Hürkan'ın Ömer'e ayak uydurma kararının üzerinden daha bir kaç saat geçmişti ki, televizyonda bir kadın programında gördüğü otlu poğaça tarifini denemek istemişti
Mutfakta hoş bir hava vardı. Arkada kısık sesle yabancı rock çalışıyordu. Hürkan bu parçalara bayılırken Ömer sadece bağırmaktan ibaret olduklarını düşünüyordu ama ses çıkarmadı. Çünkü şuan daha önemli bir derdi vardı.
Masada oturmuş, peynire sinirlenirken Hürkan hamur yoğuruyordu
"Hürkan bu peynir ezilmiyor!"
"Yemek kaşığı ile ezmeye çalışırsan tabi ezilmez Ömer"
Çekmeceyi açıp aldığı çatalı uzattı. Ömer, verir vermez büyük bir hırs ile peyniri ezmeye çalıştı
"Peynir can çekişiyor." Az önce yıkadığı dere otu demetini bir bıçak ile önüne koydu. "Al sen bunu doğra"
Elinin tersi ile saçlarını geriye itti Ömer. "Off saçlarım yine uzadı. Sen böyle seviyorsun ama yine de toplasam iyi olacak."
Çocuk ile konuşmaları. Duymuştu Ömer. Yutkundu ve her şey normalmiş gibi konuştu Hürkan
"İçeride toka vardır, alabilirsin"
"Evinde neden toka var ki?"
"Kaan için" Uzun saçlı çocuğu hatırlaması uzun sürmedi Ömer'in
"Haa anladım"
Kalkıp giderken Hürkan hamurun üstünü kırmızı bir bez ile kapattı. Biraz dinlendikten sonra harika kabaracaktı
Ömer'in gelmesiyle sandalye çekip karşısına oturdu. Saçlarını toplanmış görmeyi bekliyordu ama onun siyah kurukafalı saç bandını takmıştı
"Ne oldu? Bir şey mi var saçımda?
"Yoo hayır, bandanayı görünce şaşırdım"
"Toka bulamadım ya bunu taktım. Senin mi?"
"Evet de önüne bak sen. Elini keseceksin şimdi"
"Ha şey evet, dereotu"
Lanet olsun ki Ömer, üstünde Hürkan'ın sweatshirti, hırkası ve bandanası ile çok tatlı duruyordu
Ömer doğradığı otu peynirlerin içine atıp karıştırdı ve tabağı Hürkan'a uzattı
"Yapma kısmı sende, benden bu kadar"
Muslukta elini yıkayıp tezgahın üstündeki hamuru Hürkan'ın önüne koydu ve mutfaktan çıktı
"İş yine bana kaldı"
Poğaça yapmak o kadar zor değildi sanırım. En azından izledikleri programda, kadın elinde hemencecik şekil vererek içine peynir koyup, üstünü yumurtaladıktan sonra fırına veriyordu.
Talimatları hatırladığı kadarıyla bir şeyler yaptı. Tüm tepsiyi doldurduğunda üstüne biraz susam döküp fırına verdi. Poğaçalar oval olması gerekirken , kurabiye gibi yuvarlak duruyorlardı. Ama o kadar da dert değildi
İçeri geçip kitaplıktan ince bir kitap aldı. Ömer diğer odada takılıyordu. Poğaçalar pişip ,kendi altın günlerini yapmadan önce vakit geçirmek için azda olsa zamanı vardı
Koltuğa uzanır biçimde kitabı okurken gözlerinin kapandığının bile farkına varmadı
~
Hürkan yine gözlerini burnunu tıkayan yanık kokusu ve kulağını kanatan iğrenç keman sesiyle açtı
"Ömer bu koku ne amk" diye bağırarak doğruldu. Terliklerini giyip mutfağa koştu
Fırından hafif dumanlar geliyordu. Düğmeleri kapattı. Hürkan hemen tepsiyi çıkarmak için davranınca elini yaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐢𝐧𝐯𝐢𝐬𝐢𝐛𝐥𝐞 | 𝐩𝐨𝐫𝐠𝐨𝐥𝐚
Teen Fiction"red, crimson red, am l the invisible boy" ... "Peki neden seni sadece ben görebiliyorum?" "İnan bunu sorgulamayı çoktan bıraktım" Smut vb. öğeler bulunmamaktadır. Sövmeden önce yanlış bir şey yazmadığımı bilip anlayış göstermeniz beklenir. Yazılanl...