Konusu klişe gibi gözükebilir ama yine de yazmak istedim. Daha gerçekçi bir bakış açısıyla anlatmaya çalıştım. Umarım hoşunuza gider. İyi okumalar...
Medya: Can Ozan-Toprak Yağmura.
...
1.Bölüm.
"Toprak Yağmura, ben sana aşık olduk yeniden."
İnsan bu hayattan ne ister? Bu ömürden bu peş peşe saatlerin iplerine tutuşup kaçıp giden vakitten biz ne isteriz ve ne için çabalarız?
Bu soruyu her gün soruyorum kendime ve çoğu zaman cevap bulamıyorum. İçimde susturamadığım, cevaplandıramadığım yığınla sorun kendi yerini genişletirken, sadece yapabildiğim sessizce iç geçirmek ve hepsi için teker teker ağlamak.
Gülüşlerim, nadirdir benim. Umutlarım nadir, sevinçlerim nadirdir ama gözyaşlarım daimi kalıcı misafirimdir. Ben çağırmasam bile göz bebeklerime ziyarette bulunurlar. Bir türlü anlamlandıramadığım bu dünyanın yükünü üzerimden atmama yardım etmeye çalışırlar ama yine de tam olarak beceremezler.
Yaşama sevinci, hayattan herhangi bir umudu, bir beklentisi kalmamış bir beden gibiyim. Allah inancı içimde yer etmese ölmek için bir çok nedeni kendimde bulurdum.
Bu yüzden uzak dururum pencere kenarlarından, tehlikeli olabilecek her şeyden, kafamdaki bu bitmişlik bu ölüm isteği zarar vermesin diye uzaklaşırım, kaçarım ve kendi kabuğumun içinde kendi derdime yetmeye çalışırım.
Gökyüzü ve bir kaç yağmur damlası nefes almama yardım eder.
Sessizliğin içinde saklanır, konuştuğumda öfke dolu olurum. İnsanları sevmem, sosyal ortamları, kalabalıkları, ziyaretleri, konuşmayı, sadece yazarım. Yazmak çünkü tek yapabildiğim şey, yazar, çizer, karalarım. Her bir harf içimdeki bu soru kalıplarıyla dolmuş yığınları azaltıyor, dışarıya taşırıyor gibi hissederim. Yazarım, yazmaktan keyif duyarım.
Kendimi tanıtmakta geç kaldım sanırım. Zaten huyumdur bu benim. Çoğu şeye geç kalırım ben. O yüzdendir mutluluğa da geç kalışım.
Neva benim adım. 19 yaşındayım. Sessiz sakin hatta diğer insanların deyimiyle asi, akıllı ve yaşından olgun olan kendi halinde bir kızım.
Üniversite sınavına hazırlanıyordum. Mühendislik okuyacaktım. Hayalimdi. Hatta dershaneye bile yazılmıştım. Ancak işler sarpa sardı.
Bazen hayallerinden vazgeçmen gerekirmiş, vazgeçip kaderin sana çizdiği yolda devam etmen akışına bırakman ve o akışta kaybolmaman gerekirmiş ama ben kaybolmanın tam eşiğinde gibiyim. Hatta gibiden de fazlası. Kayboluyordum.
Hayatım son bir kaç ayda öyle çok değişmiş ve karışmıştı ki artık sadece olan olaylara karşı seyirci kalmaktan başka yaptığım pek bir şey yoktu.
Ne oldu diyorsunuz elbette. Bu kadar ne değişti? Ne yaşadın?
Aslında bu sorunun doğrusu
'Ne yaşamadın ki?' olacaktı çünkü çok şey yaşadım.Hepsini tek tek anlatacağım ve ilk olarak onunla nasıl tanıştığımdan başlayacağım.
Bundan bir ay önceye dayanıyor onunla tanışmamız. Cuma sabahı sağanak yağmurdan sonra o gün evimizdeki asfalt yolda su dolu gölcükler oluşmuştu. Ben de o sabah dershaneye gitmek için evden çıkmıştım. Yan tarafta inşaat olduğu için yol tam anlamıyla yapılı değildi. İnşaatın toprağı çamura döner, yol da bundan nasibini alırdı. Evimiz durağa epey uzak olduğundan bu yoldan durağa yürür, öyle giderdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilhun
RomanceEvliliğe mecbur kalmış iki kişi Biri ısrardan, biri mecburiyetten Olacağı var mı bilinmeyen bir aşk Dilhun, biri aşık biri yangın yeri Kül taneleri gibi olana dek eritecek bedeni Aşk mı ceza mı bilinmez ama aşk varsa ceza zaten vardır. Ezası cezası...