twenty two

1.3K 108 12
                                    

Jungkook'la yapmamız gereken performans ödevini yapmıştık ve üniversite sınavımız biteli üç gün olmuştu. Bugün ise, balo gecesiydi. Sabah erkenden kalkıp duş almış, kuaförde saçlarımı yaptırmıştım. Jungkook'la aldığımız elbiseyi giyip uygun bir makyaj yaptırmıştım. Güzel gözüküyordum.

Anne ve babamla aram fena değildi, babam olanlar için özür dilemiş, yaptığının yanlış olduğunu anlamıştı. Bende onu affettiğimi fakat bana birazcık zaman vermesini istediğimi söylemiştim. Babamdan bunu hiç beklemediğimden sindirmem birazcık sürecekmiş gibi hissediyordum.

Jungkook ise ilaç kullanmaya başlamıştı. Annesinin yaptıklarından ve babasının bu umursamaz hallerinden çok yorulmuştu ve bu yüzden, hafif dozlarda sinir ilaçları alıyordu. Bu onda kesinlikle iyi etki bırakıyordu, günden güne gözlerindeki ışığın arttığını fark edebiliyordum.

Lalisa Jungkook'un yanından ayrılıp daha fazla arkadaş edinebilmek için okulun pansiyonunda kalmaya başlamıştı. Bana kalırsa hoşlandığı çocuk olan Min Yoongi'ye yakın olmak için bunu yapmıştı fakat ona sormak istediğimi sanmıyordum. Şu an için, belirli bir süre sadece Jungkook'la birlikte olmak istiyordum.

Taehyung fazla zor da olsa kendini affettirebilmişti ve Jennie'yle çıkmaya başlamışlardı. Yaklaşık bir aydır birlikteydiler ve yemin ederim, Taehyung Jennie'ye tıpkı bir bebek gibi bakıyordu. Sokakta birlikte yürürlerken elini öyle sıkı tutuyordu ki, sanki onu kendinden hiç kimsenin ayırmasına izin vermezmiş gibi. Jennie'de gözlerinden yayıyordu aşkını. Birbirleri için yaratılmışlardı.

Tıpkı ben ve Jeon gibi.

Telefonuma mesaj geldiğinde kıkırdayarak mesaja tıkladım.

Mr.Jeon: Alttayım

Yüzümdeki gülümseme büyürken çantama uzandım ve son kez aynaya bakıp parfüm sıktıktan sonra odamdan çıktım. Merdivenleri inerken "Rosie," diye seslendi annem kapının önünden. "Bir arkadaşın gelmiş, seni bekliyor, bebeğim."

Arkadaş.

Anneme bir şeyleri anlatsam iyi olacaktı fakat bunu biraz daha geç yapmayı düşünüyordum. "Geldim," diyerek merdivenleri inmeyi bitirdiğimde kapının önünde Jungkook'u görmüştüm. Annemle gülerek kısa çaplı bir sohbet içine girmişlerdi. Bu gece hep gülümseyecektim sanırım.

Annemin bakışları bana döndüğünde "Aman Tanrım," dedi gözleri ışıldarken. "Bebeğim, çok güzel olmuşsun. Elbisene ve tenine uyumuna bayıldım, aynı zamanda şaşırdım. Genelde siyah tercih etmezsin."

Jungkook kıkırdarken "Değişiklik yapmak istedim," dedim. "Siyah gözüme güzel gözükmeye başladı."

"Doğru bir karar."

Jungkook araya girdiğinde annem ona baktı. "Peri prenseslerinden bile daha güzel gözüküyorsun." Annem gözlerini imayla bana çevirdiğinee yanaklarımın kızardığını hissettim. "Bence artık gitmeliyiz," dediğimde "Tamamdır," dedi Jungkook. Annem kenara çekilerek kapıyı açtığında dışarı çıktım ve Jungkook'un girmem için uzattığı koluna girdim ve anneme baktım. "Çok geç vakitte gelme, bebeğim. Aklımı sende bırakma."

Kafamı salladım. "Merak etme, beni Jungkook geri bırakacak."

Anlayışla gülümsedi ve Jungkook'a baktı. "Kızım iradelidir fakat yine de hiç alkol almadığından emin ol, olur mu?" Jungkook kafasını salladı. "Tamam efendim, hiç merak etmeyin."

Ve annem içeri girdi.

Arabaya doğru ilerlerken "Sarı saçlarını çok seviyorum," dedi bir anda durup. Kollarını belime çıkardı ve ellerini belimde kenetledi. "Çok güzel gözüküyorlar ve güzel kokuyorlar." Bir elini usulca saçlarıma çıkardı ve hafifçe birkaç tel eline aldı. Parmakları saçlarım arasında kayarken "İtiraf et," dedim. "Sarı saçlarıma deli oluyorsun." Güldü.

I want to know, rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin