Medya: Evdeki Saat-Uzunlar V1
"Bilmem ne olabilir aramızda, bu ışık ikimize fazla, arayı bozar."
3.Bölüm.
Bir dakika az önce bu uzun boylu tuhaf adam ne demişti bana? Evlilik teklifi? Benimle evlenir misin mi dedi o? Yoksa ben az önce sağır falan oldum da haberim mi yoktu?
Şaka falan mı yapıyorlardı şuan?
Eğer öyleyse ben yokum arkadaşlar. Ben şaka sevmem bünyeme aşırı ters, ben öfkelenirim şimdi. İyisi mi bana bulaşmayın ben gideyim.
"Güzel şakaydı. İyi eğleniyorsun herhalde bu durumla. Hadi sana iyi eğlenceler. Ben gidiyorum."
"Hiçbir yere gitmiyorsun."
"Bak sen? Kaçınçı yüzyıldayız haberin var mı? Seni daha bir haftadan beri tanıyorum ve sen dalga geçer gibi bana gelmiş diyorsun ki evlenelim? Af buyur ama ben kaç yaşındayım ki evlilik düşüneyim? Cevabım hayır tamam mı? Şimdi hoşçakal."
Kolu yine önüme siper olurken sinirden tırnaklarımı avuç içlerime batırıyordum. Bu kadarı da fazlaydı ama.
"Bak bende istemiyorum ama mecburum tamam mı? Seçme şansım yok."
Duyduklarımla yine kafamda soru işaretleri belirirken ne oluyor diyordum? Madem istemiyorsun niye gelip teklif ediyorsun bana. Sevmediğin bir evliliğe niye mecbur olasın ki?
"Bak ne dediğini anlayamıyorum açık konuş benimle tamam mı?"
Derin bir nefes alıp tekrar gözlerime baktı.
"Şöyle ki, tam bir kaç aydan beri babam seni benimle evlendirmeyi kafasına koymuş ve bunu da bana bir hafta önce söyledi. Ben yurtdışından döndükten sonra. Zaten ben sana söylemesem bile bir kaç güne kalmaz haberin olurdu çünkü istemeye gelecektik ama o kişinin ben olduğumu bile bilmeyecektin."
"İstemiyorsan eğer neden babana olmaz demek yerine dediğini yapıyorsun? Bu hem sana hem bana eziyet demek değil mi? Sen diyemiyorsan ben derim. Halledebilirim yani."
"Hayır. Edemezsin. Boşuna deneme bile. O bir kere bir şey söylediyse geri dönüşü olmaz. İstediğini almakta ustadır. Hem sen olmasan bile o başka birini bulacak. Tanımadığım birindense tanıdık biri daha iyi olur diye düşündüm."
Gözleri nefret ile dolduğunda babasına olan bu kinini çok net bir şekilde gördüm ama dediklerini de yapamazdım. Daha bir mesleğim bile yokken hayallerimi bir kenara atıp onunla evlenemezdim bu kesinlikle olamazdı.
"Ben bunu yapamam. Benim hayallerim var ve daha 19 yaşındayım ya. Mesleğim bile yok. Ayrıca birbirimizi sevmiyoruz bile. Neden sana ve kendime eziyet edeyim? Boşver gitsin."
"Ama ailen ne olacak? Eğer benimle evlenirsen ailene yardım ederim ve seni okuturum. Her yönden maddi imkanın olur, babanı bol paralı işe bile aldırırım. Sence bu kadarı bu teklifi kabul etmen için yeterince iyi bir sebep değil mi?"
Duraksadım.
Öylesine kafamı karıştırmıştı ki bu adam o an da allak bullak olmuştum.
Ne diyeceğimi bile bilemiyordum ama bir düşününce kötü de bir fikir gibi durmuyordu dedikleri.
Haklıydı çoğu dediğinde.
Durumumuz berbattı. Böyle giderse evimizden bile olabilirdik. Neden sadece akışına bırakmıyordum ki dedim bir anda. Belkide kaderin bana yazdığı buydu. Bu adam ile evlenmek ve ailemi bataklığın içinden çıkarmaktı.Belki de kendimi de bu bataklıktan çıkarmanın yoluydu bu.
Arkamı döndüm, yavaş adımlarla yanına geldim ve derin bir nefesten sonra ona cevabımı söyledim.
"Tamam, teklifini kabul ediyorum."
...
Kafenin birindeydik. Onun üzerinde kot ceketi benim üstümde kışlık bir süveter ve etek takım vardı. Şuan ne yaptığıma zerre inanamasamda yapacak bir şeyim yoktu. Bu teklife mecburdum. Ailem için elimden gelen tek imkan buydu.
"Şimdi buraya kendi maddelerini ekle. Mantık evliliği yapıyor olabiliriz ama tamamıyla her şey usulüne göre olacak. İsteme, nişan, nikah, dini nikah, hepsi olacak. Yani sen ne istersen ve bu arada tanışamadık ama ben Burak Cihangir. 25 yaşındayım ve avukatlık yapıyorum. Daha yeni geldim İngiltereden. Orada da doğdum sayılır. Tanıştığımıza memnun oldum."
Elini bana doğru uzattığında sıkmayıp sadece 'bende' diyerek memnuniyet belirtip onu geçiştirdikten sonra içimden demek adın Burak ve birde avukatsın ha? Diye geçirdim. Hiç şaşırmamıştım buna doğrusu çünkü her halinden belliydi avukat olduğu, konuşması, tavırları ve insanları ikna etmekte beyfendi oldukça yetenekliydi. Yoksa burada ne işim vardı benim?
"Benim adım da Neva 19 yaşındayım, belki de biliyorsundur ama yine de söyleyeyim dedim. Bende mühendis olmak istiyordum ama kader önüme seni çıkardı. Belki bende bir gün bu hayalime ulaşabilirim."
Biraz suçlanır gibi olsa da çok durmadı üstünde. Kafasını önündekine yöneltip kağıda bir şeyler karalayıp bana uzattı.
"Benim pek isteyeceğim bir şey yok. Sadece özgürlüğüm kısıtlansın istemiyorum. Onun harici ev işlerini yapmak zorunda değilsin. Sadece belki yemek yaparsan falan güzel olur ama dediğim gibi zorunda değilsin. Sen bilirsin."
"Yemek ve ev işleri sorun değil yalnız ben ayrı odalarda uyumak istiyorum ve temas kesinlikle istemiyorum. Ayrıca evli olduğumuz sürece başka biriyle samimi ikimizin de olması doğru değil. Ki ben zaten olmam. Bu zamana kadar da olmadım. Bunun harici ne istersen yapabilirsin. Ve ben sınava hazırlanmak istediğim için bu konuda bana yardımcı olmalısın. Başka da bir isteğim yok."
Kafasını sallayıp beni onayladı. Her dediğime olumlu yaklaştı ve gülümsedi. Güzel gülümsüyordu ama bu beni etkilemiyordu çünkü aşık olamıyordum ben. Kalbim taşlaşmış gibiydi. Sevemiyordum kimseyi.
"Tamam o zaman iki gün sonra istemeye geliriz seni ama ondan önce yarın saat altı gibi aşağıda ol lütfen olur mu? Telefonunu kırmamış olsaydım arar haber ederdim ama yine de yazıp vereyim sana. Unutma yarın altıda bekliyorum seni."
Kağıda yazdığı numarasını bana verdikten sonra yine gülümsedi.
Bir kaç günde her şey ne çabuk değişmişti anlayamıyordum.
Elimdeki numaraya baktım bir süre. Doğru mu yapıyorum yoksa yanlış mı bilemiyordum ama bu işin sonunun hayra varmasını umuyordum. Ailem için diyordum kendime. Onlar için. Her ne kadar bu durum işimize yarayacakta olsa yine de hayal ettiğim evlilik bu değildi. Böyle değildi. Sevdiğim biriyle olur diyordum ama yine kaderin elinde dönüp duruyor, isteklerim göz ardı ediliyordu.
Boş vermeye çalıştım sanki olacakmış gibi.
Her ne kadar istemiyor da olsam ailemin iyi olması için bunu yapmak zorunda olduğumu biliyordum.
Mecburdum.
Ve ben bu mecburiyetten nefret ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilhun
RomanceEvliliğe mecbur kalmış iki kişi Biri ısrardan, biri mecburiyetten Olacağı var mı bilinmeyen bir aşk Dilhun, biri aşık biri yangın yeri Kül taneleri gibi olana dek eritecek bedeni Aşk mı ceza mı bilinmez ama aşk varsa ceza zaten vardır. Ezası cezası...