Gözleri meydan okurcasına kapanıyordu sanki sırıl sıklam olduğu bu bankta çakılı kalmış gibiydi. Hissettiği soğukla kollarını kendine sardı öyle ıslanmıştı kalkmaya bile hali kalmamıştı genç adamın. Uzun saçlarından akan su birikintileri boynunu bulurken bir kez daha titrediğini hisseti. Gözlerinin ağırlaşmasını daha fazla kaldıramadı ve oturduğu bankta yana doğru uzandı gök yüzünden yüzüne düşen yağmur damlaları karışırken gülümsedi. Hayal ettiği şeyleri düşündü gülümsedi. Gözleri sonunda kapanırken titreyen vücudu çoktan uykuya dalmıştı.
Yabancı olduğu şehirde yağmurda evine yetişmeye çalışıyordu Felix işten çıkmış adımlarını hızlandıracakken sağ tarafında bir uğultu duydu. Oraya baktığında bankta tir titreyen birini görmeyi beklemiyordu uzun saçları uzandığı bankın üstüne yayılmış vücudunda ıslanmayan yeri kalmamıştı. Biraz daha yaklaştı oraya kaşlarını çatıp bir şeyler mırıldanan adama bakmaya devam etti.
"Chan..." diye mırıldadı Hyunjin. Felix onun mırıltılı sesiyle daha çok korkarken yabancıyı kollarından tutup yavaşça kaldırdı.
"Bayım uyanmalısınız lütfen." Dedi endişe ile. Hyunjin buna karşılık titremeye devam ediyordu.
"Çok soğuk." Dedi zar zor çıkan sesiyle. Felix hızla üstündeki kuru montu çıkarıp ona sardı. Yavaşça onu ayağa kaldırıp arabasına doğru yürümeye çalışıyordu ama taşımaya çalıştığı yabancının bedeni buna izin vermiyordu. Uzundu, omuzları genişti. Felix biraz daha kendini zorlarken Hyunjinin bilinci gittikçe kapanıyordu. Sonunda arabaya geldiklerinde Felix arka kapıyı açıp Hyunjini oraya oturtu. Yabancının yüzünü incelemeye başladı dudakları şişmiş, göz altılarında morluklar vardı. Gözünün hemen altında biten beni sanki oraya özenle koyulmuş gibiydi. Felix yutkundu ön tarafa geçmek üzereyken Hyunjin onun kolunu tutup durdurdu.
"Eşim..." dedi kendinde konuşabilecek gücü bulmuşken.
"Onu arar mısın?" dişleri birbirine çarparken pantolonun cebini işaret etti. Felix onu sarsmamaya özen göstererek pantolonun cebine elini soktu ve zaten şifresi olmayan telefonu hızla açtı. Eşini ne diye kaydettiğini ona soracakken Hyunjnin çoktan gözlerini kapattığını gördü.
"Siktir." Diye fısıldadı hızla son arananlara baktı ama boştu mesajlar kısmına girdiğinde sadece kalp olarak kaydedilmiş numaraya tıkladı ve hızla ön koltuğa geçti...
************************************************************************
Burnuna dolan garip kokuyla kendini uyanmaya zorladı genç adam öyle pis kokuyordu ki gözlerini açamadan midesinin bulandığını hissetti. Elinin üstünde hissettiği ağırlık yetmiyormuş gibi diğer elinde de bir şey onu rahatsız ediyordu. Gözlerini açmaya zorladı yutkundu kendisinde yutkunacak gücü bile bulamıyordu. Göz kapakları yavaşça açılırken önce serum şişesini fark etti sonra koltukta oturup başını ellerine koyan Chan'i fark etti. Nasıl gelmişti buraya? Ne olmuştu? Boğazının kuruduğunu hissetti konuşmaya gücü yoktu elini zar zor hareket ettirdiğinde Chan kafasını kaldırıp ona baktı.
"Hyunjin!" Dedi heyecanla derin bir nefes aldı. Eşinin saçlarını okşarken Hyunjin tepki vermiyordu.
"İyi misin bir yerin ağrıyor-"
"İyiyim." Dedi soğuk bir sesle Hyunjin.
"Hiç bir şey hatırlamıyorum." Dedi elini ağrıyan başına bastırarak. Chan endişe ile onu izliyordu. Tam bir şey söyleyecekken kapı açıldı ve içeri Changbin Jisung ve Felix girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Married
FanfictionHyunjin ve Chan kötü giden evliliklerini kurtarmaya çalışırken her şey daha çok kötüleşir...