Dudaklarını dudaklarımdan ayırdı. Kalbim küt küt atarken gözlerimi açıp güzel yüzüne baktım. Gözleri hala kapalıydı ve nefesleri sıktı. Elimi hafifçe yüzüne çıkardığımda yanağını avucumun içine yaslayıp "Bana huzur veriyorsun, Rosie," dedi. Ardından gözlerini açtı. "Bana huzur veriyorsun, güzel Rosie'm."
Birinin beni sahiplenmesi hiç hoşuma gitmese de, bu kişi o olduğunda o kadar güzel oluyordu ki normalde bundan hoşlanmayan ben, şimdi daha çok söylemesi için deli oluyordum. "Sende," dedim yutkunarak. "Sende bana huzur veriyorsun, yanında güvende hissediyorum."
Elleri sargılı, ruhu yara bereyle dolu olsa da kırık kalbini onarmam için izin vermişti bana. Kendini bana açmıştı. Kalbine girmeme izin vermişti ve bende, orayı onarmak istiyordum. Gözlerini açtı ve dikleşti. "Sanırım sana sarılacağım," diyerek beni kendine çekti ve kafamı göğsüne, tam kalbinin üstüne yasladı. Hızlı hızlı atan kalp atışlarını duyduğumda heyecandan gözlerimi sımsıkı kapattım. "Kalbim..." dedi boğuk çıkan sesiyle. "Seni görünce hep bu kadar hızlı atıyor, Rosie."
Kollarımı ürkek ürkek sıkıca beline doladığımda vücudunun kasıldığını hissettim fakat daha sonra, belimi tutan kolları sıkılaştı. Kolları beni kendine saklamak ister gibi sarmalıyordu bedenimi. Bu çok hoşuma gitmişti. "Kalbini dinlemek güzel," dedim kıkırdayarak. Güldü. "Senin içinden küçük bir kedi çıktı, demek romantik ortamlarda böyle oluyorsun," diye mırıldandı. Sırtına vurdum. "Seni odun! Romantik ortamlardan nefret ederim, seninle olduğu için böyle oldu."
Beni göğsünün arasından çektiğinde ayağa kalktı. Bende ayağa kalktığımda "Sen otur," dedi ve kendi de koltuğa geri oturdu. Beklemediğim bir anda beni kendine çektiğinde bu kez sırtımı göğsüne yasladı. "Böylece kalp atışlarım duymazsın," diyerek güldü. Nefeslerini boynumda hissederken "Gıcıksın, Jeon," dedim. Güldü. "Öyleyim."
Şu an böyle bir ortamda olduğuma inanamıyordum. Bizim birlikte olmamız en başta bana çoğu zaman saçma gelse de şu an buradaydık işte. Birbirimize sımsıkı sarılmış, huzuru birbirimizin kollarında bulmuş, yaralarımızı birlikte sarmak için ruhlarımızı buluşturmuştuk. Yüzümde bir gülümseme oluştuğunda "Neden gülüyorsun?" diye sordu. Kaşlarımı çattım. "Beni nereden görüyorsun sen?" diye sorduğumda hafifçe ona dönüp gözlerine baktım. "Benim her yerde gözlerim var."
Pislik.
"Senin de içinden baya romantik birisi çıktı," dediğimde "Değil mi?" diye sordu. "Ben bile kendimden bunu beklemiyordum. Bana büyü yaptın resmen."
"Yaparım arada öyle şeyler."
Bir süre sadece öyle durduk. Birbirimize söylemesek de buna ihtiyacımız vardı. Birbirimize hissetmeye ihtiyacımız vardı.
"Şu balo şeysine gidecek misin?" diye sordu bir anda. Kafamı salladım. "Jennie gelmemi istiyor. Sadece onun için geleceğim. Sen?" diye sordum. Omuz silkti. "Tabiki gitmeyecektim fakat yaklaşık iki saniye önce kadar değiştirdim." Kıkırdadım. "Neden?" diye sordum. "Çünkü..." dedi ve bir süre bekledi. "Canım gitmek istediğime karar verdi."
Aşırı romantizm dozundan ölmeme az kalmıştı. "Ne giyeceğine karar verdin mi peki?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım. "Henüz değil, bu haftasonu dışarı çıkacağım." Kafasını salladı. "Bende seninle geleceğim, hem... Belki bende bir şeyler bakarım kendime."
"Tamam, sende gel Jeon. Ama ne istersem deneyeceksin."
Serçe parmağımı ona uzatarak söz vermesini istediğimi anlattığımda o da uzattı. "Elbette sende benim istediğim her şeyi denersen."
"Kabul."
"Kabul."
Jeon'un telefonu çaldığında geri çekildim ve cebinden telefonu çıkarıp ona uzattım. Çenesinin kasıldığını fark ettiğimde "Bir sorun mu var?" diye sordum. Kafasını iki yana salladı. "Üzgünüm, Roseanne. Artık gitmem gerek. Babam acil eve gelmem gerektiğini söyledi."
Ayağa kalktığında bende kalktım. "Bir problem yok, değil mi?" diye sordum. "Hayır, sen dert etme. Hem, konuşuruz zaten. Bir sorun olursa sana anlatırım. Neden çağırdığını bilmiyorum." Kafamı salladım. "Kendine dikkat et," diyerek gözlerine baktığımda gülümsedi ve beni kendine çekip sımsıkı sarıldı. Vücudum kolları arasında küçülürken geri çekildi ve ateş saçan yanağıma ufacık bir öpücük kondurdu. "Sanırım..." diye mırıldandı. "Artık benim kız arkadaşımsın, değil mi?"
Başımı salladım. "Sanırım... Artık sende benim erkek arkadaşımsın." Beni onayladı. "Öyleyim."
Kapıya yönelirken son kez bana baktı ve "İyi uykular," dedi. Gülümsedim. "İyi uykular, Jeon."
Ve kapıdan çıkıp gitti. Tek başıma kaldığımda "O neydi lan?!" diyerek koltuğa doğru koştum ve yastıkların üzerine atladım. "Ay bunlar yaşandı mı az önce?" Aptal ergenler gibi evde sevinçten karga gibi sesler çıkarıyordum. Kendi sesimden iğrenmiştim. Biraz daha böyle oyalandıktan sonra ayağa kalktım ve etraftaki bezleri alıp yerine koydum. Etrafa biraz çeki düzen verdikten sonra telefonumu da alarak odama çıktım ve kapıyı kapattım.
Lavaboda rutin işlerimi halledip pijamalarımı giydim ve heyecanla yatağa girdim. Kendimi aşırı derecede mutlu hissediyordum. Bu gerçek, candan bir mutluluktu.
Üstelik epey uzun bir zaman sonra.
••
Jeon hiç sandığınız gibi biri değil demiştim, romantik adamımız 😔🤚SKFMSKFJDNOFDJ
Hepinize iyi geceler ve hayırlı ramazanlar❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I want to know, rosékook ✓
Fanfiction"Sargılı bileklerine gizlediğin acılarını bilmek istiyorum." ★★★ Her gün okula sargılı bilekleri, mor göz altları ile gelen Jeon Jungkook, okulun özgüven patlaması yaşayan kızı Park Chaeyoung'un ilgisini çeker. Jeon Jungkook ★ Park Chaeyoung A ro...