Avucunun içinde...

17 1 0
                                    

Bu koku, bu sesler nedir böyle? O kadar savaş ve katliamdan sonra rahat bir uyku çekemeyecek miyim? Ne kadar insan halinden anlamaz asalaklar var burada.  Ne? Bir saniye, ben nefes alabiliyorum. Ben ölmedim gerçekten de uyuyordum. Ama nasıl? O kılıcın göğsümden girip çıkışını gördüm. Göğsüm...

Büyük bir dikiş izi vardı. Bana bunu kim yaptı. Herkes ölmüştü. O kadın hariç. Demek her şeyi tek başına yaptı. Beni kaldıranda o muydu? Güleyim bari. Ama ben bir savaşçıyım bana gülmek yakışmaz. Bu saçma düşüncemden sonra doğrulup bir bardak su kattım kendime. Ağzım kupkuruydu. Kaç saattir su içmiyordum. Su dolu bardağın dudaklarımla buluştuğu o güzel saniyelerin tadını çıkaracakken içeri apansız biri daldı. Uzun ve gür turuncu saçları, bembeyaz teni... Odayı kaplayan o güzel koku ondan geliyordu. Kapının açılmasıyla gözlerim görmez oldu. Dışarıda güneş çok mu parlıyordu? Bi saniye şuan akşamdı. Bu ışık kadından geliyordu. Onu resmen bu parlaklığı yüzünden göremiyordum. O kadın. Gözüm...

Kör olmadığım için seviniyordum. Ama bana tek göz de yeterdi. Nasıl olsa ben eğitimli ve usta bir savaşçıyım. Elimde hiçbir şey olmasa bile düşmanımı alt edebilirdim.

"Gördük nasıl alt ettiğini."

Az önce benim aklımı mı okudu o.

"Evet senin hakkında her şeyi biliyorum güçlü savaşçım. Seni sürekli izliyorum."

Benim aklıma bir daha böyle bir şey yapma. Ben izin vermediğim sürece böyle bir şey yapmaya hakkın yok.

"İzin almama gerek yok küçüğüm. Bir hakka da sahip değilim. Aksine senin tüm izin ve haklarını ben sağlıyorum. O yüzden sana istediğimi yaparım. Sende çıtını çıkaramazsın. Özellikle de bana ettiğin son yeminden sonra."

Ne yemini be. Bu kadın ne saçmalıyor. Üstelik ben bu kadını ilk defa görüyordum. Daha önce hiç konuştuğumu da hatırlamıyorum.  Asıl ben ne saçmalıyorum ya. Bu kadının benim aklımı okuduğuna inanmış kendi zihnimden onunla konuşuyordu. Büyük saçmalık. Elimdeki suyu içmek üzere kaldırdım fakat kolum kıpırdamıyordu. Kadın hemen baş ucumda kolumu tutuyordu. Ne ara buraya gelmişti. Hem nasıl olurda benim gücümü hiçe sayabiliyordu. Gülümseyerek bana baktığı o anda sanki dünyam güzelleşti. Bir parmağını kıpırdayamadan tuttuğum suya bandırdı ve dudaklarıma sürdü. Gözlerine ve yüzüne bu kadar yakın olmam beni çok fazla derinden etkiledi. O kadar güzeldi ki.

"Henüz bir şeyler içemezsin. Akciğerlerin parçalanmış. İyileştirmem 3 günümü aldı. Nefes alabildiğine dua et."

3 gün mü? Nasıl yani? Ben 3 günd...

"Evet 3 gündür bilinçsiz bir şekilde yatıyorsun. Seni iyileştirmek benim görevim. Seni başkasına emanet edemem. İyileşeceksin ki bana ettiğin yemini yerine getireceksin."

Hala ne yemininden bahsettiğini anlamamıştım.

"Ölümün pençelerinin arasındayken ettiğin yemin. "Yardım et bana! Bütün düşmanlarımı öldür. Bende sana ruhumu veriyim!!" dediğini unutmuş olamazsın.

Bir savaşçı olarak yeminlerin ne kadar önemli ve paha biçilemez olduğunu çok iyi biliyorum. Ayağa kalkmak için yeltendim ve karnıma giren derin bir sancıyla geri devrildim. Böylesine çelimsiz gözüken bir kadının kolumdan kavrayıp beni ayağa kaldırdığına inanamıyorum. Ben mi çok zayıfladım diyemem. Vücudum onun 2 katı kadar.

Aynanın karşısında geçtiğimde gözümü çok merak ediyordum. Eğer yüzümde kalıcı bir iz kaldıysa çok mutlu olucaktım. İnsanlar artık benim daha tekinsiz biri olduğumu zannedecek ve artık bana karşı çıkmakta 2 kere düşünücekler.

"Böyle şeyler düşünerek kafanı çok yoruyorsun küçüğüm. Senin gibileri çok gördüm. Hepsi kendi çıkarının peşinde ve kendilerini yenilmez zanneden 2 para etmez asalaklar."

Neden hala benim aklıma böyle şeyler yapıyordu. Aklımı okumayı bırak bu özel bir şey. Hem neden böyle düşünüyordu ki. İnsanların böylesine güzel bi kadın karşısında ne yapmış olabilirdi. Herkes bir değildir. Belki ben kendi çıkarlarımı değil onu düşünüyorum nereden biliyor?

"Evet doğru bilemem. Bunu sen bana söylüyorsun işte."

Aa doğru ya aklımı okuyabiliyordu. Gerçekten asalağım. Peki bişey sorucam aklımı okuyabilen sihirli, acayip kadın. Neden bana küçüğüm diyip duruyorsun. Senden hem yaşça hemde boyca büyük duruyorum. Sence bi terslik yok mu?

"Senin gibiler dedim ya. Siz kendinizi bişey zannediyorsunuz. Ben istersen senin elini tek dokunuşumla kırabilirim."

Aha güleyi... Aaaaaaaaaa tamam tamam bırak pes pes. Sen nesin böyle be kadın.

"Sana neden küçüğüm dediğimi anladın mı? Büyüklük sadece güçten ibaretse senden daha güçlüyüm. Yaşım senden dış görünüşüm yüzünden küçük gözüküyor olabilir. Ben tam 1024 yaşındayım."

Ne?

Güneşin ışıltısı seninle olsun...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin