SERTAP

511 48 122
                                    

Bir türlü unutamıyordum. Unutmayı denedim. Ancak bunu bir türlü başaramadım. Hem zaten kim unutabilirdi ki henüz çocukken kaybettiği annesini?

Annem kanserden dolayı öldü. O öldüğünde ben henüz 10 yaşındaydım. Sadece 10 yaşında bir çocuktum. Öldüğünü kabullenmekte güçlük çekiyordum. Neden? sorusunu sordum daha sonra. Ben annemle uzun- uzun vakit geçirmek istemiştim. Oysa bu gerçeğe dönüşmemişti. Acı olan ölüm gerçeğiyle yüzleşmişti. 

Van'ın bir köyünde doğup, büyümüştüm. Şu anda 15 yaşındaydım. Muhafazakar bir çevrem olmuştu. İçine kapanık birisiydim. Öyle yetişmiştim. Dinime bağlı bir kızdım. Müslümandım. Dinin kurallarını yerine getirirdim. Bunu da seve-seve yapardım. Annem- babam beni böyle yetiştirdiler. Onları o kadar özlüyordum ki. Babacığım? ah baba ah. Onu da üç sene önce kaybetmiştim.  Babasının kötü bir alışkanlığı vardı. Oda aşırı sigara tüketmesiydi. Bu nedenden dolayı akciğer kanseri olmuştu. 

Ben yalnız yaşıyorum. Kimsem yok. Akrabalarım var,ancak beni hiç arayıp, sormuyorlardı. Bu duruma o kadar çok üzülüyordum ki. Arkadaşım dahi yoktu. Bu devirde de zaten dostluğa filan inanmıyordum. Dostum diyordun zor günlerinde üşeniyor seninle ilgilenmiyordu bile.  Akrabalarsa zaten olmasa da olurmuş yani. Bu kadar acı çekiyordum, oysa onlar bunu umursamıyorlardı. Umurlarında bile değildim onların. Bana hayatları boyunca yardım etmemişlerdi. Bundan sonra da edeceklerini zannetmiyordum.

Benim bir büyük derdim daha vardı. Oda  mahalledeki komşularımın  iki yıldır beni evlenmeye zorlamasıydı. Ben kendimi henüz evliliğe hazır hissetmiyordum. Evlenmeyi istemiyordum. Oysa onlar evlen, anne ol diye tutturmuşlardı. Ben henüz 15 yaşındaydım. Reşit bile değildim. Hem birisini sevmeden, ona duygu beslemeden evlilik olur muydu? yürür müydü? o şekilde tanımadan, vakit geçirmeden, sevmeden, duygu olmadan sırf evlenmek için evlenilir miydi? benim mahalledeki teyzeler cahildi. Görücü usulu evliliğin doğru yol olduğunu düşünüyorlardı. Komşularıma göre sevgililik günahtı. İlk gün eve çağrılır evlenilirdi. Evlenmeden o yollara girmek günahtı. Evlilik Allahın emriydi. Kadınların görevi ise evlenmek, çocuk sahibi olmaktı. Analık kutsaldı. Ona sürekli böyle diyorlardı. 

Ya mutsuz olursam? diye soruyordum , onlarınsa bana verdiği yanıt şu oluyordu; sen evlen yanında bir erkek olsun bak yalnızsın seni kollayıp, korusun sen mutsuz olmazsın. Hem yalnızlık da bir yere kadar diyorlardı. Ben bu fikre katılmıyordum. Onlara yaşımı söylediğimdeyse ne var yani bizde evlendiğimizde 15 yaşındaydık ne olacak ki? diyorlardı. Bizde bu Doğu'da gelenek diyorlardı. Allahtan okumama karışmıyorlardı. Hiçbiri okumamıştı. Okuma- yazma bilmiyorlardı. Oysa ben Lisedeydim. Gidiyordum. Okuyacaktım. Hedefim Üniversite'de Edebiyat okumaktı. Öğretmen olmak istiyordum. Bu benim hedefimdi. Hatta Yüksek Lisans, Doktora bile yapmak istiyordum. Okuyabildiğim kadar okuyacaktım. Ve kimse buna engel olamazdı.

Buna izin vermeyecektim. Her şeye rağmen ne olursa olsun güçlü olacak, pes etmeyecek, yalnız da olsam hayatta kalma mücadelemi sonuna dek sürdürecektim.

SERTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin