5-Cenaze MarşıRuhumun hayatımdan yorulduğu bir gün oluyordu...
Cidden!
Mesela azgın bir köpek gibi boynumu yalayan bu adam neden iki samimi dostmuşuz gibi hayatından ve hobilerinden bahsederken kahvaltılıkları önüme diziyordu?
Neden annemin kırmızı kalpli önlüğünü Biscolata erkekleri gibi üstsüz bir şekilde giyiyordu?
Ya da kıyafet uğursuzluğuna inandığını, günü kötü geçerse o gün giydiği kıyafetlerden kurtulduğunda üzerindeki uğursuzluğunda geçeceğine inanması detayını ben neden bilmek zorundayım ki?!
"Omleti neli seversin?"
"Sevmem."
İnce beline düğümlediği önlüğün annemden daha farklı durduğunu kabul edebilirdim. Şu şekilde kapıdan giren ilk kişi çarpılmışa dönerdi. Daha ilerisini görmek isterken alt dudağımın içini dişledim. Yukarı tırmandıkça genişleyen üçgen bedeni benimkine çarpı iki beden büyüktü. Teni pürüzsüz görünüyordu ve vücudu imrenecek kadar iyiydi. Dizimi sallamayı bıraktığımda bunu ne kadardır yaptığımın farkında değildim.
Sadece iki günde kafamın içine sızmıştı ve virüsten daha hızlı kanıma karışıyordu. Korkutucu biriydi ve ben korkumu yalnızca öfkeyle göstermeye alışmıştım. Sadece oturup işini bitirmesini neden beklediğimi bile bilmiyordum.
Dedim ya Bora Çağan hızla yayılan bir virüstü ve ben kendimi korumayı başaramamıştım. Şu sakinliğim asla normal değildi. Onu bulaşan hücrelerimden söküp atmak zorundaydım.
Sandalyede kayarak yayıldım. Kafam patlayacak kadar doluydu. Mutfağımda domates kabuğuyla tabağa gül yapmaya çalışan adamı çenemi ovarak izlerken ne sikim peşindeydi kafa yoramayacaktım.
Benim tek bir düşüncem vardı. Her gece o eski yaramdan sızan kan neden dün gece birden durmuştu, bilmiyordum. Anlamaktan, işte bu yüzden diye kendime söylemekten de deli gibi korkuyordum ve tuhaftır, gündüzleri sakladığım her şeyin geceleri gün yüzüne çıkmasına alışmış ruhum boşluğa düşmüştü.
Eşcinsellerden nefret ediyordum değil mi?
Benim için kahvaltı hazırlayan adama daha dikkatli baktım. Evet ediyordum.
Sonsuza kadar...
Elindekiyle işi bitince tabağı yüzündeki memnun gülümsemeyle önüme koyduğunda tabağa bakmadım bile. Gözlerim alnının köşesindeki hafif şişkin dokuya takılı kalmıştı. Sabah ondan öfkemi çıkarmak isteyerek böyle bir şeye kalkışmıştım. Dolaba çarpmıştı ama bana kin beslemek yerine elleriyle beni beslemek istediği açıktı. Gözüm tabağı bulunca daha iyi anlamıştım.
Domates kabuğundan gül ve yanına soslardan yapılmış küçük kalpler. İştahım kapalı ve ekşimiş suratımla, "Bu ne şimdi?" diye homurdandım. Romantik komedi mi çekiyoruz! İşimi zorlaştırmak adına çabalıyordu. Başka açıklaması olamazdı.
Elini peçeteye silip karşımdaki sandalyeyi yanıma koydu ve dibime oturdu. Dizlerimiz birbirine değince irkilerek bacağımı yana açtım ve böylelikle sanki ona davetiye çıkarmışım gibi uzun bacağını iki bacağımın arasından altıma doğru uzattı. "Sanat eserim." dedi hemen ardından. Yaptığıyla gururlanıyordu birde.
"Sanat görmesek.."
"Çok memnuniyetsizsin."
"Evimde kendi eviymiş gibi hareket eden ve istenmediğini bildiği halde kalmakta ısrar eden insanlardan hoşlanmam." dedim çenemle varlığını işaret ederek. Ayrıca niye evimde çıplak geziyordu, üşümüyor muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE SHOT
Teen Fiction"Birini öldürmeden nasıl öldürebilirim biliyor musun, Sancar?" Bir çıkmazın tam ortasında kilitli kalmış küçük oğlan çocuğu gibi çekti burnunu. Çaresiz ve hastalıklı göz bebekleri, beni savunmasız kılan bilek bağlarımdan sızan kanda oyalandı. İçine...