nine

2.2K 159 39
                                    

Okula iki dersi geç kaldığım ve güvenlik yüzünden ön kapıdan giremeyeceğimden arka bahçenin oraya doğru koşuyordum. Okulun yüksek sayılamayacak duvarına geldiğimde elimi uzun demirlere attım ve kendimi yukarı çektim. Hızla duvardan atlayıp okula koşacağım sırada bir ses duydum.

"Aç şu güzel sargılı bileklerini bakalım, gizemli çocuk."

Gizemli çocuk.

Bu okulda bildiğim bilekleri sargılı bilekleri olan gizemli çocuk Jungkook'tu. Bir anda duraksadım ve sesleri dinlemeye başladım. "Bana dokunmayın, hepinizin belasını sikerim," diye bir ses duyduğumda bunun Jungkook'a ait olduğunu anlamam uzun sürmedi. Ses okulun arkasından geliyordu, eski basketbol potasının olduğu yerden. Oraya doğru yavaşça ilerleyip Jungkook'u aradım. Gözlerim önce yaklaşık beş kişiyi seçti ardından Jungkook'u tutan iki kişiyi. Bir tanesi de sargılı bileklerini tutmuş canının acıması için sıkıyordu.

Bir anda öfkenin beynime sıçradığını hissettim. Benim dokunmaya kıyamadığım bileklerini canı acısın diye sıkıyorlar mıydı? Jungkook'un ağzından kısa bir "Ah," sesi yükseldiğinde yumruğumu sıktım. Pekala, sekiz yaşımdan beri öğrendiğim ve hep nerede işime yarayacak ki sanki, diye düşünerek önemsemediğim tekvando yeteneklerimi sergileme zamanım gelmişti sanırım. Bir anda gelen deli cesaretiyle "Ona dokunmaya sakın kalkma!" diye sinirle bağırdım ve bir adım daha atıp iyice görüş açılarına girdim.

Açık konuşmak gerekirse büyük bir geri zekalılık yapmıştım. Gidip bir öğretmen çağırmayı deneseydim ya da birkaç kişi daha alıp gelseydim bu tabiri caizse öküz gibi kaslı olan erkekleri dövmem daha kolay olurdu. Voleybol takımı kaptanı olduğunu bildiğim çocuk kafasını bana çevirip yüzüne aptal bir sırıtış ekledi. "Vay," dedi. "Bir de kız koruması mı var bu sargı bilek arkadaşımızın?"

Onu siklemeden Jeon'a baktım. Gözlerini kırpmadan gözlerime baktığını gördüğümde kalbimin o ana kadar çok da hızlı atmadığını fark ettim. Tanrı aşkına, bir kalp nasıl böyle hızlı atabilirdi? Bana iyi gelmediğini, en azından şu an için, düşünerek bakışlarımı ondan istemeye istemeye çektim ve çocuklara baktım. "Onun bir adı var, değil mi geri zekalı?" diye sordum alayla. "İnsanlara isimlerle hitap etmeyi okul öncesi eğitime bile başlamadan biliyor olman gerek, değil mi? Bunu bile bilmiyorsun ve burası lise. Burada olmaktan utanmıyor musun?"

Arkadaşları hafifçe güldüğünde onlara tek bir bakış attı ve hepsi sustular. "Çevreme bakıyorum ve insanları kendimden farklı görmediğim için utanmıyorum, güzellik," diye konuştuğunda gözlerimi devirdim. "Durumu kabullenmişsin, seni ilkokul bile kurtarmaz."

Jungkook'a döndüğümde kolumu tutup ayağıma çelme takmaya çalıştı fakat ayağımı onunkinin arkasına attım ve bana yasladığı göğsünü sırtımla itip onu yere devirdim. Sırtüstü yere çakıldığında "Hamlelerini doğru seç, beceriksiz çocuk," diye mırıldandım. "Bunları yemek için fazla klişe olmam lazım."

Jungkook'a döndüm. "Onu bırakın," diye mırıldandığımda "Emredersin," diye alay ettiler. İçlerinden biri bana doğru gelip Jungkook'u tek birine bıraktığında karnına tekme savurdum ve yere düştü. Jungkook'u tutan ikinci çocuğa döndüm. "Ona acıdım, sana acımam. Jungkook'u bırak."

Arkamda bir el daha hissettiğimde "Roseanne, git buradan," dediğini işittim Jungkook'un. Ona baktım, diğer elini başka biri tutmaya başlamıştı. Tanrı aşkına, sürü gibilerdi. Saçımın çekildiğini hissettiğimde ışık hızıyla arkaya döndüm. "Seni pezevenk!" diyerek sinirle elimi tuttuğu elinin bileğini tuttum ve bir tur dönerek elinin ters çevrilmesini sağladım ve tekme atarak onu yere ittim. Hırsımı alamadan bir tekme daha savururken "Sakın bir daha saçımın teline bile dokunmaya kalkma. O elini koparıp sana yediririm."

Arkamda bir gürültü duyduğumda Jungkook'un bileklerinden birini kurtardığını gördüm. Bir anda sinirlenmiş olacak ki diğer adama da hızla tekme savurdu ve geri çekildi. Diğer üç kişi bir anda kaçmaya başladığında Jungkook bana döndü ve gözlerime baktı. Tam bir şey diyecekken arkama baktı ve hemen beni arkasına çekip takım kaptanı olan çocuğa yumruk atıp yere düşmesini sağladı. Çocuk bilerek kendini sola doğru attığında "Siktir," diye mırıldandım. "Kendini oraya bilerek attı piç. Orası kör nokta değil, buraya gelecekler hemen buradan çıkmamız lazım."

Jungkook, "Ne?" diye sorduğunda panikle kolunu tutup onu demirlere doğru sürükledim ve duvara çıktım. "Vakit yok, gitmemiz gerek," diye mırıldanarak duvardan atlayıp okuldan çıktığımda "İyi de çantam falan, her şeyim burada, Roseanne. Ben burada kalsam daha iyi olacak," diye mırıldandı Jungkook. Bozulsam da belli etmemeye çalışarak "Keyfin bilir," diye mırıldandım ve arkamı döndüm. Koşarak geldiğim yolları yavaş yavaş, nefes nefese yürürken "Bende salak gibi ne diye ona yardım ediyorsam?" dedim kendi kendime. "Aptalsın, Roseanne, tam bir aptal."

Tek omzuma astığım çantamın ağırlığı bir anda kaybolduğunda yanımda Jungkook belirdi. Gözlerim fal taşı gibi açılırken "O kadar yardım ettin," diye mırıldandı Jungkook. "Çantanı taşımasam olmazdı."

"Karşılık beklediğim için yapmadım," dedim mesafeli bir sesle. Jungkook durdu ve omuzlarımı tutup beni kendine çevirdi. "Biliyorum, Roseanne," diye mırıldandı. "Sadece, teşekkür ederim. Normalde karşılık verebilirdim ama-," dediğinde onu böldüm. "Ama bileklerin deli gibi acıyordu ve bırak onlarla yumruk atabilmeyi oynatamıyordun bile."

Kafasını sallayarak beni onayladığında "Problem yok," diye mırıldandım. "Bana teşekkür etmek istiyorsan, birlikte eğlenceli bir şeyler yapabiliriz. Jennie okulda ve evde tek yapabileceğim hiçbir şey yok."

"Hmm," dedi Jungkook. "Ne yapmak istersin?"

Gülümsedim ve ona göz kırptım. "Aklımda bir şeyler var ama önce eve gitmemiz gerek. İstersen içeri girmezsin ama çantamla dolaşmaya niyetim yok. Ayrıca bu etek kısa, gideceğimiz yerde pek rahat olacağımı zannetmiyorum."

"Nasıl istersen."

Rosé:
Jennie, Jungkooklayım.
Okulda bıraktığım fizik performans ödevimi sen teslim edersin
11.23

Jennie:
O iş bende bebeğim
İyi eğlenceler :)
11.40

★★

★★

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kafamda böyle baya betimlemeli duygu patlamalı biseler vardı ama en sade dille yazdığım bile 810 kelime tuttu kafamdaki gibi yazsaydım 1000 kelimeyi asardi ve okurken sıkılacaginizi düşündüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kafamda böyle baya betimlemeli duygu patlamalı biseler vardı ama en sade dille yazdığım bile 810 kelime tuttu kafamdaki gibi yazsaydım 1000 kelimeyi asardi ve okurken sıkılacaginizi düşündüm. Ama şüpheniz olmasin aklımdaki olay tam olarak buydu. Ve anlatabilecegim en sade dil de buydu. Umarım severek okumussunuzdur💚💙

I want to know, rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin