Tanışma

19 3 3
                                    

Rüzgarın esintisi saçlarımın arasından geçerek dağılmasını sağlıyor. Bunu seviyorum ama tek sevdiğim şey bu değil.. Alpiyus'un en yüksek noktasına çıkıp, güneşin sıcağında bunaldığım noktada zirveye ulaştığım sırada yüzüme, adını bilmediğim ama benim başlangıç noktam olan ağaçtan esen rüzgarın tattırdığı o duygu.. Bu duygular..
Başlangıcıma doğru yürüyorum. Saat 13.55 olmuş bile. Neredeyse gelirler.
Kayalardan oluşan Alpiyus'un eteklerinde çıldırmışcasına çarpan bu dalgalar, sanki ruhumun içinde çözümleyemediğim bir ateşi söndüren soğuk buz kütlesi gibi beni rahatlatıyordu.
Buraya tırmanmak beni fazlasıyla yormuştu. Adını bilmediğim bu ağacın gövdesine yaslanarak diğerlerinin gelmesini bekliyordum. Sahi ben neden ağaca hala bir isim vermemiştim? Bu ağacı böylesine benimsememin bir sebebide kaderimizin benzemesiydi.
Ben de isimsizdim..
Her şeyin bir ismi vardı ama bizim bir ismimiz yoktu. Sonradan insanların arasında öğrendiğim, herkesin ve her nesnenin bir adı olduğunu farkettiğimde kendime bir isim bulmuştum.
Ben Koral..
Geceleri bir gölge misali karanlıklar arasında kol gezen biriyim. Sessizliği hep sevmişimdir. Sessizliğin içerisinde bir ses olduğuna inandığımdan, onu dinliyorum. İçimde durduramadığım bir dürtü beni bu karanlık gecelerde Alpiyus'un eteğinde okyanus suyuna çekerek kayalara otururken buluyorum kendimi. Zihnimde çözemediğim karmaşa ve hep o ses..

-Dostum her seferinde seninle buluşmak için bu tepeye çıkmak zorunda mıyız gerçekten? Artık yaşlanıyorum ve bu kayalardan yuvarlanarak ölmek istemiyorum. diyerek her zaman ki sitemle sarıldı Orgun.
Orgun; sakin kararlı ve bir o kadar sitemkardır. Fakat sorgulamaz. Onu ilk gördüğümde gizemli duruşuna, karşı koyamadığım bir durum vardı. Sanırım hala bu sırrı çözemediğimden fazlasıyla sıkı bir dostuz.
İçten bir gülümsemeyle sarıldık.

-Her zamanki gibi tam vaktinde geldin. Dakik olmak için sanırım vücudunda bir alarm sistemi var. Hala itiraf etmesende eminim buna.
-"Koral sen güler miydin?"diyerek yaklaşan ve hep aynı sıcaklıkla mutlaka elinde bir poşet dolusu yiyecekle gelen Renan.
Evet o harika yemekleri yapan demek isterdim fakat bir daha bu deneyimi yaşamak kesinlikle istemiyorum. En son yediğim balık ispantinasının tadı aklıma geldikçe yemek yemekten soğuyorum.

-Ne zaman sen geldiğinde somurttum Renan? diyerek sahte bir sitemle karşılık verdim. Hızlı adımlarla yanımıza ulaştığında Orgun hızlıca poşeti aldı.

-Orgun farkında mısın poşetle birlikte elimide kopardın? Orgun aldırış etmeden heyecanla:
-Koral tavuk pamino!
Hızla poseti ben alırken Renan kahkaha atmaya başladı.
-Yapmayın ama.. Buraya ben geldim diye bu kadar sevinmediniz.
Sıcak bir gülüşme sonrası hızla tavuk paminomuzu alıp ağacın gölgesine yerleşirken bir taraftan da Orgun diğer eliyle getirdiği defteri karıştırmaya başladı. Lokmasını yutarken söze girmek için yeltendi;
-Kasabada farklılık var. Yaklaşık bir haftadır bunu gözlemliyorum.
Renanla birbirimize baktıp bakışlarımı Orgunun üzerine diktim bir.
-Nasıl bir farklılık? Ne gibi şeyler bunlar?

-Aslında tam anlamıyla bunu açıklamam zor fakat insanlar gündüzleri çok gergin. Birbirlerine öfke ile bakıyorlar. Çocuklar akşamları durmaksızın ağlıyor.
Renan sözünü keserek,

-Yapma Orgun! Sen çocuk seslerini sevmediğin için bunu söylediğini tahmin etmek zor değil.

-Hayır Renan bu öyle bir şey değil. Gelirken Ushan ile görüştüm. Gözlerindeki huzursuzluğu farkettiğimde ona da sordum. O da son zamanlarda bir şeylerden şüphelendiğini ve bazı izler sürdüğünü ama ne olacaksa o şeyin olmasına çok az kaldığını söyledi.
Renan gözlerime baktığında ikimizde aynı şeyi düşünmüştük.

-Toplanın Ushan'ı bulmalıyız. Neler olup bittiğini öğrenmemiz gerekiyor.
Hızla yerimden kalkıp bir kaç metre yürüdüğümde Orgun seslendi:
-Bizi buraya çağıran sendin. Ne söyleyecektin? Neden bizi buraya topladın? Seni tanıyorum bir sebebin olmasa bu saatte bizi buraya çağırmazdın.

Bedenimi çevirmeden omuz hizamdan bir bakış atarak cevap verdim;
-Haklıydın. Bir şeyler oluyor.
Bedenimi onlara çevirerek yürümeye başladım ve devam ettim:
-Geceleri yalnızca çocuklar ağlamıyor. Köpekler.. köpeklerin hepsi bir noktaya odaklanarak koşuyor ve tüm hayvanlar çıldırmışcasına bağırıyorlar. Sadece bu da değil kasabada asıl ilginç olan şey köpeklerin takip ettiği yerin başında her gece farklı bir insan var ve o kişi gözleriyle görerek değilde sanki birinin onu yönetmesiyle bir yere gidiyorlar.
-Nereye? Diye tiz ve korku dolu bir sesle sordu Renan.
-Bilmiyorum. Onları sadece Karanlık ormana kadar takip ettim.
Orgun ileri geri volta atarak yürürken bir şeyleri düşünüp planlamaya çalışıyordu. Renan ise biraz korkmuşlukla bir Orgun'a bir de bana bakıyordu.
-Tamam daha fazla vakit kaybetmeden Ushan'la görüşelim.
Arkamı döndüğüm esnada kayalara çarpan dalgaların sesi şiddetlendi. Öyle ki adeta duvara kırbaç vuruluyormuşcasına sesler çıkarıyordu. Daha fazla bekleyemezdik. Adımlarımızı hızlandırıp Alpiyus'un tepesinden seri adımlarla inmeye başladık.
Tepe sivri ve kayalardan oluştuğu için çokta kolay değildi bu iniş.
Nihayet Alpiyus'un eteğine varmıştık.

-Ushan'la nerede konuştunuz? sorumun üzerine Orgun önce düşündü ve:
-Ushan yeni dışarı çıktığını ve bir şeyler alması gerektiğini söyledi. Balık restoranına gideceğini de söylemişti.

-Peki o halde dağılalım. Renan sen balık restoranına git. Orgun sen de Ushan'ın evine git. Eğer halâ gelmediyse oralarda bekle. Bende kasabada dolanıp etrafa bakacağım. 1 saat sonra Ushan'ın evinde toplanalım.
Herkes başıyla onay verdikten sonra hızla dağıldık.
Başımda şiddetli bir ağrı başlamıştı. Zihnimde o gecelerden kalan sesler üşüşmüştü. Köpek sesleri, kuşların kendini parçalarcasına bağırışları ve..
Ve hala ayırt edemediğim birkaç ses daha var. 4 gecedir rüyamda olan gizemli o ses. Kafayı yemek üzereydim. Ve artan baş ağrısı..
Bu düşünceler arasında neredeyse kasabanın yarısına geldiğim sırada gözüme merdiven altında bir karartı çarptı. Yavaş adımlarla merdivene doğru yön verdim. Merdiven altındaki benim ona yaklaştığımı anladığında hızlıca hareketlendi. Kaçacağını anladığımda koşarak hızlı bir hareketle sırtından duvara yasladım. Masmavi gözleriyle bana bakıyordu.
-Bırak beni! diye sessizce tısladı.
Ellerimi teslim olur gibi kaldırıp:
-Kimsin sen? Burada kimi izliyorsun? Ne yapıyorsun bu kasabada?
Tedirgin gözlerle etrafa bakındı. Kaçmak istediği her halinden belliydi. Ve gözlerimin içine bakarak:
-Git buradan. Kaç ve git!
-Neden? Kimsin sen? tedirgince tekrar etrafa baktığında bu sefer daha fazla korkmuştu.
-Ben senin nefesinim!
Yüzümde karmakarışık bir ifadeyle ne dediğine anlam vermeye çalışırken yoldan gelen çığlık sesiyle birkaç adım yola koştum ve geriye döndüğümde mavi gözlü kız kaçmıştı.
Yola hızla çıktığımda gördüğüm şeyle birkaç adım geri çekildim.
-Bu da ne böyle!
Gözüme takılan kız çocuğunu hızla bu şeyden uzaklaştırmak için boynuma yaslayarak kucağıma aldım ve koşmaya başladım. Kızı hızla komşumuza bırakarak, Ushanların evine doğru koşmaya başladım.
Eve vardığımda herkes toplanmış beni bekliyordu.
-Nerede kaldın? 1 saat sonra buluşacağımızı söylemiştin! Delirdin mi sen? Dışarıda olaylar olurken sen nasıl böyle rahat davranabiliyorsun? diyerek omuzuma sertçe vurdu Renan. Anlaşılan onlarda gördüğümü görmüştü.

-Sizde mi onu gördünüz? Diye sorduğumda hepsi korku ve şaşırmış bir gözle aynı soruyu sordular.
-Neyi?
.
.
.
.
.
.
.
Herkese merhaba, ilk bölümüm de hem karakterleri biraz tanıtmak hemde konuya yavaş yavaş girmek istedim. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur. İlk bölüm ve ilk yazım olduğundan acemiliğimi mazur görün. Sizlerden yorumlarınızı bekliyorum. Koral ne gibi bir şey görmüş olabilir tahminlerinizi merak ediyorum. Okuduğunuzda eğer ki beğenirseniz yıldızlamayı lütfen çok görmeyin. Herkese iyi akşamlar ve iyi okumalar dilerim..

Nefesin OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin