.
"Biliyor musun, beni üzüyorsun yavrum."
"Biliyor musun, yakamdan düşmemen de beni sinir ediyor. Defolsan ya artık hayatımdan."
Cıkladı.
Biraz çekik olan gözleri bu yakınlıkta iyice kısıldığından dolayı olsa gerek farklı bir korkunçluk yayıyordu. "Bana mümkünü olmayan isteklerle gelme. Sinirleniyorum, sinirlenince de acıkıyorum ve inan bana bahsettiğim açlık üç öğünden biri değil."
Ayarsız bir şekilde bağırırken omzunu sertçe ittim. "Sen de bana gelip durma artık amına koyayım! Görmüyor musun lan seni çevremde istemediğimi, sana bunu daha nasıl anlatayım?"
Sarsılan omzuna bakıp canıma okuyan bakışlarla yakamı daha sıkı kavradı. Alnının orada bir damar atmıştı. "Benimle sesini yükselterek konuşmaya devam etme Sancar. Soğukkanlılığımı yitirmeme neden oluyor." Göz bebeklerinin karası bir anda tüm gözlerini kaplamıştı. Güzel. Silah taşıyan birini sinirlendirmekte tam benim işim. Sikeyim böyle işin ızdırabını. Kelimelerin canını ala ala konuşmasından da tescillenmişti. Zira çekik gözlerinin üstüne dökülen saçlarının altında bir samuray öfkesi taşıyordu. "Sana zarar vermek istemem." Üstüme kilitlenmişti ve öfkesinden kaynaklanan şeytani bir ifadeyle bakıyordu yüzüme.
"Ne dersem diyeyim anlamayacaksın değil mi?"
"Anladığım dile gelmediğin müddetçe seni anlamayacağım. Şimdi bana nasıl yalan söylemek gibi bir hata yaptığını konuşalım. Canın bu kadar kıymetsiz mi, onu sike sike alayım mı istiyorsun?"
Bunu yapar mıydı gerçekten? Dudaklarım bir şeyler söylemek uğruna açılıp kapandı.
"Ruh hastasısın sen. Tedavi görmen lazım." Dedim içine hayretin karıştığı bir dehşete kapılıp. Hayır daha çok ağzımda geveledim çünkü cehennemden daha sıcak bakan gözleri beni yakmak için hazırdı. Bu anda dudaklarında sikimsonik bir gülüşte mevcuttu. "Benden bu kadar korkuyor musun cidden?"
Sadist tipli puşt.
Sustum ve yüzüne bakmaya son verdim. Beyin damarlarım tıkanmış düzgün düşünme yetimi yitirmiş vaziyette odamı izledim. Bir çıkış lazımdı bana. Ama ne? Yeni bir yalan olmazdı çünkü ışık hızında yakalama huyu vardı. Göğsüme sıkışan nefesimi toparladığımda yeniden göz gözeydik. Canımı almaya gelmiş Azrail kılığında tepemden bakarken sorusu kulağa komik geliyordu. Beni de cinayet koleksiyonuna eklemesi an meselesi neticede. Yeniden aklıma gelince tüylerim diken diken oldu. Tişörtümden içeri biri buzlu soğuk su dökmüş gibi titrememek için dişlerimi sıktım. Gerçekten yapmış olabilir miydi? Sesimi geri bulduğumda, "Öyleyse ne yapacaksın, mafyacılık oynadığın o metali kafama mı dayayacaksın? Ne de olsa hiçbir lafına gelmiyorum. Belki önünde diz çökerim. Bir dene." diye konuştum agresif bir bakışla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE SHOT
Teen Fiction"Birini öldürmeden nasıl öldürebilirim biliyor musun, Sancar?" Bir çıkmazın tam ortasında kilitli kalmış küçük oğlan çocuğu gibi çekti burnunu. Çaresiz ve hastalıklı göz bebekleri, beni savunmasız kılan bilek bağlarımdan sızan kanda oyalandı. İçine...