Ben Yaren. 23 yaşında üniversite öğrecisiyim. Başıma gelen her şey yaz tatilinde köye gittiğim zaman meydana geldi. İçimde her zaman köy hayatı, köy yaşantısı bir ukdeydi. Uzun zamandır yaptığım plan neticesinde ailemi yaz tatilimi köyümüzdeki evde tek başıma geçirmeye ikna etmiştim. Gün geldi ve çattı. Yaz tatili geldiğinde eşyalarımı alıp doğruca Iğdır'daki köyümüze gittim. Köyümüz çok güzel bir yerdeydi. Her yeri ağaçlarla çevrili, göl manzaralı şirin bir yerdi. Kasabadaki çiftçiden kendime 5-10 kadar tavuk ve 2 tanede koyun aldım. Burada 2 ay kadar hem kafa dinleyip hem de köy hayalimdeki köy hayatını yaşayacaktım. Köyümüzdeki insanlar sessiz sakin ve kimseye karışmadığından ailem tek başıma kalmama müsade etmişti. Köy evime güzelce yerleştikten sonra hayvanlarıma yem ve su verdim. Ardından köyü şöyle bir turlayayım dedim. Köy ormanlık alanın içerisine kurulu olduğundan evler birbirinden mesafeliydi. Sokakları toprak yollardan oluşuyordu. Her yer baştan aşağı ağaçlar ve bitkilerden oluşuyordu. Bir süre turlayıp etrafa göz atarken yolda karşıma yaşlı tontiş bir nine denk geldi. Kısa boylu, hafif kiloluydu. Beni gördü ve gülümseyerek ''hoşgeldin kuzum. Kimlerdensin'' dedi. Bende gülümseyerek ''ben Hacallı Mehmet'in torunuyum'' dedim. Kadın bu ismi duyunca çok sevindi. Kendisinin dedemi tanıdığını ve zamanında çok yakın aile dostu olduklarını anlattı. Teyzenin adıda Kamile'miş. Kendisiyle ayak üstü biraz konuştuk. Teyzenin bana, benimde teyzeye kanım çok ısınmıştı. Bir süre sonra beni evine davet etti. Bana çok güzel köy ürünlerinden vereceğini söyledi. Bende bu durumu memnuniyetle karşıladım ve Kamile teyze ile evine doğru yürüdük. Toprak yollardan geçtikten sonra Kamile teyzenin evine gelmiştik.
Evi ahşaptan ufak, eski bir yerdi. Etrafı çalı ve dikenlerle çevirerek kendine bir bahçe yapmıştı. Dışarıdan biraz ürkütücü gözükse de aslında bu benim için gayet doğal bir yer olarak gözüküyordu. Gıcırdayan tahta kapısını geçerek içeri girdik. Sobanın üstündeki çayı henüz yeni olmuştu. Yaşlı nine birer bardak çay doldurdu. Yanınada köy usulü yemişlerden koydu. Sohbete daldık gitti. Yaşlı kadın ''evladım evli misin bekar mısın? Kimlerle geldin buraya anlat bakalım'' dedi. Bende ona bekar olduğumu ve tek başıma yazı geçirmek için geldiğimi söyledim. Yazın sonuna doğru tekrar döneceğimi anlattım. Kamile teyze biraz güldü ve ''yaz çıksın sen burdan gitmek istemezsin. Buraya gelenler gidemedi bidaha. Evlerini buraya taşıdılar. Bak gör sende buranın sevdasına kapılıp gidemezsin'' dedi. Ben de '' aslında bende bundan korkuyorum. Köy hayatını çok merak ediyordum. Burasıda cennet gibi. Geri dönmek istemem diye korkuyorum'' dedim ve gülüştük. Ardından eve yıllardır kimsenin gelmediğini bu yüzden çok pis durumda olduğunu ve temizlemem gerektiğini söyledim. Her şey için teşekkür ederek evden ayrıldım. Eve doğru dönerken bir köşede garip birini fark ettim. Kendisi 30-35 yaşlarında eski püskü kıyafetler giymiş tuhaf biriydi. Kocaman burnu ve kel kafası vardı. Bana bakarken bir yandan da cinsel organıyla pantolonun üzerinden oynuyordu. Bu adam yüzde yüz deli olmalıydı. Ama beni çok korkutmuştu. Her an ne yapacağı belli olmazdı. Birde kendisini ilk defa gördüğmden huyunu suyunu bilmiyordum. Ben önünden geçerken okşamaları iyice hiddetlendi. Bana bakıp gülümsemeye başladı. Dişlerinin yarısı dökülmüş, yarısı ise kararmıştı. Burnundan akan sümükler ağızının kenarlarında kurumuş iğrenç bir adamdı. Bakışlarını üzerimden çekmeyince baştan tavrımı koyayım dedim ve yerden koca bir taş atıp kendisine fırlattım.
Taş delinin suratına geldi ve yere yığıldı. Burnunu tutup ağlamaya başladı. Yanına yavaşça yaklaştım. Burnundan kanlar akıyordu. Bir yandan köylülere beni şikayet eder diye korkuyordum, bir yandan da bu deliden özür dilersen tepeme çıkabilir diye düşünüyordum. Sert bir şekilde davranmak en mantıklısıydı. Ayağımla kafasına bastırıp tüm yükümü verdim ve ''bir daha beni gördüğünde aynı şeyleri yaparsan seni gebertirim. Beni kimseyle karıştıma'' dedim. Deli iyice ağlamaya başladı. Çaresiz bir durumda gözüküyordu. Kendimden biran olsun utanmıştım. Dayanamadım ve ordan uzaklaşıp evime girdim. Kapıyı arkadan kilitledim. Camları perdeleri açıp evi havalandırırken bir yandan da temizliğe koyuldum. 2-3 saat süren temizliğin ardından düzenimi oluşturdum. Yılların getirdiği toz ve eskimeyi anca temizleyebilmiştim. Ardından perdeleri kapatıp kapımı kitledikten sonra televizyonu kuracaktım. Pencereleri teker teker kapattığım sırada bahçenin dışından birinin beni gözetlediğini fark ettim. Bu korkak deliydi. Burnu bezlerle sarılmış vaziyetteydi. Ağacın arkasında öylece bana bakıyordu. Köylülerden biri yaptığımı duymuş olursa bana kızabilirlerdi. Bu hiç iyi olmazdı. Daha ilk günümden huzurumu kaçıran bu deli içinde bir plan yapmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FE CİNNİ - Musallat
ParanormalKorku hikayelerini seslendirdiğimiz youtube kanalımıza abone olmayı unutmayın. https://www.youtube.com/@MuhurluKalem Yarı cin, yarı insan bir bebeği Dünya'ya getirmek için çalışmalar yapana tarikat ile yolları kesişen genç bir kızın hikayesidir bu...