Sabah erkenden uyandım. Güzel bir köy kahvaltısı yaptım. Ardından arabama binip kasabaya gittim. Kasabada biraz hayvan yemi ve market alışverişi yaptım. Marketçiden odun siparişi verebileceğim yerin tarifini aldım. Arabamla kasabanın girişinde geniş bir alana kurulmuş oduncuya girdim. Arabadan indiğimde genç bir erkek beni karşıladı. Güler yüzle beni buyur etti. Kendisine odun istediğimi ve odunları götürecek bir vasıtam olmadığından kendilerinin getirip getiremeyeceğini sordum. Genç adam getirebileceğini söyledi. Eline bir kağıt aldı ve ''nereye getireyim odunları'' dedi. Bende kendisine köyümü ve evi tarif ettim. Adamın yüzü bir anda buz kesti. ''Sen o köyde yeni misin'' dedi. Bende ''evet yazı geçirmek için köyüme geldim. Yaz bitince evime döneceğim'' dedim. Genç adam şaşkınlıkla ''daha önce hiç geldin mi bu köye'' diye sordu. Kendimi sorguya çekilmiş gibi hissettim ve ''hayır. Başka bir sorun yoksa gidebilir miyim'' dedim. Adam sert bir tavırla karşılaşınca ''peki tamam. Özür dilerim'' dedi. Ardından parasını ödeyip köyüme geri döndüm.
Marketten aldığım yiyecekleri dolabıma yerleştirdim. Ardından yemlerimi istifleyip hayvanlarıma yem verdim. O sırada aklıma gece vakti kapının kenara koyup sabah çöpe atmayı unuttuğum tas geldi. Elime eldivenlerimi giyip kapının önüne geldim. Tası elime aldığımda şaşkınlık geçirdim. Tasın içerisindeki keçi kafası dün gece daha yeni kesilmiş haldeyken aradan fazla bir zaman geçmemesine rağmen günler geçmişcesine çürümüş ve kurtlarla dolmuştu. Vakit kaybetmeden hızlıca bahçeden çıkıp çöpe attım. Bahçeye doğru dönerken önüme yine o deli çıkıverdi. Penisini işaret ederek telaşla bireyler söylemeye çalışıyordu ama dili dönmediğinden ne dediğini anlayamıyordum. Sinirlerim iyice tepeme çıkmıştı. Çöpe yöneldim ve tası alıp içindeki kurtlarla beraber delinin üzerine döktüm. Deli kurtları görünce çıldırdı ve zıplayarak çığlıklar ata ata kaçmaya başladı. Kendimle gurur duydum ve ''benimle uğraşmak neymiş gördün işte'' dedim. O sırada arkadan bir traktör geldiğini fark ettim. Bu gelen oduncu adamdı. Bahçenin kapısını araladım ve içeri girmesini işaret ederek söyledim. Oduncu zor manevlar ile geri geri bahçeye girdi. Odunları kümesin arkasına yıktı.
Araçtan indi ve ''bu köy sana göre değil. Burası bildiğin köylerden de değil. Bir an önce çık git'' dedi. Söylediklerine şaşırdım ve ''ne demek bana göre değil? Ne demek bu köyden git? Bana biraz açık konuşur musun'' dedi. Adam tedirgindi. Derin bir nefes aldı ve ''bak genç bayan adım Yahya. Benim doğduğum köy burası. Buranın ne olduğunu çok iyi bildiğimden şuanda kasabada yaşıyorum. Normalde ben kasabaya ne odun getiririm, nede uğrarım. Sırf senin burayla ilgili bilgin olmadığın için buraya geldim. İster kal ister kalma sen bilirsin. Bu köye geldiğinden bu yana garip olaylar illaki yaşamışsındır. Burası çok tehlikeli bir yer. Kara büyülerin yapıldığı, iğrenç ayinlerin döndüğü bir yer. Kendini kurtar'' derken deli bir anda bahçeden içeri girdi ve Yahya'ın üzerine doğru koştu. O an çok korkmuştum. Deli beni kıskanıp Yahya'ya saldıracak diye korktum fakat ikiside gülümseyerek birbirlerine sarıldılar. Deli mutluluktan havalara uçuyordu. Yahya'yı bana göstererek kafa sallıyor ve gülücükler atıyordu. Yahya dikkatlice delinin yüzüne baktı ve ''ne olmuş senin suratına böyle? Kim yaptı bunu sana'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FE CİNNİ - Musallat
ParanormalKorku hikayelerini seslendirdiğimiz youtube kanalımıza abone olmayı unutmayın. https://www.youtube.com/@MuhurluKalem Yarı cin, yarı insan bir bebeği Dünya'ya getirmek için çalışmalar yapana tarikat ile yolları kesişen genç bir kızın hikayesidir bu...