Exécution

130 11 72
                                    

*Gece aşkları Günlüklerinden

*Gece aşkları Günlüklerinden

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~

Saat ilerledikçe ve Albert oturduğu çalışma masasından kalkmadıkça kendinden endişe ediyordu.

Öylece bir yere dalmış gözlerini odada gezdirmekten acizdi. Odaya giren insanları tek kelimesiyle çıkartıyor ve beyninde ki sesle yeniden baş başa kalıyordu.

Gürültülü zihninde ki görüntüler sadece acı veriyordu.
Saat kaç olmuştu bilmiyordu bile.
Belki gece yarısı olmuştur, belki henüz üç dakika geçmiştir emin değildi.
Zaten bu hayatta Albert en çok neyden emindi ki? Neyden emin olduysa bu son zamanlarda hep caymadı mı? Kendine duyduğu eminlik, elinde kalan son şeydi.

Elinde kalan son kozdu. Ve artık biliyordu ki bu günden sonra bu evde yaşanacaklar, eskilerin günahına bir ceza olacaktı.
Ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Yapacağı şey açıktı, hiç olmadığı kadar açık ve netti ama, ama onu korkutan şey neydi?

Bu kararı vermek ve uygulamak değildi korkunç, korkunç olan şey daha biraz önce kabul ettiği kişiyi kaybetmekti.
Yeni yeni anlam kazanan şeyleri bir kalemde silip atmaktı.

İşte şimdi gerçekten ilk defa Lord ve Albert olmanın arasında kaldı. Albert olmak istiyordu çünkü o zaman Theon'u kaybetmeyecekti. Lord olmalıydı çünkü o masa ve o saray sadece bir gerçeğin etrafında var olmasını sağlıyordu. 'Adalet'
Eğer yapmazsa, nasıl hayatının geri kalanı boyunca başını yastığa rahatça koyabilecekti? Nasıl gülecek, nasıl yemek yiyebilecekti?

Eğer bu kendi ailesi olsaydı bu kadar uzun düşünür müydü? Koşa koşa zindanlara atar mıydı sürekli savaş halinde olduğu ailesini?
Hiç mi güzel anılarımız yoktu da gözümün önüne gelmedi demez miydi?

Belki henüz yeni yeni adımlamaya başladığında Bryant'ın gülüşlerini anımsardı. Belki koşmaya başlayacak kadar büyük ama her ne hata yaparsa yapsın Caroline'nın sorun değil bebeğim diye avutacağı kadar küçük yaşlarında, anne ve babasının arasında uyurken masallar dinlediği zamanı anımsardı.
Belki ergenlik yaşlarında Bryant'ın onunla koca bir adam gibi konuşup her sözünü ciddiye almasının verdiği mutluluğu ve o zamanki değerini anımsardı.

Şu tahta geçtiği an hepsi kaybolmuştu. Bakışlar masum değildi, gülüşler samimi değildi.

Albert büyüdükçe, yanlızlığa mahkum edilmişti.

Gökyüzüne baktı. Belli ki akşam olacaktı.

Theon tam kurumamış saçlarına elleriyle şekil verirken uzun Koridordan annesinin odasına yöneliyordu.
Yanından omuzları düşük başı eğik Frenk geçerken onu durdurdu.

"Nasılsın?" Diye ayak üstü sordu.
"Biraz yorgunum Efendim." Theon "dinlen" dedikten sonra ilerlemeye devam etti.

Frenk ise merdivenlerden aşağı indi. Sonra hizmetlilerin kaldığı bodrum kata indi.
Mutfakta çalışan çalışanlar şuan işlerinin başında oldukları için puslu soğuk koridor boştu.

Amour De La Mort Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin