Atış 13

350 25 6
                                    

Şu karizmaya bakınnnn

"Bir şey yapmadım. Topa müdahale."

Elindeki topla yalvar yakar konuşup ikna etme çabası karşısında hakemin mimiği dahi oynamıyordu yanlarına yaklaşırken. Omzundan tutup uzaklaştırmaya çalıştım. Kafasını bile çevirmeden hakemle konuşmaya devam edince ikisinin arasına geçip Oflaz'ın görüş açısını kapattım. "Kart yiyeceksin. Sakin ol," dedim bu sefer iki omzundan birden tutup yavaşça geri geri iterken.

Çatılı kaşları şeklini bozmazken hayıflanırcasına başını yana yatırdı. "Ama sen de görüyorsun..." diye söze girince kafamı iki yana salladım öfkesini köreltmek adına.

"İtiraz etme. Hakemin amacı da o gibi duruyor zaten." Gözleri sonunda, inatla ona bakan gözlerimde durunca beni takip ederek derin bir nefes aldı. Omuzları ellerim altında yükselip indi. Temas etmeyi ne kadar özlediğimi fark edip gülümsemekten alıkoyamadım kendimi. Lakin sakinleştiğini hissettiğimde daha fazla uzatmadan ellerimi kendime çektim.

Her an birilerine saldıracakmış gibi görünen Pamir yanımızda durup dişleri arasından konuştu. "Gol atın lan. Susturun şu puştu," dedi hakeme öldürücü bakışlar atarken. Hakem engel olup durmasaydı yapmayı planladığımız şey de buydu zira.

"Oflaz, sen çok defansa gelme. İleride bekle," dedi Martin yanımızdan geçip ceza sahasına ilerlerken. Oflaz omuzları düşmüş, hevesi kırılmış şekilde arkasından bakakaldı.

Pamir eliyle kolunu dürtüp dikkatini çekti Oflaz'ın. "Haklı. Zaten sen burada durdukça gol yeme olasılığımız artıyor bu şerefsiz yüzünden."

"Kasıtlı yapıyor ama değil mi? Sadece bana öyle gelmiyor yani," dedi ellerini yanlarına açarak.

"Kesinlikle. Hadi, ileri geçin siz." Kaşlarıyla gitmemizi işaret edip Martin'i takip etti.

Bakışlarımız serbest vuruş noktasındayken geri geri adımladık ofsayta düşmeyeceğimiz kadar. Hakem düdüğü çalıp oyunu başlatmadan önce gözüm skor tablosuna takıldı. İlk yarının bitmesine 10 dakika kalmıştı. Oflaz her topu aldığı zaman hakem, faul yaptığını işaret edip oyunu durdurmasa, hızımızı yavaşlatmasa çoktan iki gol atmıştık zira rakip güçlü değildi. Nitekim rakip onlar değil, kendimizdik.

Serbest vuruşu etkisiz bir şekilde kullandıklarında, top kalecimizde kaldığında Oflaz eliyle sağ tarafa gitmemi işaret etti. Hızla o tarafa koştum. Hareketlendiğimi gören kaleci topu eliyle koşu yoluma gönderdi. Kontra pozisyonuna ikiye iki çıkma şansını kaçırmamak için tüm gücümle koşmaya başladım. Kafamı bir saniyeliğine kaldırıp Oflaz'ı aradım. Ona yetişmeye çalışan bir rakip oyuncuyu peşine takmış koşuyordu. Ceza sahasına yaklaşıp ofsaytta olmadığından emin olduktan sonra ara pasımı gönderdim. Hiç zorlanmadan gelişine vurduğu topu alt direğin dibinden kaleye gönderdi. Sezonun ilk maçında ilk asistimi Oflaz'a yapmanın medyada ne kadar önemli bir yer kaplayacağını düşününce tüm bedenimi kaplayan huylanmadan sıyrılmak adına sakince koşarak Oflaz'ın yanına ilerledim. Diğer oyuncular hala defansta olduğundan henüz golünü kutlamak için yanında değillerdi. Dolayısıyla yanına ulaşan ilk kişi ben olmuştum. Düşünmeden, uzatmadan elimi havaya kaldırdım. Buluşan ellerimizi çok geçmeden ayırıp kolumu omzuna attım, gelen oyuncuların üstümüze çullanmasına izin vererek. Onca temasın ve sıcak bedenin arasında kaburgama temas eden Oflaz'ı rahatça seçebiliyordum. Büyük sarılma faslı sebebiyle arada sıkışmış, kafası boynuma temas edecek kadar yaklaşmıştı. Bir kolunu belime sardığında yüzümdeki gülümseme, karnımdaki kıpırtı arttı.

Dudaklarımdan düşmeyen tebessüm ile oyunun yeniden başlaması için orta yuvarlağa yönelirken yanından geçmekte olduğum rakip oyuncu ters ters bakarak sessizce mırıldandı ancak ne dediğini anlamıştım. Rotamı değiştirip üzerine yürümeye başladım. "Ne dedin sen?" Yanına yaklaştıkça bu cüssesiyle bana nasıl laf atabildiğine şaşırıyordum. Sinirden gözüm dönmüş, yiyeceğim kartı umursamaz bir şekilde avucumu göğsüne yaslayıp sertçe ittim. "Ne dedin?" Oyuncular çevremize toplaşıp bazıları aramıza girerken hala üstüne yürüyordum.

PenaltılarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin