Atış 10

515 40 63
                                    

Feza anlatıyor ama medyaya Oflaz veletini koyuyorum çünkü çok tatlı ve OĞLUŞUMU ÇOK ÖZLEDİM

"Adama gitme deyince yeniden can bulmuş gibi oynuyor, şuna bak."

Gitme, dememiştim. Aksine bencillik edip gözümü bile kırpmadan gitmesini söylemiş, onu ortada bırakıp gitmiştim. En azından Oflaz'ın böyle düşünmesini sağlamıştım. Ağlamasına ramak kalmış halde menajeriyle konuşup Christianların takımının teklifini kabul etmesini söylerken dayanamayıp saklanmayı bırakmış, isteğimden vazgeçtiğimi söylemiştim.

"Her zamanki oyunu, Pamir."

Benimle alakası olduğunu düşündüğü tüm olayların aksini ölümüne savunuyor oluşumdan bıkmış gibi göz devirdi. "Ya sus da git asist yap şuna." Kramponlarımı giyerken derin bir nefes eşliğinde sabır çektim. Hazırlık maçı olduğu için, gençleri tanıması adına ilk on bire alınan Oflaz dışında, as kadro yedekteydi. Dakika 60'ı gösterdiğinde bireysel antrenmanımızın etkilerini merak eden Fabián sonunda beni çağırmıştı.

Uzun bir süreden sonra ilk defa maça başlayan Neven yerini bana bırakmak için sahanın kenarına yöneldi. Sırtına vururken gözlerimi benim girmem için durdurulan oyunun yeniden başlamasını bekleyen, bakışları bende olan oyuncularda gezdirdim. Sıra Oflaz'a geldiğinde yüzünde küçük bir tebessüm seçtim. Takımı canlandırmak amacıyla ellerini iki kez birbirine vurduğunda yutkunup yeniden başlayan oyuna ayak uydurdum.

Takımımız 3-0 önde olduğu için tempoyu düşürmeye karar vermiştik ancak karşı takımın yavaş yavaş üstümüze gelmeye başlaması oyuncuların sinirlerini yüz ifadelerinden de anlaşılacağı üzere bozmaya başlamıştı. Kaptanlık pazu bandını takan Oflaz, karşı takım köşe vuruşu kullanacağı sırada kafasıyla ileriyi işaret etti. Saha içerisinde kısa ve küçük hareketlerle birbirimizi anlamak için de çalıştığımız bireysel antrenmanda öğrendiğim kadarıyla kendisi en uçta atağa hazır halde bekleyecekti. Bunun için benden pas bekliyordu.

Köşe vuruşu kullanılmadan hemen önce ceza sahası içinde yerimi aldım. Boyumun avantajıyla gelen topa çevik bir şekilde yükselip topu José'nin önüne indirdim. Etrafı tam olarak boş olmayan José, topu, ben ceza sahasından çıkana kadar saklamayı başarıp bana aktardı. Oflaz tahmin ettiğim gibi oldukça ileride ancak pas alabilecek bir açıklıkta koşuyordu. Rahatsız edecek birileri yaklaşana kadar tek başıma sürdüm topu. Sonunda yanıma iki kişi gelince yine iki kişinin etrafını çevirdiği Oflaz'a üstten bir ara pas gönderdim. Top biraz önüne düşse de yetişip tek dokunuşla gole imzasını attı. Hazırlık maçı olduğu için fazla sevinmemiştik lakin Oflaz sıktığı yumrukları, büyük gülüşüyle bana dönünce bu güzel ve özlenmiş görüntü karşısında yorgunluktan başka sebeplerle de hızlanan kalbimi umursamadan gülüşüne ortak olup yanına yöneldim.

Yumruk tokuşturduğumuzda gözlerime bakabilmek için kafasını kaldırıp "Çok güzel pastı," dedi hayranlıkla.

"Biraz hızlıydı."

"Olsun o kadar da Feza. Nazar boncuğu."

Gün yüzüne çıkmaya çalışan tebessümümü yanağımı ısırarak bastırdım ancak "Güzel yetiştin bu arada," dediğimde Oflaz tebessümünü gizleme gereği duymadı.

Güçlü veya güçsüz rakip ayırt etmeyen Oflaz yine hırslanmış vaziyette oynayıp takımı gaza getirdiği bir vakit orta sahada ayağımda beklettiğim topla uygun açıklıkta birilerini görmeyi bekliyordum. Beni kapatan oyuncuyu sağa yatırıp topu sola çekince gördüm Oflaz'ın defans arkasına sarktığını. Duraksamadan gönderdim topu koşu yoluna. Az önceki gole benzer bir gol atmıştık yeniden.

Oflaz'la tekrar yumruk tokuştururken golü kutlamak için belime sarılan José "Çok yoruldun mu?" dedi masum bir ifadeyle.

"Daha yeni girdim," dedim gülerek. "Neden?"

PenaltılarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin