Bugün Charlie Chaplin'in bir filmini seyrettim. İzlerken epey gülmüştüm. Sessiz sinema ne güzelmiş diye düşündüm. Ah eskiler dedim içimden. Keşke o yılları yaşasaymışım. O yılların masum olduğunu düşünüyordum. Hayat, provası yapılmamış bir tiyatro gösterisidir. Bu alkışı olmayan tiyatroda perde kapanmadan gülün, eğlenin, âşık olun. Yaşadığınız her anı değerlendirin demişti Charlie Chaplin.
Derken birdenbire gürültüyle kapıma vurulmaya başlanmıştı. Bu da kim? dedim içimden. Kapıyı açmamla birlikte şoka uğradım. Çok şaşırmıştım. Yıllardır beni arayıp, sormayan,merak etmeyen dayım ve amcam kapıdaydılar.
"Ne oldu kız şaşırdın mı?" diye sordu dayım.
"Evet dayı yani sizi beklemiyordum yıllardır görüşmüyorduk da bir şey mi oldu?".
"Oldu tabi olmaz mı?" dedi dayım. Bunu söylerken gülümsüyordu. Onu bu denli mutlu eden sebebin ne olduğunu o anda bilmek istedim.
"Kız içeri çağırmayacak mısın bizi böyle ayakta bekletiyorsun" dedi Amcam.
"Pardon amca geçin, buyurun" dedim.
"Hala aynısın" dedi amcam.
"Ne gibi amca?".
"Buralarda böyle açık saçık gezip tozuyorsun ailen senin böyle olmanı istemezlerdi. Sana kaç kere dedik kapan diye bizi hiç dinlemedin. Kafana estiğini yaptın hep. Birde tutturdun okul da okul okuyup da ne olacaksın sanki he? memleketin halini görmüyor musun? ne okuyan iş bulabiliyor , ne de çalışan insan yeterince para kazanıp , geçinebiliyor bu memlekette. Bari evlenseydin de bir çocuk olsaydı evde minik onu severdik ama nerede sende iş yok".
"Valla çok haklısın amca ha bizde olmasak bunun evleneceği filan yok" dedi dayım.
"Ben evliliğe henüz hazır değilim. Bunu istemiyorum".
"Evleneceksin böyle kız başına yalnız yaşamak bizim buralarda hoş karşılanmaz. Burası Doğu bunu unutma, Batıya benzemez buralar boş hayaller de kurma öyle yok öğretmen olacakmış da bilmem ne atanamayan binlerce öğretmen dolu memleket okudular da ne oldu sanki he?".
Yıllardır beni ne aramışlardı, ne de sormuşlardı. Akrabalarım gerçekten de beni hiç sevmiyorlardı. Buraya gelmelerinin nedenini de şimdi anlıyordum. Beni görmek için gelmemişlerdi buraya. Beni merak da etmiyorlardı. Buraya gelmelerinin tek bir amacı vardı, oda beni zorla evlendirmekti. Sevmediğim birisine vereceklerdi beni. Üstelik ben daha reşit bile değildim. Sadece 15 yaşındaydım.
Sadece 15. Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağıya doğru akmaya başlamıştı. Kendimi tutamamıştım. Ağlıyordum. Hayallerimi gerçekleştirmeme izin vermeyeceklerdi.
"Şuna bak bir de ağlıyor. İyilik ediyoruz sana. Ağlayacağına dua et. Bu arada bize birer kahve yap bakalım. Misafiri böyle mi ağırlıyorsun allahsız". dedi amcam.
"Tamam" diyerek mutfaga gittim. Bu esnada canım köpeğim, kedim, de benimle birlikteydiler. Onlara sevgiyle sarıldım. Onlar akrabalarımın aksine beni oldukça seviyorlardı.
"Roket" canım benim. "Güzel kızım". Golden tatlışım bana bakıyordu.
"Kızım Keklik" diyerek kedimi de sevdim.
"Birde hayvan sahiplenmişsin işin gücün yok öyle değil mi?".
"Bu beni mutlu ediyor".
"Neyse madem kahvelerimiz de geldi bir an önce mevzuya gelelim. İsmi Ahmet. Yaşı 50. Boşanmış. İki tane de çocuğu var. Bak şanslısın önceki evliliğinden iki tane çocuğu olduğu için senden öyle dört tane filan istemez. İki tane çocuk yapıverirsiniz olur biter. Adam işinde, gücünde, namuslu, ve de ahlaklı. Mağaza da satış görevlisi. İyi birisi. Dindar. E daha ne istersin bu hayatta" diyerek lafı tamamladı, Mahmut. Amcamın adı buydu.
"50 yaşında mı? çok yaşlı".
"Yaşlı olsun daha iyi ya. Şimdiki gençlerde hayır yok aldatır filan. Ahlak filan kalmamış yeni nesilde. O yüzden sana başından evlilik geçmiş, olgun, ahlaklı, sadık birisini bulduk ya" dedi Ekrem. Bunu söylerken bile dayımın yüzünde bir gülümseme vardı. Ondan nefret ediyordum. Bana iyilik yaptıklarını sanıyorlardı. Oysa bu yaptıkları benim hayallerimi, hayatımı çalmaktı. Kötülükten başka bir şey değildi bu. Bunu iyilik sanmalarının ardında yatan sebep ise buna inanıyor olmalarıydı. Cehalet biraz da böyle bir şey değil miydi zaten?
Cahil insandan korkacaksın.
Birden zile basıldı. Biri daha gelmişti. Kapıyı açtığımda karşımda şişman, gözlüklü, yaşlı bir adam duruyordu.
"Merhaba güzellik Ali ben".
"Hayırrrr" diyerek bağırmaya başladım. Hepsi de bir anda şoka uğramışlardı.
"Defolun evimden. Sizin gibi akraba olmaz olsun. Beni yıllardır bir kez bile aramadınız. Onu bırakın annemin- babamın cenazesine bile gelmediniz. Şimdi beni zorla sevmediğim, istemediğim bir adama veriyorsunuz. Ben evlenmek istemiyorum. Evlenmeyeceğim. Beni zorla evlendiremezsiniz anladınız mı? bunu kafanıza sokun".
"Güzellik ne ayıp bu ne öfke böyle? sana yakışıyor mu hiç?".
"Sen sus sübyancı seni ben senin kızın yaşındayım be utanmıyor musun? 18 yaşından küçük biriyle evlenmeyi kabul etmeye?".
"Bu kadarı da yeter artık" diyerek amcam beni saçımdan tuttuğu gibi duvara yapıştırdı. Bana sertçe vurmaya başladı. Buna dayım da eşlik etti. Beni öldüresiye dövmeye başladılar. Canım çok acıyordu. Bir anda kemiklerimin kırıldığını hisseder gibi oldum. Yüzüm kan revan içindeydi. Tekme ve yumrukları karnımda, bacaklarımda, sırtımda, yüzümde her yerdeydi.
Kadına yönelik bu şiddet, zorla evlilikler, çocuk gelinler bunlar bitmeyecek miydi dünyada?
Buradan bu cehennemden kaçmayı başarabilecek miydim bir gün?
Sahiden de?
Bu esnada kedim, ve köpeğim boş durmadılar. Amcam ve dayıma saldırmaya başladılar. Köpeğim onları sertçe ısırıyordu. Onlar sayesinde nefes alabilmiştim. Köpeğim, eğer yetişmeseydi daha da vurmayı bırakmayacaklardı. Belki de ben ölmüş olacaktım. Daha fazla dayağa, bu acımasız, sert şiddete dayanabileceğimi sanmıyordum. Ta ki bir silah sesi duyuncaya dek. Ağrıdan, acıdan dolayı kımıldayamıyordum. Ancak az ileriyi de görebiliyordum. Köpeğim vurulmuş bir halde oracıkta yatıyordu. İlk sefer yetmemiş olacaktı ki ikincisi, üçüncüsü de ardı ardınca geldi. Köpeğimi öldürmüşlerdi. Ve bir silah sesi daha. Buda kedimeydi. Onu tek bir kurşun öldürmeye yetmişti.
Benden her şeyimi almışlardı. Duyduğum son seslerde şunlar olmuştu.
" Bunu odasına götür Ekrem. Bir hafta kadar yatsın. Anca iyileşir. Kemiklerini filan kırmış olabiliriz biraz.".
"Tamam abi hemen" dedi Mahmut.
"Bakalım telefonunda kimler kayıtlı?. Hım sadece iki kişi öyle mi? kim bunlar? Cemre ve Cenk öyle mi? kız neyse de bir erkek kayıtlı telefonunda öyle mi seni günahkar kız. Neyse önce engelliyoruz sonra da siliyoruz. Evet işte bu. Bundan böyle tek birisi kayıtlı olacak telefonunda oda kocan Ali".
"Abi biraz fazla olmadı mı bu? kız ölmez değil mi?". diye sordu Ali.
"Ona hiç bir şey olmaz , sen merak etme. Hem bize karşı geldi. Biz onun büyükleriyiz. Saygısızlık etmemeyi, bağırmamayı, söz dinlemeyi öğrenmeli. Artık bizden korkmalı neyse dersini almış olmalı".
"Bu yıllardır böyle yalnız yaşaya- yaşaya başına buyruk olmuş belli" dedi Ekrem.
"Biz onu adam ederiz merak etme " dedi Mahmut. Kahkaha atmaya başladılar. Bense bu esnada bayılmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERTAP
General FictionAcılarla dolu olan hayatında tek istediği yaşayabilmek ve mutlu olmaktı. Bunu ona çok gördüler. Başarabilecek mi peki? Yalnızlığın öyküsü. Yalnız olan bir kadının. Güçlü kadınların öyküsü. Her...