Eve doğru giderlerken arabada ölüm sessizliği vardı. Ömer'in ağzını bıçak açmıyordu. Hürkan'ın kafeden çıkarken aldığı iş kıyafetlerinin olduğu çantaya öldürücü bakışlar atıyordu arada
"Öldürmez merak etme" dedi Hürkan göz devirerek.
"Ney?"
"Kıyafetler diyorum" Arabayı durdurup anahtarları çekti. Torpido da duran çantayı alıp çıktı. Apartmana doğru yürüdü. Ömer bir kaç saniye sessizliğin ardından Hürkan'ın peşinden inip ona yetişti.
"Nereye gidiyorsun?""Eve! Çok yorgunum gerçekten" dedi Hürkan kolunu kurtarmaya çalışırken. Ömer bırakmayınca sesini yükseltti
"Bak Ömer. Sen sırf o adamdan hoşlanmadın diye zorlukla bulduğum işi bırakamam""Sana bırak demiyorum. Sadece rahat etmeyeceğini biliyorum. Sen böyle düzenli bir işte çalışamazsın ki. Kafana göre takılmak istersin hep"
"Bakman gereken bir ev ve üstlenmen gereken sorumluluklar olunca özgürlüğünü umursamıyorsun inan!" Fazla bağırdığını fark edince gözlerini kaçırdı. Ömer kolunu bırakmıştı şimdi.
Gideceğini anlayınca şimdi de Hürkan onun kolunu tuttu. "Nereye?"
"Merak etme çekip gitmiyorum. Sen eve git, buralardayım"Gerginlik artarken Hürkan nefes egzersizleri yapıyordu. Ve Ömer'in gitmeye çalışması yüzünden olumlu bir sonuç alamamıştı henüz
"Hayır birlikte eve çıkıyoruz. Birbirimizin kalbini kırmaya değmez"O sırada yanlarına birinin yaklaştığını yeni fark etti Hürkan. Arkasını gerginlikle dönerken gelen güvenlik görevlisine gülümsedi.
"Bir sorun mu var beyfendi? Bağırıyordunuz"
"Hayır, hayır. Telefonla konuşuyorum da. Biraz sinirlendim kusura bakmayın." Telefonunu sanki bir kanıtmış gibi salladı. Güvenlik bir sorun olmadığına emin olduğunda ayrıldı. Hürkan geri önüne döndüğünde Ömer'in orada olmadığını anladı. İsyan ederek apartmana girdi.
~
Ömer bir sokak direğine yaslanıp, derin nefesler aldı. Neden bu kadar bencilce davranmıştı ki? Çalışmak zorundaydı Hürkan. Bunu ikisi de biliyordu. Sakinleşince arabanın yanına tekrar geldi. Apartmana göz gezdirdi. Büyük bir bahçesi yoktu belki ama şehir dışına yakın olduğundan sakin bir bölgeydi. Hoşuna gitti Ömer'in
Basamaklara geldiğinde zil bağlantılarına baktı. Hürkan'ın adı çoktan 4. Katın yanına yazılmıştı. Otomatik kapıdan geçip asansöre bindi. Kısa bir bekleyişin ardından evlerinin bulunduğu kata vardı. Koridoru geçip 17 numarayı aradı. Bulduğu anda zile çalmak yerine biraz bekledi.
Ne diyeceğinden emin değildi.
"Kim o?"
"Erkan" dedi gülümseyerek Ömer. Lakabını kullanmayalı uzun zaman olmuştu. Hürkan'ı da kapıyı açtığında aynı sırıtmayla bulunca aralarındaki buzların çoktan eridiğini anladı bile
"Buyrun Erkan Bey, yeni evinize hoş geldiniz" Kapıyı tutarak yol verdi. Ömer heyecanla ayakkabılarını çıkarıp içeri adımladı. Salondan hoş bir oda kokusu geliyordu. Uzun bir koridor ve ona bağlı bir kaç oda vardı.
Garip olan şuydu ki evde hiç eşya yoktu
"Ev neden boş? Adamlar mobilyaları eve bırakacaklarını söylemişti." Dedi ÖmerHürkan dudağını ısırdı. Ömer alacağı cevaptan tırsıyordu.
"Şimdi iyi ihtimalden başlayalım. Adamlar evi bulamadılar. Kötü ihtimal ise şu ki kandırılmış olabiliriz"~
Oturma odası olarak planladıkları odada betona çökmüş oturuyordu Ömer. Hürkan ise kapı pervazından onu izliyordu. İkisi de yorgunluktan bitmişti. Fiziksel yorgunluktan öte duygusal bir yorgunluktu daha çok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐢𝐧𝐯𝐢𝐬𝐢𝐛𝐥𝐞 | 𝐩𝐨𝐫𝐠𝐨𝐥𝐚
Novela Juvenil"red, crimson red, am l the invisible boy" ... "Peki neden seni sadece ben görebiliyorum?" "İnan bunu sorgulamayı çoktan bıraktım" Smut vb. öğeler bulunmamaktadır. Sövmeden önce yanlış bir şey yazmadığımı bilip anlayış göstermeniz beklenir. Yazılanl...