fifteen

2.1K 151 64
                                    

Selam! Bölüm gecikmiş olabilir, kusura bakmayın lütfen ama ciddi anlamda vakit bulamadım.

--

Hayatım sıkıntılarla dolu geçmemişti. Çocukluğum sorunlu değildi aksine güzel bir çocukluk geçirmiştim. Ergenlik dönemimde ya da daha da ilerleyen dönemlerde her zaman ön planda olmuştum. Park ailesinin biricik kızı Chaeyoung, tabiki ön planda olurdu ve bir dediği iki edilmezdi. On sekiz yaşımdaydım ve bu yaşıma gelene kadar tek bir gerçek arkadaşa sahip olmuştum, o da Jennie'ydi. Onun dışında herkes bana karşı büyük bir önyargıyla yaklaşmıştı ve bende, insanların benim hakkımdaki ilk izlenimlerini değiştiremeyeceğimi anladığımda uğraşmayı bırakmıştım.

Herkes, büyüklerim, küçüklerim, yaşıtlarım, akrabalarım, öğretmenlerim ve daha birçok insan. Herkes bana karşı önyargılıydı. Şımarık, zengin züppe, bencil ve aptal bir genç kız. Ön plandaydım, evet. Ancak bunun tek sebebi ailemin şöhreti ve ünüydü. Kısacası paraydı, para herkesin bana karşı olan düşüncelerine etki ediyordu ve bir zaman sonra bundan bıkıp olduğumu düşündükleri kişi olmuştum. İnsanları kırmaktan gram korkmayan, bencil, duygusuz, kalpsiz, zengin züppe, sınıf ayrımı yapan şımarık Roseanne Park. Hakkımda haber yapılırken bile babasının biricik prensesi Roseanne Park diye bahsedilirken benim bir şeyleri değiştirmeye çalışmam o kadar anlamsızdı ki. Oysaki sesim güzeldi, ortaokulda bir ses yarışmasında Seul'de birinci olmuştum fakat kimse beni tebrik etmemişti. Hatta birçok kişinin ağzından duyduğum tek bir laf vardı; Park ailesinin biricik prensesi değilde kim birinci olacaktı ki zaten? Gerçekten hak eden biri mi? Hiç sanmıyorum.

Duyduğumda deli gibi ağladığım bu cümle, diğerlerinin yanında hiç kalırdı ancak dinlememiştim. Ne olduysa o ses yarışmasından sonra olmuştu zaten. Kendimi diğerlerinden farklı olmadığıma ikna etmek için gittiğim devlet okulundan ayrıldım ve özel bir koleje geçtim. Zaten hiçbir şey fark etmiyordu, devlet okulunda okurken herkes tarafından dışlanıyordum. Aslında sınıf ayrımı yapan ben değildim, onlardı. Oradan bir kişi bile benimle konuşmayı denememişti. Koleje geldiğimde yedinci sınıfa başlamıştım. Derslerime çalışıyordum fakat bunu derslerim iyi olsun diye yapmıyordum yapacak başka hiçbir şeyim olmadığı için yapıyordum.

Buraya geldiğimde yine bir arkadaş çevrem yoktu. Bu kez ben istememiştim. Daha doğrusu korkmuştum, beni seven kimse olmaz diye ya da ne bileyim ortama uyum sağlayamayıp saçma davranırım diye. Sekizinci sınıfta tamamen dünyadan uzaklaşmıştım. Adamın harika olduğu anne ve babamla tek kelime konuşmuyor, kafamı ders veya kitaptan kaldırmıyordum. Bana herhangi bir şey almak istediklerinde geri çeviriyor, doğum günümde en ufak bir masraf yapmalarına izin vermiyordum. Çünkü yine aynı şey olacaktı, herkes yüzüme gülecek arkamdan ne kadar şımarık olduğumu söyleyeceklerdi. Ailem özellikle gelmemi istediği davetlere katılmam için beni zorluyordu fakat bunu yapmıyordum. Kamera görmek istemiyordum, eskiden bayıldığım fotoğraflarımdan bir tanesini bile görmeye tahammül edemiyordum.

Hayatım böyle geçti. On altı yaşına gelene kadar. On altı yaşındayken ailem ciddi anlamda psikolojik sorunlarımın çıktığını fark ettiklerinde artık normalde dönmem gerektiğini söyleyip beni asla dinlemeden bir psikologdan yardım almaya mecbur bırakmışlardı. Kontrolsüzce sinirleniyor, sinirlendikçe nefessiz kalıyordum ve bunun geçmesi için oldukça ilaç kullanmam gerekmişti ve o zamandan beri, bir şeyleri kafama takmamayı öğrenmiştim. Öğrenmiş rolü yapmıştım da diyebiliriz fakat şu an, ciddi anlamda iyiydim.

Hayatım boyunca hiç aşık olmamış, kimseye ilgi bile duymamıştım. Nasıl bir duygu olduğunu Jungkook'tan öğrenmiştim ve uzun zaman sonra ilk defa böyle kırılmıştım da. Fakat kırgınlığım daha çok kendimeydi, neden ona bu kadar değer verdim bilmiyordum fakat bunun için kendime kırgındım.

I want to know, rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin