Hayatta çoğu zaman, istediklerini elde eden bir kız çocuğu olmuştum. Hayatımın her evresinde bu böyleydi. Hiçbir şeyin olması için çok fazla uğraşmamıştım. Kimseyi sevmemiştim. Gerçek hisler beslediğim kimse olmamıştı. Yine de, çapkın bir kız gibi görünüyordum. Jeon Jungkook, benim ilklerimi çalan adam.
İlk onu sevmiştim, ilk onu elde etmek için uğraşmıştım, ilk ona karşı gerçek hisler beslemiştim ve bir yerde bir söz duymuştum. Birini kendinizden ne kadar soğutursanız soğutun, o kişi sizin ilklerinizde yer aldığı için sizi asla unutmaz. Onun ilkleri neler bilmiyordum fakat o benim çoğu ilkini çalmıştı ve ben, onu hiçbir zaman unutmayacağımı biliyordum.
Her zaman seveceğimi de.Caddelerden hızla geçerken okulun üç sokak üstündeki kafeye doğru ilerlemeye çalışıyordum. Jungkook'la buluşup bana balo için elbise, ona da takım bakacaktık. Beni almayı teklif etmişti fakat ailemden dolayı şiddetle reddetmek zorunda kalmıştım. Beş dakika kadar daha yola devam ettiğimde kafenin önündeydim. Etrafıma bakınırken bir yandan onu aramak için telefonumu çantamdan çıkarıyordum. Tam mr.jeon yazısına tıklayıp onu arayacaktım ki, güçlü bir el belimi kavradı ve beni kendine yasladı. Bu oydu, kokusundan anlamıştım.
Gülerek başımı göğsüne yasladığımda, iki kolunu birden belime sardı. "Belimle bir sorunun mu var senin?" diye sorduğumda güldü. "İncecik bir belin var, Roseanne. Gördüğümde refleks olarak sarılmak istiyorum," diyerek beni kendine çevirdi. Güldüm. "Sen baya romantik bir şey çıktın." Gözlerime baktı. "Aslında odunun tekiyimdir ama konu sen olunca böyle oluyor."
Aptal aşıklar gibiydik, hatta gibisi fazlaydı.
Elimi sıkıca kavradı ve yürümeye başladık.
Hızlı hızlı atan kalbim, kızardığını hissettiğim yanaklarım ve terleyen avuç içlerimin sorumlusu şu an elimi sımsıkı tutan adamdı. Güven vermek ister gibi tutuyordu elimi. Ben ona acılarından arındırmak, mutlu olmasını sağlamak ister gibi bakarken o, beni insanlardan uzakta, güvende hissettirmek ister gibi temas ediyordu. Birbirimizi tamamlıyorduk. Yaralarımızı birlikte sarmayı, canımız yandığında birbirimize gelmeyi öğrenmeye çalışıyorduk.
"Daha önce böyle kıyafet bakmaya veya denemeye gitmedim. Kadın elbiselerinden de pek anlayacağımı sanmıyorum," dediğinde ona baktım. "Problem değil," dedim gülümseyerek. "Birbirimize yardımcı olmak için birlikte gidiyoruz. Elbiselerden anlamasan da beğeneceğin şeyler olacağına eminim. Bana söylemekten çekinme, Jeon."
Başını salladı. "Üzerinde çoğu şey güzel duruyor zaten," dedi. "Nasıl olacak merak ediyorum."
Omuz silktim. "Sana da çoğu şey yakışıyor, aptal," dedim. "Sadece sen süper zeka olduğun için kendini tipsiz sanıyorsun. Seni bunun için dövmememin sebebi yakışıklı yüzünün dağılacağından korkuyor olmam."
Yol boyunca konuşmayı sürdürürken elbise satan mağazanın önüne gelmiştik. Elimi kavrayarak kapıyı açtı ve geçmem için kısa bir mesafe bıraktı. İçimdeki güzel hisle birlikte ışıl ışıl parıldayan elbise mağazasına girdim ve Jeon'da arkamdan geldi. Mağazadaki çalışanlardan biri yanımıza geldiğinde "Merhaba efendim, hoşgeldiniz," diyerek sıcak bir tebessüm etti. "Merhaba," dedim. "Erkek arkadaşımla kendimize mezuniyet partisi için sade ama şık bir şeyler bakmak istiyoruz."
"Tabii, siz benimle gelin isterseniz," diyerek sağ tarafı işaret etti. Jungkook'a baktı. "Size de hemen bir arkadaşo yönlendiriyorum. Erkek giyim reyonu sol tarafta." Jungkook bana baktı. "Biz birlikte duralım," dedi. "Önce ona seçelim, sonra bana bir şeyler bakarız."
Mimikleri içimde bir gülme isteği oluştururken "Tabiki, nasıl isterseniz," dedi görevli kadın. "O zaman buyurun lütfen," diyerek bizi kadın giyim reyonuna yönlendirdi. Bize birkaç elbise önerisi sunarken ben elbiseleri teker teker inceliyordum. Jungook tamamen siyah elbiselere yöenlmiş, kadının gösterdiği elbiseler hoşuna gitmemiş olacak ki onlara neredeyse hiç bakmamıştı. "Yardımcı olduğunuz için teşekkür ederim," dedim. "Sanırım şu ikisi arasında seçim yapacağım."
Kadın gülümsedi. "Ne demek. İzninizle yeni müşterilerle ilgilenmem gerekiyor."
Yanımızdan ayrıldığında elimdeki toz pembe ve mor elbiseyle Jungkook'un yanına adımladım. "Bir şeyler beğenebildin mi?" diye sorduğumda elindeki elbiseyle bana döndü. "Bu mağazadaki en güzel elbisenin bu olduğuna yemin edebilirim, Rosie," diyerek elbiseyi karşımızda tuttuğunda elbiseyi detaylıca inceledim. Gerçekten çok güzel görünüyodu. Göğüs kısımlarında siyah bir tül vardı ve taşlarla işlenmişti. Dizlerimin biraz üstünde hafif tüllü bir elbiseydi. "Elindekilere bakayım," diyerek elimdeki toz pembe ve mor elbiselere sırasıyla baktı. Yüzündeki ifade değişse de bana belli etmemek için gülümsedi. "Bunlar da çok güzeller," dedi. "Hepsini deneyip karar ver, seni bekliyor olacağım," dedi ve eliyle kabinin hemen önündeki koltuğu işaret etti. "Tam burada."
Beğendiği siyah elbiseyi elinden aldım ve kabine ilerledim. İlk olarak toz pembe, straplez ve kabarık olan elbiseyi denedim. Kabinden çıktığımda başını yana yatırdı ve vücüdumu baştan aşağı inceledi. "Bu güzel oldu," dedi eliyle çenesini kaşırken. "Öyle mi dersin?" diye sordum. Başını salladı.
Bu hali içimde bir gülme isteği uyandırsa da, kendimi tuttum ve kabine ilerledim. Kesinlikle siyah olanı denememi bekliyordu. Onu biraz daha uğraştırmak için kısa kollu, yapışık mor elbiseyi giyindim ve kabinden çıktım. Mor olanı pembe olandan daha çok beğendiği aşikardı. Düşüncelerini gizlemeye çalışsa da hangisini daha çok beğendiği tavırlarından ve fiziksel hareketlerinden çok kolay anlaşılıyordu.
Kabine girip siyah olanı giydiğimde üzerime kısaca baktım. Gerçekten güzel olmuştu, Jungkook zevkli bir adamdı. İçlerinden en çok yakışanı kesinlikle buydu. Kabinden çıkıp ona baktım. Koyu kahve gözleri üzerimde milim milim dolaşmış, vücudumun her bir zerresini ve yüzümü ezberlemek ister gibi bakmıştı bana. Onu sinirlendirmek için "Beğenmedin sanırım?" dedim.
"Hıh?" dedi bir anda ayılmış gibi. Gülme arzumu zar zor bastırırken "Ha şey," diye mırıldandı. "Bu sana gerçekten çok ama çok yakıştı, Rosie," dedi. "Ben sana en çok bunu yakıştırdım. Tıpkı bir melek gibi oldun," dediğinde kaşlarımı çattım. "Siyah elbiseli melek mi olur, Jeon?" diye sorduğumda omuz silkti. "Roseanne Park etkisi, benimle hiçbir alakası yok."
Gerçekten nerede olursak olalım, beni bir şekilde mutlu etmeyi başarıyordu. Bu yüzden onu kesinlikle çok seviyordum.
•••
Hepinizin bayramı kutlu olsun, umarım bayramı sevdiklerinizle geçirebilme şansınız olmuştur.
Bölüm geciktiyse üzgünüm fakat pek huzurlu bir dönemden geçmiyorum, bölüme yansıdıysa üzgünüm.
Hepinize iyi günler, seviliyorsunuz. ❤️💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I want to know, rosékook ✓
Fanfiction"Sargılı bileklerine gizlediğin acılarını bilmek istiyorum." ★★★ Her gün okula sargılı bilekleri, mor göz altları ile gelen Jeon Jungkook, okulun özgüven patlaması yaşayan kızı Park Chaeyoung'un ilgisini çeker. Jeon Jungkook ★ Park Chaeyoung A ro...