Atış 6

560 48 90
                                    

İtiraf ediyorum Pablo ve Feza shipliyorum :(((((

Ayda bir bölüm atıyorum müthiş bir yazarım biliyorum

İyi okumalaaaar

Futbolu özlemiştim.

Bu sahayı özlemiştim.

Bu sahada oynamayı özlemiştim.

Feza'yla oynamayı özlemiştim.

Feza'yı özlemiştim.

Birlikte oynadıkça saha içinde de ne kadar değerli olduğunu anlıyordum. Oyunu onun gibi okuyan, anlayan, çözüm bulan bir başkasına denk gelmemiştim. Bu kadar küçük yaşında bilinmeyen bir takımda oynarken en iyi takımlardan birisinin dikkatini çekmesine şaşmamalıydı. Yapacağım her hareketi anlıyordu, bir adımımı atarken sonraki adımımın nereye olacağını kestiriyordu. Belki oyunun akışına uyacak şekilde tahminde bulunuyordu, bilmiyordum ancak bir şekilde ona uygun hareket ediyordu.

"Başla," dedi antrenör, hazır şekilde bekleyişimizi bozarak. Feza'ya gönderdiği topu hızla taşımaya başladı Feza. Ona uyum sağladım koşarak. Önünde duran iki maket oyuncuyu geçip bana aktardı topu. Aynı şekilde iki maketi geçip topu ağlara gönderdim. "Güzel, güzel. Şimdi dinlenin. Bugün işimiz bitti."

Yerden bir su şişesi alırken "Bizim işimiz bitmedi be Marc," diye söylendiğini duydum Feza'nın. Birazdan Fabián'ın yanına gidip antrenmanı izleyecek olmamızdan mı yoksa antrenman sonrası birkaç ünlü insanın gelip bizimle video çekecek olmasından mı bahsediyordu bilmiyordum. Bir süre daha devam edecek olan antrenman programından da bahsediyor olabilirdi. Her neyden bahsediyorsa hak veriyordum. Antrenman sonunda eve gidip sakinleşmek istiyordum, Feza'yla oturup Fabián'ın bizi yorumlamasını dinlemeyi değil. Zira böyle olunca yavaşlaması, dinlenmesi gereken kalbim bunun için fırsat bulamıyordu. Bir hevesle kabul ettiğimiz ancak ifşa olmamızın bile ihtimal dahilinde olduğu röportaj benzeri videoya katılmak istemiyordum. Ve bu bireysel antrenmanlar hem bedenimi hem kalbimi hem de beynimi fazlasıyla yoruyordu. Dolayısıyla şikayet ediyor olmasına fazlasıyla hak veriyordum.

"Daha ikinci günde olmanıza rağmen gelişme var, öyle değil mi?" dedi Fabián, oturmamız için projeksiyon karşındaki sandalyeleri gösterip. Haklıydı, oyuna bakış açılarımızı anlamıştık neredeyse. Öncesinde birlikte çok kısa bir süre oynadığımızı hesaba katarsak Fabián'ın önemli oyuncularının iyi anlaşmasını ve bunun sahaya yansımasını istemesi oldukça normaldi aslında. Kendisinin de tatilinden kısıp bize yardım ediyor olması da bu işe verdiği önemi açıkça seriyordu ortaya. "Feza, paslarını biraz daha seri tut. Maçlarda beklemek için bu kadar zamanın olmayacak." Feza zaten olağanüstü oynuyorken daha fazlasını istemesine şaşırdım başta fakat hemen sonrasında Fabián'ın bunu ancak ve ancak cevher gördüğü kişilere yaptığını hatırlayıp gülümsedim. Bana da yapmış, durmadan çalıştırmıştı. Minnet duyuyordum yalnızca. Çok işime yaramıştı çünkü. Cidden daha fazlasını yapabileceğimi fark ettirmiş, öz güvenimi yerine getirmişti. Nitekim yılın futbolcusu ödülünü bu sene de başkasına kaptırmamıştım. Lakin Fabián böyle zorlamaya devam ederse gelecek yılların ödüllerini Feza'yla paylaşmak durumunda kalabilirdim. Ki bundan asla şikayetçi olmazdım. "Oflaz, pas beklerken arada dalıyorsun, hareket etmeyi kesiyorsun. Umarım bu geçicidir."

"Tabii ki koç. Hala iki yılımı uzakta geçirmiş olmamın etkisindeyim. Yeniden alışmaya çalışıyorum," dedim cümlemi zoraki bir tebessümle sonlandırarak. Kafasını yana çevirmiş bana baktığını gördüğüm Feza'yla göz göze gelmemek için oturduğum yerde biraz daha kaydım. Dalıyor olmamın sebebi Feza'ydı, başka ne olabilirdi ki? Ona her baktığımda kafamı toplayıp oyuna dönmeme engel olan bir duygu karmaşası yaşıyordum elimde olmadan. Çok fazla düşünmeme sebep oluyordu varlığı. Eskisinden daha hızlı toparlanıyordum düşünce zelzelemden ancak hala, Fabián'ın gözünden kaçmayacak kadar, durup Feza'yı izlemekten alıkoyamıyordum kendimi.

PenaltılarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin