Se Sentir Albert

417 21 8
                                    

*Gece aşkları günlüklerinden*

-uyarı; Bu bölümde cinsel yakınlaşma mevcuttur. Eğer rahatsız oluyorsanız mevcut kısmı atlamanız rica edilir. İyi okumalar.

~

Bizi zaaflarımız düşürür, en derin çukurlara.
Bu zaafların en kötüsü ise, geçmiştir.
Suçlu olduğun bir geçmiş, sana her şeyi yaptırabilir.

Ve biz kurulmak için çabaladığımız o anda kaybetmeye başlarız.
Çırpındıkça batar, nefessiz kalır ve gözlerimiz en siyahı gördüğünde yaşama elveda deriz.
İntihar, bir insanın son noktasıydı ve bu noktaya kurtulamadıklarıyla gelirdi.
Kurtulamadıklarımız zaaflarımızdır.
Geçmiş zaaflarımızdır.
Temize çıkmak için çabaladığımız ve fakat yine de tükendiğimizdir.

Yıllar öncesine, sizi pişmanlıkların nefes aldığı bir odaya götürüyoruz.
Bu odada renkler koyu kırmızı, Tıpkı gözlerinin içi gibi.

Adı Jelina, annesinin kurbanı diyebileceğimiz kadar masum olmayan ancak annesinin etkisi altında kalan genç bir kız.

Sırf düşmanlık uğruna kaybetti dostunu.
Annesinin düşmanı kendi düşmanı gibi benimsedi, hatayı sonra burada bulduğunu sandı.

'Anneme çok güvendim, fazla ileri gittim' dedi kendince. Sonra düşündü, hayır bu değildi hatası. Çünki zaten başka ihtimali yoktu.

Suç kaderdeydi. Carolina ile durumlar ortadayken dost olmasıydı, ne olurdu hiç tanışmayıp, sevmesedi?
Fakat doğru ya, çocukluk arkadaşıydılar, nasıl sevmez, onca desteğini görmüşken?

O halde hata, annesindeydi.
Onun insanı çevreleyen sözleri, şüpheye düşüren bakışları ve korkunç gülüşü vardı. Onu öyle bir etkisi altına almıştı ki hata yapmamak imkansızdı.

Lakin baktı, şöyle tümüyle gözden geçirdi. Suç ne annesindeydi ne kaderdeydi. Her şey çok açık değil miydi zaten?

Suç kendisinindi. Annesinin sözleri değil onun etkisi altına girebilecek kadar zayıf olmasaydı suç.
Suç, ne kadar inkar ederse etsin ne kadar ağlarsa ağlasın tıpkı ona benzemesiydi.

Bu hayatı boyunca kurtulamayacağı asıl gerçekti. Geçmişti. İntihardı.
Ona benzemek...Annesine!
...

Şapkasının altından keskin bakışlarla gecenin karanlığına çevirdi gözlerini.
Kaftanına iyice sarılıp kafasını biraz daha eğdi ve sokağın sonuna doğru ilerlemeye koyuldu.

İlerledi ve en sonunda, kapalı bir dükkan tarzı yere girdi.
İçeri girip karanlıkta yolunu bilen adımlarla tezgahın arkasına geçti ve derin bir nefes verip dizlerini kırarak yere eğildi.

Küçük kilimi bir kenara atıp ortaya çıkan kapağa baktı.
Eliyle üç kez tok bir vuruş yaptı ardından, içinden on'a kadar sayıp tekrar üç kez tok bir vuruş yaptı.

Birkaç saniyenin sonunda içeriden bir kilit sesi duyulduğunda, kapağı kaldırıp seslerin ve ışığın geldiği aşağıya baktı sonra inmek için koyulmuş eski tahta merdivene.

Hiç zaman kaybetmeden merdivene tutundu ve yavaşça indi. İçerideki kalabalıkta gezdirdi gözlerini.

Küçük masalarda oturan her yaştan adamlar koyu bir sohbet içerisindeydi. İçerisi orta büyüklükteydi ve sarı bir ışıkla aydınlanıyordu.
Sol tarafında kalan tezgaha çevirdi gözlerini, orada içecekler hazırlanıyor ve adamlara dağıtılıyordu.

Amour De La Mort Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin